Devlet neden var?

P. Dilara Çolak Y
Devlet neden var?

Şair ve deneme yazarı Enis Batur, katıldığı bir programda bir fizik profesörüyle yapılan bir söyleşiyi anlatmıştı. Bu profesör ve ekibi suyun ördek tüyleri üzerinde nasıl kaldığını araştırıyormuş. Röportajı yapan muhabir, biraz da küçümser bir tarzda, bu araştırmanın ne işe yarayacağını sormuş. Profesör, “Biz bunu düşünmeden işimizi yaparız, ama yaptığımız şeyin bir noktada işe yarayacağını biliriz.” demiş. Enis Batur hikayeyi anlattıktan sonra üzerine şöyle demişti: “Birilerinin de ördek tüyü üzerinde çalışması lazım, bir toplumun tüm üyeleri siyasetin içinde kalırsa o toplum güdük kalır.”

Gencinden yaşlısına bir toplumun bütün üyelerinin siyasete boğulduğu Türkiye’de bu konuşmanın anlamı büyük. Kişisel olarak benim için ise daha da büyük. Nitekim “Ne okuyorsun, mesleğin nedir?” denildiğinde felsefeciyim yanıtına bu ne işe yarayacak şeklindeki küçümsemeyle sık karşılarım. Çünkü gelişmemiş, Maslow hiyerarşisinin henüz en alt katında fizyolojik ihtiyaçları için mücadele veren toplumlarda eylemlerin değeri yarattığı pratik fayda bağlamında düşülür. Oysa “Theseus’un gemisinden bir parça değiştirirsek o gemi aynı kalır mı?” diye soran Yunanlar “Peki bu bilgiyle ne yapacağız ki?” demediler ve bu batı medeniyetinin başlangıcı oldu.

18 yaşında felsefeye merak sardığımdan beri giderek daha niş bir alanda çalışıyorum. Yani öyle siyaseti ekonomiyi değil de ördek tüyü türevinden konuları mesele ediyorum. Profesörün dediği gibi ben de bilinç veya estetik tartışmalarında yapacağım çalışmaların yeri geldiğinde dönüp dolaşıp insan olmaya dair kavrayışımızı değiştirecek bir etkisi olabileceğini biliyorum elbette ama bunu sonucundan ziyade merak ettiğim için yapıyorum.


Felsefe: Bir düşünme tarzı

Bu satırların anlamı şu, ben ekonomi politikten anlamam. Hiçbir zaman özel ilgim olmadı, temel metinleri okumak dışında bu konu üzerine özellikle çalışmadım. Aslına bakarsanız anlamak zorunda da değilim. Fakat “felsefeci” artık nasıl bir etiketse, bu unvanı aldığınızda ekonomiden, dine, sanattan, ontolojiye, teknolojiden, bilime, mantıktan, dış ticarete her şeyi uzmanlıkla yorumlama sorumluluğu yıkılıyor üstünüze. Antik Yunan’da bunu yapan Platon gibi filozoflara sistem filozofu denirdi, siyasetten başlayıp sanattan çıkarlardı. Son sistem filozofu ise Hegel kabul edilir genellikle, o da 1831’de vefat etti.

Özetle, her disiplinde olduğu gibi felsefede de alt bölümler, farklı uzmanlaşmalar var. Haliyle felsefe denilen etkinlik mutlak bir hakikati beyne indirmekten ziyade bir düşünme tarzı olduğu için, su bardağı üzerine de yapılabilir. Fakat buradaki sorunun muhatabı sadece felsefeciler de değil.

Türkiye’de daha 20’li yaşlarındaki kişilerin her sabah uyandığında ilk kontrol ettiği şeyin kur farkı olması olması ekonomi sevdamızı değil; toplumun ne kadar geri kalmış olduğunu, ekonomiyi mesele etmesi gereken bundan sorumlu olan kişilerin işlerini doğru dürüst yapmadığını gösteriyor. Türkiye’de 16 yaşında gençler dahi birkaç ülkenin ekonomik kalkınma refahını, politikasını biliyor. Neden?

Çünkü bu ülkede herkes her şeyden sorumludur. Afet olur parayı denkleştirmekten sorumludur, seçim olur sandık başında oyların güvenliğini savunmaktan sorumludur, kadınların can güvenliğini sosyal medya aracılığıyla sağlamaktan sorumludur, ekonomik kriz olur soğan ekmek yiyerek idare etmekten sorumludur, öğrenciler eğitimlerini finanse etmekten konaklamalarını bulmaktan sorumludur, hayvanlar bile kendi can güvenliğini sağlamaktan sorumludur. Sorumlu olması gereken merci hariç herkesin her şeyden sorumlu olduğu bir yer burası.

Türkiye’de apolitik olmak imkansız, şartlar seni sürekli olarak politize ediyor. Apolitik olmaya methiyeler dizmiyorum, politik tavır takınmakla ilgili bir derdim de yok. Aksine bunun entelektüel sorumluluğun bir parçası olduğuna inanıyorum. Fakat öylesine politizeyiz ki kendi bireysel ilgi ve kaygılarımıza bağlı olarak uzmanlaşmaya fırsat kalmıyor. Özetle Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.”

Çözüm ise belli, Aristoteles’in arete dediği şey. Bir toplumda herkesin kendi doğası ve potansiyeline uygun olarak yapmak üzere var olduğu şeyi layığıyla yapması. Müsaade edilirse ördek tüyü üzerine araştırma yapmak isteyen gençler var. Aksi takdirde şu soru akıldan çıkmıyor, o zaman devlet neden var?

P. Dilara Çolak / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 298. sayısında yayınlanmıştır.

P. Dilara Çolak