Mutluluk bir yolunu bulur!

Tanol Türkoğlu
Mutluluk bir yolunu bulur!

Yeterince kımıldamıyoruz ki, felç olmadığımızı fark edelim...

Kadına şiddet, çocuk istismarı, dede üvey-torun ile evlenebilir türünden dini fetvalar, kırsaldaki kimin şeyi kimin şeyinde belli olmayan (cinsel) yaşam, bireyler arası birbirine saygı göstermeme yarışı... Uzayıp giden bir (toplumsal sorun) liste(si). Ve bunun karşısında her geçen gün ülkesi için umudunu yitiren, sinirleri bozulan, “kafayı yiyecek gibi olan” yurdumun güzel insanları.

Kök soruna ulaşmak her konuda olduğu gibi çok önemli. Buradaki kök soru(n) nedir? Onu uzmanları bulsun! Peki her tarafımızı sardığına inandırıldığımız bu kara bulutlar ne kadar büyük? Hele ülkemizi başka ülkelerle, kendimizi başka diyarların insanlarıyla karşılaştırdığımızda? Bilgi çağı bunun için var! Önümüze getirilen yemeği yemeden önce araştıralım, doğruluğunu teyid edelim, kara bulutların büyüklüğünü bulabilelim diye. Yoksa son vuruşu yapıp gol atalım diye değil (“bizden halt olmaz”); çünkü ofsayttayız (derinlemesine araştırmıyoruz).


Herhangi bir ülke seçin. Hatta sosyo-ekonomik olarak Türkiye’den daha ileride olduğunu düşündüğünüz bir ülke olsun bu. Sonra da gidip o ülkenin günlük hayatını inceleyin. O ülkede yaşayan vatandaşların günlük sorunları nedir? Hangi ekonomik, sosyal veya kültürel sorunları var? Politikacıları nasıl? Dini liderleri ne ile uğraşıyor? Çocuklar mutlu muymuş? Kadınlar kendilerini güvende hissediyor muymuş?

Bu soruların cevaplarını bilmiyorum. O nedenle sonuçta “üç aşağı beş yukarı her ülkenin benzer bir tablonun içinde yaşamakta olduğunu” söyleyerek ahkam kesmek istemem! Velev ki öyle; bu hangi sorumunuzu çözmüş olacak ki diye de sorulabilir. Doğru! Ancak en azından onyıllardır farkında olarak veya olmayarak gerçekleştirilmekte olan “Bizden bir halt olmaz” gönüllü-felç halinden kurtulmamızı sağlar! Yeterince kımıldamıyoruz ki felç olmadığımızı fark edelim!

“Dış güçler”, “karanlık güçler” problemlerimizin baş kaynağı değil, olsa olsa onları çözme konusunda bizi isteksizliğe iten tetikleyicilerin sahipleri. Her ülke kendi ulusal çıkarı için biraz öyle değil mi? İlgili başka bir ülkenin “dış gücü”nü, “karanlık gücü”nü oluşturmuyor mu? Ama “kımıl zararlısı” olan, problemlerimizi çözme konusunda kendisini sorumlu hissetmeyen, başkalarından bekleyen, o sırada kalan boş vaktini tembellik yaparak ya da talan ekonomisine tabii olup az-çok bir şeyler talan ederek geçiren bizleriz!

Bilgi kaynakları orada! Düne kadar cahil kalmakla ilgili dert yandığımız pek çok mağduriyet artık ortadan kalkmış durumda. Kendini sorumlu hisseden birey, kendi küçük dünyasında sınırlı kalsa bile minicik, ufacık bir şey dahi olsa onu değiştirebilir. Dünyayı az da olsa daha yaşanabilir hale getirebilir. O yukarıda seçim yapıp kıyasladığınız ülkelerdeki bireyler belki de öyle yapıyor!

Kendini güvende hisseden bireylerden oluştuğuna inandırıldığımız toplumlar aslında sosyal devlet olgusuna en uzak olanlarken, sosyal devlet modelini hala tam manasıyla rafa kaldırmamış bir ülkede yaşayan bireyler olarak kendimizi bu kadar güvensiz, bu kadar mutsuz hissediyor olmamız inanılacak gibi değil! Bunu yapan ne devlet, ne politikacılar ne de medya! Bunu yapan kendini bilme becerisi olmayan bireyin kendisi! Bu diyarlarda da, başka diyarlarda da! Bir toplumun gönüllü-felç hali ne kadar büyükse bilgi toplumu olma becerileri de o kadar gelişmemiş demektir! Siz emek vererek talep edin; “mutluluk bir yolunu bulur!”

Tanol Türkoğlu / [email protected]

*Bu yazı, HBT Dergi 228. sayıda yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu