Yeni bir kalp ve damar hastalıkları risk faktörü: Mikro ve nanoplastikler

Özlem Kayım Yıldız
Yeni bir kalp ve damar hastalıkları risk faktörü: Mikro ve nanoplastikler

Mikro ve nanoplastikler, sağlığa zararlı birleşik kabul edilmekte ve besin zincirine dahil olarak canlı vücuduna girebilmektedir.

Son yıllarda plastik kullanımı dramatik bir biçimde arttı. Bu artışa karşın, plastik atık ürünleri uygun olmayan biçimde yönetilmeye devam etmektedir. 2020 yılında Avrupa ülkelerindeki yaklaşık 30 milyon ton plastik atık ürünün yalnızca %35’inin geri dönüşüme tabi tutulduğu bildirildi. Bu gidişle, 2050 yılına dek doğada 12 milyar ton plastik atık ürünü olacağı öngörülmektedir. Uygun biçimde geri dönüşüm uygulanmayan milyarlarca ton plastik atık doğada ayrışmakta ve karada ve suda yaşayan canlılarla etkileşime girebilen plastik kirleticiler oluşturmaktadır. Bu plastik kirleticilerin 5 milimetreden küçük olanlarına mikroplastik, 1 mikrometreden küçük olanlarına ise nanoplastik denmektedir.

Mikro ve nanoplastikler, sağlığa zararlı birleşik kabul edilmektedirler ve besin zincirine dahil olarak canlı vücuduna girebilmektedirler. İnsanlar için mikro ve nanoplastik kaynakları arasında midye ve balık gibi deniz ürünleri, şeker, bal, çay poşetleri ve özellikle plastik kaplar içerisinde taşınan ve depolanan içme suları yer almaktadır. Plastik yıkım ürünlerinin vücuda girişi için diğer bir yol ise solunum yoludur.


İnsan vücuduna ulaşan mikro ve nanoplastikler dolaşımdaki hücrelerle etkileşime girerek bağışıklık sisteminde değişikliklere ve kan hücreleri yıkımı ve damar duvarı yapışkanlığının artmasına neden olabilmektedir. Tüm bu değişikliklerin kalp ve damar hastalıkları riskinde artışa yol açabileceğine ilişkin dolaylı kanıtlar mevcuttu. Geçtiğimiz günlerde New England Journal of Medicine adlı dergide yayınlanan bir makale, mikro ve nanoplastiklerin insanlarda kalp damar hastalıkları ile ilişkisini doğrudan gösteren ilk çalışmanın verilerini sunmaktadır.

Çalışmada 304 hastaya şah damarı tıkanıklığı nedeniyle ameliyat uygulanmış, çıkarılan plak materyallerinde mikro ve nanoplastik varlığı araştırılmıştır. 150 hastanın plak materyalinde polietilen, 31 hastanınkinde ise polivinil klorid saptanmıştır. Yaklaşık üç yıllık izlem sonunda plak içerisinde mikro ve nanoplastik olan hastalarda kalp krizi, inme ve tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde artış olduğu belirlenmiştir.

Bu ilk bulgular, plastik yıkım ürünlerinin kalp damar hastalıkları için bir risk faktörü olabileceğine işaret etmektedir. Plastiği hayatlarımızdan tam olarak çıkarmak mümkün olmasa da atık ürünlerin yeniden kullanımı ve geri dönüşümü yoluyla doğada mikro ve nanoplastiklerin azaltılması hedeflenmelidir.

Özlem Kayım Yıldız

*Bu yazı, HBT Dergi 415. sayıda yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız