Dijital kast sistemi

Tanol Türkoğlu
Dijital kast sistemi

Bireyin ilerlemesi, kendisini geliştirmesi bir zorlama mı? Yapay zeka insanın yerini aldıkça bu soru kafaları daha çok kurcalayacak gibi. Örneğin Homo Sapiens ve Homo Deus kitaplarıyla büyük sükse yapan Harari, bu yıllarda doğan bireylerin hayatları boyunca en az beş farklı mesleği deneyimlemek zorunda kalabileceğinin altını çiziyor. Çünkü yapay zeka geliştikçe, yaratıcı beceri gerektirmeyen işler insandan makineye kayacak. Peki bireye ne olacak?

İnsanı ilerlemeye-gelişmeye iten toplumsal dinamikler nelerdir? Bu soruyu sanayi toplumu refleksiyle cevaplamak gerekirse “üretim- tüketim zincirinde yerini alması” öne çıkabilir. Yoksa bireyin gelişmesi kimin umurunda? İşgücü süreci, öğrenme becerisi olan makinelere, yapay zeka yazılımlara geçerse toplum bireyin gelişmesini, ilerlemesini hala isteyecek mi?

Risk almaya gerek görmeyecek mi yoksa? Bireyi daha yaşamının başlangıcında testten geçirip, ona sabit bir rol-görev mi biçecek? Örneğin ilköğretim performansına bakıp, onun üniversite eğitimi almasının iyi bir yatırım olmayacağı hükmüne mi varacak? Dünyanın pek çok ülkesinde sınırlı arza sahip yüksek öğrenim, sadece onu hakedenlerin(?) erişimine mi açık olacak?


Eğitim söz konusu olduğunda pek çok insan bu tür bir ayrımı maruz karşılayabilir. Böylece dünyada milyonlarca ailenin üstünden de ciddi bir maliyet yükü kalkar. Bu sınırlandırma yaşamın başka alanlarına da sirayet ederse? Diyelim ki ailenin sosyo-ekonomik özelliklerine bakılarak, yetişecek bireye sosyo-kültürel yaşamın belli alanları açılıp, belli alanları kapatılırsa? Ailede sanatsal bir geçmiş yoksa, çocuklarının ressam-müzisyen olmasına neden imkan tanınsın ki? Büyük bir olasılık çocuk da ebeveyninin izinden gidecektir; gitmelidir!

Ya dijitalleşme, internet (farkında olunsa da olunmasa da) gelecekte ortaya çıkacak böyle bir dijital kast sisteminin altyapısını oluşturuyorsa? Elbette ki “demokrasi ile yönetilen ülkelerde” bu tür kast sistemine benzer sınırlamalar resmileştirilemeyecektir. Ancak pratikte bireyin kaderini değiştirmesi giderek daha da zorlaşacaktır. Diğer ülkelerde ise birey belki de zamanının büyük bir kısmını ancak hayatta kalmak için harcamak zorunda kalacak-bırakılacaktır. Sınıf atlaması ne demek?

Cevabı zor sorular! Peki bugün durum çok mu farklı? “Farklıdır; fazla da uzağa gitmeye gerek yok, kendi ülkemize bakalım” denilebilir. Yetişmiş kadroları olmadan 20. yüzyıla başlayan ülkemizde toplumun her kesiminden bireylere fırsatlar sunmak belki de bir gereklilikti. Ancak şimdi aradan yüz yıl geçti. Ayrıca borç-harç da olsa, ithal de olsa, işgücünün yerine kullanılacak akıllı makinelere sahip olmak Türkiye için de olası. Öyleyse neden hala fırsat eşitliği sağlanmak istensin ki?

İlginç bir husus daha söz konusu. (Diyelim ki) Otuz sene önce, yetişmiş işgücü olmadığı için bazı imkanlara sahip olan, bazı konumlara gelen bireyler; yarışa bugün başlıyor olsalardı aynı performans ile aynı yerlere gelebilirler miydi? Türkiye’de ya da başka bir ülkede?

Kanıksanmış, kabul edilmiş “normal” olgusunun bile tanımının değiştiği bir devir. Sanayi toplumunun kurmuş olduğu mevcut dünya düzeninin her cephede çatırdaması. Bu zincirleme reaksiyonun tetikleyicisi müstakil bir paradigma ya da (dijital) devrim değilse nedir?

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 132. sayısında yayınlanmıştır.

Murat Altaş