Halka açık mekânlardaki kapalı devre televizyonlar, izlenebilir mobil araçlar, internetle sürekli bilgi paylaşımı yapan teknolojiler nedeniyle günümüzde insan davranışları, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar gözlem altında. Gözlem teknolojisindeki bu benzeri görülmemiş artışa karşın, sürekli izlenmekte olmanın insan davranışları üzerine etkisine ilişkin bilinenler sınırlı.
Gözlemlendiğini bilmenin olumlu ve görünürde özgeci davranışları artırdığı ve olumsuz davranışları azalttığına ilişkin bulgular var. Gerçekte, yaygın biçimde kullanılmalarına bu durum gerekçe gösteriliyor. Öte yandan, gözlemlenmek aynı zamanda savaş ya da kaç yanıtı (kalp hızında ve terlemede artış), dikkat ve bellekte bozulma, işyerinde üretkenlikte azalma ve kaygı ile de ilişkili.
Peki, gözlerin üzerimizde olduğunu bilmek farkında olmadığımız, bilinçsiz beyin aktivitelerimizi nasıl etkiliyor? Geçtiğimiz aylarda Neuroscience of Consciousness dergisinde Seymour ve arkadaşları tarafından yayınlanan makale, gözlemlenmekte olmanın bilinçsiz beyin aktivitelerimiz üzerinde etkisi olabileceğine işaret ediyor (https://doi.org/10.1093/nc/niae039).
Yırtıcılar ve kapalı devre televizyonlar
Tahmin edileceği üzere, insanın çevresinde kendisine bakan bir çift göz olduğunu fark etmesi adaptif açıdan son derece önemli çünkü eğer izleniyorsak tehdit altında olabiliriz. Bunun için çoğunlukla bilinçsiz işleyen özel sinirsel mekanizmalara sahibiz.
Seymour ve arkadaşları, gözlenmekte olduğunu bilen kişilerde bilinçsiz, otomatik yüz tanıma yanıtının hızlandığını keşfettiler. Katılımcılar bu durumun farkında değillerdi ve izlenmekte olmaktan rahatsız değillerdi. Bu bilinçsiz yanıt, gözlenmenin beyinlerimizdeki duysal algılama mekanizmaları üzerine etkide bulunduğuna işaret ediyor. Başka bir deyişle, kapalı devre televizyonlarla izlenmek, yırtıcılardan korunmak üzere bin yıllar içerisinde geliştirdiğimiz istemsiz duysal tarayıcılarımızı hassaslaştırıyor.
Gözlenmenin bilinçli insan davranışları kadar bilinçsiz beyin aktiviteleri üzerine de etkisi olduğuna işaret eden bu çalışmanın sonuçları ilginç çünkü artık neredeyse hiçbir zaman gözlerden uzak olmadığımız bir çağda yaşıyoruz. Bu çağın, vahşi doğada güvende olmamızı sağlamak üzere özelleşmiş, çoğunlukla bilinçsiz işleyen sinir ağlarımız ve mahremiyete alışık limbik sistemlerimiz üzerine etkileri büyük oranda bilinmiyor.
Kuantum mekaniğinde maddenin hem dalga hem de parçacık gibi davranabileceğini ifade eden dalga-parçacık ikiliğinde gözlemcinin varlığı, maddenin davranışını etkiler. Seymour ve arkadaşlarının çalışmaları, bir gözlemcinin varlığının istemsiz beyin aktivitelerimizi de etkileyebileceğini gösteriyor.
Yazı: Özlem Kayım Yıldız
*Bu yazı, HBT Dergi'nin 461. sayısında yayınlanmıştır.