Darwinizm nedir; ne değildir?

P. Dilara Çolak
Darwinizm nedir; ne değildir?

Geçtiğimiz yüzyılda insana dair her şeyi anlamanın anahtarı olarak görülen evrim kuramı, davranıştan toplumsal cinsiyete ekonomik sınıftan ırklar arası farklılığa tüm bireysel ve kültürel unsurları biyolojiye indirgeyerek açıklama girişimlerinin zemini haline geldi.

Günümüzde dahi belirli grupların lehine toplumsal sorunların kasıtlı olarak karartılmasında biyolojik determinizm sıklıkla referans gösterilen kaynaklardan biridir: «Kadının yeri evidir; iş hayatındaki kadın popülasyonunun düşüklüğüne doğa karar vermiştir!” Toplumsal cinsiyet biyolojik farkın doğal bir sonucu olarak görüldüğü gibi, toplumdaki güç eşitsizlikleri de bireylerin kalıtımsal özelliklerinin sonucudur; liberalizm tüm bireylere fırsatta eşitlik sağlamıştır. Bu açıdan zenginlik ve güç eşitsizliği toplumsal düzenin değil, bireylerin kendi genetik yapılarından yani doğalarından kaynaklanır.

Bu söylemlerin arkasında yatan doğalcılaştırma eğiliminin tehlikesi şuradadır: Biyolojik olan tartışılmaz! Bu durum Platon’un Devlet’te aktardığı metaller mitosu hatırlatır; “Tanrı koruyucuların mayasına altın, yardımcı olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına demir ve tunç katmıştır.” Mevcut eşitsizliği doğallaştırmak adına asil bir yalan söylemekten çekinmeyen Platon, kalıtımsal mirasa da işaret etmek için ekler: “Aramızda bir hamur birliği olduğuna göre, sizden doğan çocuklar da herhalde size benzeyeceklerdir.” Karl Popper, Açık Toplum ve Düşmanları’nda Nazi faşizminin Platon’a değin götürülebileceğini söylerken haklı görünür.


Darwin’in görüşü farklı

Darwin’in evrim kuramı, modern çağların metaller mitosu haline gelmemeli. Çünkü söz konusu cinsiyet ve sınıf eşitsizliği olduğunda ortaya atılan biyolojik-determinist görüş, gerçekte Darwin’in söylemini yansıtmıyor. Darwin’in doğal seçilim ilkesinin (Darwinci olmayan bir biçimde) biyolojiden toplumsal alana taşınması eğiliminde büyük ölçüde ideolojik nedenler etkili olmuştur. Bunun en iyi örneği Sosyal Darwinizm ve öjeni hareketleridir. Sosyal Darwinizm, toplumların evrimlerinde doğal seçilime benzer bir mekanizmanın işlediği görüşü olarak özetlenebilir. Doğal seçilim, doğada olduğu gibi toplumda da daha uyumlu ve güçlü olanı öne çıkartır; zayıfları ayıklar. Bu görüşe göre toplumlar süreç içerisinde daha iyiye doğru giderek dengeyi bulacaktır.

Fakat bu ifadelerin tamamı değer yüklüdür. Sosyal Darwinizm ve öjeni hareketleri, zayıf ve güçlü olmak ya da uyum sağlamak türünden kıstasları kendi değer yargılarına göre şekillendirir. Zayıf olmak ne demektir; daha uygun kimdir? Oysa “Darwin kendi kuramının insana uygulanabileceğini görse de, yalnızca canlıların nasıl olduklarına ilişkin savlarda bulunur; nasıl olmaları gerektiğine dair savlar içermez.” Nitekim Darwin, Herbert Spencer’ın görüşleri hakkında “Hiçbir bilimsel kullanımları olamazmış gibi görünüyor.” ifadesini kullanır.

Diğer yandan toplumun daha iyiye gitmesi türü bir erekselci anlayış da Darwin’in kuramında yer almaz. Hatta en uygun olanın hayatta kalması söylemi de Darwin’e değil; Sosyal Darwinizm’in de kurucusu olarak kabul edilen Herbert Spencer’a aittir. Darwin bu ifadeyi Alfred Wallace’ın önerisi ile 1859’da Türlerin Kökeni’ni yayınladıktan 9 yıl sonra kullanır. Çünkü Wallace doğal seçilim ifadesinin yeterince anlaşılır olmadığını düşünür. Darwin’in kuramında vurgulanan, bulunduğu doğal ortama uyum sağlayabilenin bir sonraki nesle döl bırakabilmesi iken, öjeni hareketleri yapay bir müdahale ile ekonomik - politik yaşamın rekabetçi koşullarına en uygun olan bireylerin bırakılması, kalanların ise yok edilmesi gerektiğini savunmuştur.

Doğal ortam, politik ortam ile yer değiştirmiştir. Örneğin, Adolf Hitler kalıtsal hastalığı olan nesillerin önlenmesine ilişkin çıkardığı yasa tasarısıyla 300.000’e yakın bireyi kısırlaştırmıştır. Diğer taraftan Britanya’da Yoksulları Koruma Yasası’na karşı çıkan pek çok birey, kendi varlığını sürdürmekte zorluk çeken insanların zaten ölmesi gerektiği fikrini savunmuştur. Oysa Darwin, mülkiyetin kalıtsal olmadığının farkındadır. Richard Lewontin’in vurguladığı gibi, Sosyal Darwinizm’de iktisadi miras kavramı, biyolojik miras kavramına dönüştürülerek toplumdaki güç eşitsizliği meşru kılınmıştır.

Bu konuyla ilgili Dougles Allchin’in yazmış olduğu bir makalenin başlığı ironik durumu özetler: “Social Un-Darwinism” ya da şöyle de diyebiliriz Sosyal Darwinizm, Darwinci değil.

P. Dilara Çolak

Bu yazı HBT'nin 256. sayısında yayınlanmıştır.

P. Dilara Çolak