Long Covid’e nörolojik bakış

Özlem Kayım Yıldız Y
Long Covid’e nörolojik bakış

COVID-19 pandemisi, hastalığı geçiren milyonlarca insanı ardında bırakarak dalgalar halinde sürüyor. Hastaların çoğunda tam iyileşme söz konusu olsa da özellikle şiddetli akut hastalık geçirenler olmak üzere azımsanmayacak sayıda insan, değişken belirtilerle karakterize bir tablo olan long COVID ile hayatlarını devam ettiriyorlar.

Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre COVID sonrası durum, olası veya doğrulanmış SARS-CoV-2 enfeksiyonu öyküsü olan kişilerde COVID- 19 başlangıcından sonraki üç ay içerisinde başlayan ve en az iki ay süren, alternatif tanılarla açıklanamayan, en yaygın belirtileri arasında halsizlik, nefes darlığı, bilişsel fonksiyon bozukluğu bulunan ve günlük yaşam işlevselliği üzerine etkileri olan bir tablodur (www.who.int/publications/i/item/WHO-2019-nCoV-Post_COVID-19_condition-Clinical_ case_defi nition-2021.1).

Dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de COVID sonrası izlem ve tedavi merkezleri oluşturulmuş durumda. Bu merkezlere birçok insan, yaşam kalitesi ve işlevselliği olumsuz etkileyen belirtilerle tedavi arayışı içerisinde başvuruyorlar. COVID-19’un yarattığı uzun dönem sorunlar, önümüzdeki yıllarda en önemli sağlık sorunlarından biri olacak. (https://doi.org/10.1038/d41586-021-01392-2).


COVID-19 sonrası süregen belirtileri olan bazı hastalarda fizik muayene, rutin laboratuvar incelemeleri ve görüntüleme yöntemleri ile belirtilerin altında yatan nedeni saptamak mümkün olsa da, birçok hastada nedenin saptanması güçtür. Bu hastalar, belirtilerinin dikkate alınmadığından ya da salt ruhsal bozuklukla açıklanmaya çalışıldığından yakınmaktadır.

Sinir sistemlerinde değişiklikler

Son günlerde yapılan iki çalışmanın verileri, long COVID belirtileri olan hastaların sinir sistemlerinde anlamlı değişiklikler olduğuna işaret ediyor. Bu değişiklikleri anlamak, long COVID’in organik bir temeli olduğunun kabul edilmesi, hastaların belirtilerinin dikkate alınması, sendromun karakterize edilmesi ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi için önemli.

İlk çalışmanın verileri Nisan 2022’de Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Kongresi’nde sunulacak. Çalışma, long COVID belirtileri olan hastalarda vagus sinirinin değerlendirildiği bir pilot çalışma.

Vagus siniri, beyinden başlayan, yutma ve ses çıkarmayı sağlayan, aynı zamanda kalp, akciğerler, mide bağırsak sisteminin istemsiz (otonom) uyarımını sağlayan bir sinir.

Araştırmada, COVID-19 sonrası aylar süren diyare, taşikardi, baş dönmesi, yutma güçlüğü, ses kısıklığı ve pozisyonla ilişkili tansiyon düşüklüğü olan hastalarda vagus sinirinde önemli yapısal ve fonksiyonel değişiklikler olduğu belirlendi (https://www.eurekalert.org/news-releases/943102).

İkinci çalışmada ise long COVID belirtileri olan hastalarda deri biyopsisi, otonom sinir sistemi fonksiyon testleri ve elektrofi zyolojik yöntemlerle saptanan sinir hasarı bulguları olduğu bildirildi. Otonom sinir sistemi ve ağrı ve ısı duyularının taşınmasında görev alan ince sinir liflerinin etkilenimi en yaygın bulgu idi. Çalışmaya dahil edilen hasta sayısı sınırlı olsa da bulgular, long COVID hastalarının en azından bir kısmında enfeksiyonla tetiklenen immün aracılı sinir hasarının tedaviye yanıt verebileceğine işaret etmesi açısından değerli (doi.org/10.1212/NXI.0000000000001146).

Long COVID ve ilişkili işlevsellik kaybı önümüzdeki yıllarda üzerinde çok sayıda araştırma yapılacak bir alan. İlk bulgular, rutin incelemelerle nedenin kolaylıkla gösterilemediği hastalarda otonom sinir sistemi fonksiyonlarının araştırılmasının yararlı olabileceğini düşündürüyor.

Özlem Kayım Yıldız / [email protected]

*Bu yazı HBT'nin 311. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız