Multipl sklerozda Epstein-Barr virüsünün rolü ve tedavi yaklaşımlarına etkisi

Özlem Kayım Yıldız Y
Multipl sklerozda Epstein-Barr virüsünün rolü ve tedavi yaklaşımlarına etkisi

Multipl skleroz, gençleri ve kadınları daha çok etkileyen, esas olarak sinir hücrelerinin miyelin kılıflarını hedefleyen otoimmün (vücudun kendi hücrelerine karşı bağışıklık yanıtı oluşturması ile karakterize), iltihabi bir sinir sistemi hastalığıdır. Dünyada 2,8 milyon multipl skleroz hastası olduğu sanılmaktadır (100.000’de 35,9) (https://doi.org/10.1177/1352458520970841). Eldeki tedavi seçenekleri multipl sklerozun doğal seyri üzerine oldukça etkili olsalar da kür sağlayan bir tedavinin henüz geliştirilmemiş olması, hastalığın olası neden(ler)inin saptanarak gelişiminin önlenmesini önemli kılmaktadır.

Multipl sklerozun nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte hastalığın, birçok faktörün etkileşimi ile ortaya çıktığına ilişkin veriler mevcuttur. Genom çaplı ilişkilendirme çalışmaları insan genomunda multipl skleroz için 200’ün üzerinde risk bölgesi olduğunu belirlemiştir (https://doi.org/10.1002/cti2.1018). Bununla birlikte diğer kompleks genetik hastalıklarda olduğu gibi multipl sklerozda da çevresel risk faktörleri hastalığın gelişimine katkı sağlamaktadır. Bu çevresel faktörler arasında vitamin eksiklikleri, tütün kullanımı ve belirli enfeksiyon ajanlarına maruz kalma yer almaktadır. Multipl skleroz ile en çok ilişkilendirilen enfeksiyon ajanı ise Epstein-Barr virüsüdür.

Hem çocukluk yaş grubunda hem de erişkinlerde Epstein-Barr virüsünün multipl skleroz ile ilişkisine dair çok sayıda epidemiyolojik veri mevcut olsa da, bu virüs ile enfekte olan çoğu bireyde multipl skleroz gelişmediğinden nedensellik ilişkisini kurabilmek için büyük epidemiyolojik araştırmalara ve laboratuvar çalışmalarına gereksinim vardır (https://doi.org/10.1016/j.molmed.2019.11.003).


En kapsamlı çalışma

Epidemiyolojik çalışmalar içerisinde en geniş kapsamlı olanı, Ocak 2022’de Science’da yayınlandı. Amerika Birleşik Devletleri ordusunda aktif görevde olan on milyonun üzerinde genç erişkinin 20 yıl boyunca izlemi süresince 955’inin multipl skleroz tanısı aldığı, hastalık riskinin Epstein-Barr virüsü enfeksiyonundan sonra 32 kat arttığı ancak diğer virüslerle enfeksiyonun benzer bir risk artışına neden olmadığı belirlendi (https://doi.org/10.1126/science.abj8222).

Bu açık epidemiyolojik bağlantının yanı sıra, Ocak 2022’de Nature’da yayınlanan bir makale, belirli Epstein-Barr virüsü antijenleri (EBNA1) ile sinir sistemi molekülleri arasında (GlialCAM) moleküler benzerlik olduğunu ve multipl skleroz ile Epstein-Barr virüsü arasında mekanistik bir bağlantı olduğunu ortaya koydu (https://doi.org/10.1038/s41586-022-04432-7). Moleküler benzerlik, yabancı bir antijenin vücut antijenleri ile yapısal benzerlikler göstermesidir; yabancı antijene yönelen bağışıklık yanıtı, vücut hücrelerinin hasarına yol açar.

Multipl sklerozda Epstein-Barr virüsünün rolünün netleşmesi, Epstein-Barr virüsü ilişkili tedavilerin yararlı olabileceği düşüncesinin doğmasına yol açtı. Erken faz çalışmalarında Epstein-Barr virüsü ile enfekte olan bağışıklık hücrelerini hedefleyen tedaviler az sayıda ilerleyici multipl skleroz hastasına uygulandı ve tedavilerin, klinik kötüleşmenin önlenmesine, hastalığın ilerleyişinin yavaşlamasına ve belirli yetilerin iyileşmesine katkı sağlayabileceği gösterildi. Çalışmalar devam ediyor.

Özlem Kayım Yıldız / [email protected]

*Bu yazı HBT'nin 317. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız