150 yıl yaşamak ister miydiniz? Peki Marmara’dan sonra sıra Ege’de mi?

Editör ne diyor?

Bilim insan ömrü için yeni sınırı belirledi. Nature Communications’da yayımlanan bir çalışmada, ömrümüzün katı sınırını tahmin etmek için kan hücreleri ve günlük adımlar sayıldı. 500.000 veriye dayanan bulguya göre, insanlar 120 ila 150 yıl arasında yaşayabilir. Ancak yaşlanma hızı daha fazlasını kaldıramaz. Bugünün bilim ve teknolojisiyle ölüm “hack’lenemiyor” ve ne yaparsak yapalım uzun ömürlülük her zaman bir tavana sahip gibi görünüyor. Araştırmacılar şimdi, şans ve kalıtsallığın bir kombinasyonu ile kanser, kalp hastalığı veya bir otobüsün çarpmasından ölmezsek ne kadar yaşayabileceğimiz sorusunu ele alıyor. Konu ilginç. Bu yüzden kapağa taşıdık. Batuhan Sarıcan hazırladı.

Tabii ekleyelim: Tıp hızla gelişiyor, organ değişmeleri, moleküler müdahalelerin ne getireceğini de bilmiyoruz. Yani ömrü şimdiki bilgilerimizle bir sınır koyuyoruz. Yarınki bilgilerimiz ne getirecek?

Marmara öldü; sıra Ege Denizi’nde mi?


Marmara Denizi’ni kaplayan deniz salyası bize ne söylüyor? Hidrobiyolog Levent Artüz, “1989 öncesi bildiğimiz verimli, Akdeniz ve Karadeniz türlerini barındıran, genç, sağlıklı, gürbüz deniz öldü” diyor. Marmara’yı atıkları derin deşarja veren proje öldürdü! Marmara büyük bir çökertme havuzuna dönüştürüldü. Peki ne yapmalı?

Artüz’ün bir de uyarısı var: ‘Ergene nehri Marmara’ya basılırsa daha büyük felaket yaşarız. Dünyanın en kirli akarsularından biri olan Ergene Nehri, yine derin deniz deşarjı adı altında Marmara Denizi’ne basılacak. Belki de basılmaya başladı bile, siz esas felaketi o zaman görün! Bu kesin engellenmeli’.

Sizinki hangi koronavirüs?

Koronavirüs ile ilgili son gelişmeleri yine Reyhan Oksay derledi. Koronavirüs varyantları artık Yunan harfl eriyle isimlendirilecek. Hindistan kaynaklı Delta varyantı dünyada hızla yayılıyor. İngiltere ve Çin bu konuda başı çekerken önlemler sıkılaştırılıyor. COVID-19’u hafi f atlatanlarda bile anosmi (koku duyusunun kaybı) ve depresyon gibi nörolojik ve psikiyatrik semptomlar görülebiliyor. Brezilya’da küçük bir kasabada yapılan kitlesel aşılama nasıl işe yaradı?

21. Yüzyıl için Planlama Konferansları 10. yılında

Türkiye son 40 yılını ‘Herkese kaynak yok’ politikalarıyla geçiştirdi ve bugünkü tüm sorunlarımızın temelinde bu yatıyor. Oysa Planlama “Toplumda herkese kaynak var!”diyor. 10 yıl önce Ankara’da sessiz sedasız bir grup “21. Yüzyıl İçin Planlama Kurultayları” düzenlemeye başlamıştı. Prof. Dr. Bilsay Kuruç önderliğinde bilim insanları, akademisyenler, gazeteciler, ekonomistler bir araya gelip “İçinde bulunduğumuz yüzyılda bizleri neler bekliyor? Toplumları ne şekillendirecek? Ülkeler buna hazır mı? Peki, ya Türkiye” sorularına yanıtlar arıyorlardı. Ciddi bir beyin fırtınası, müthiş bir entelektüel paylaşım. Türkiye’ye yol haritası niteliğini taşıyan onlarca bilgi, belge... 10 yıl boyunca bıkmadan sürdürdüler arayışlarını... Mayıs ayında 10. Yıl konferansı dijital üzerinden geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Konferanstaki saptamaları özetliyoruz.

Orta akıl tuzağı: Ali Akurgal önemli bir kavram kazandırdı: Orta akıl tuzağı. “Orta gelir tuzağı deyişini biliyorsunuz. Orta gelir eşiğini aşamayan ülkeler, bu tuzağa düşüyorlar. Ülkemiz, 7-8 sene önce bu engele yaslanmıştı. Aradan geçen zamanda artık eşiğe takılıp, engele toslayıp, tuzağa düşme noktasına geldik. Gelişmiş ve refah düzeyini yükseltmiş ülkelere bakınca bu engeli aşmalarının seneler aldığını; 15-20 yıl sürdüğünü görüyoruz. Bunun olası nedeni, durumun anlaşılması ile harekete geçilmesinin, yeni kuşakların o eşiği aşacak yapıda eğitilmesi, donatılmasının “vakit aldığı” değerlendirmesini yapan Akurgal eşiği nasıl aşabileceğimiz konusunda da önerilerini sıralıyor.

1918 gribi niçin bu kadar çok can aldı? Robert Koch Enstitüsü’nden bilim insanları, 1918-1920 yılları arasında İspanyol gribi olarak da bilinen dünya çapında salgına neden olan virüsün, yeni korona virüsü gibi mutasyon geçirerek daha öldürücü varyantlara dönüştüğünü ortaya çıkarttı. Rita Urgan derledi.

‘Ortaçağ damgasını mı yiyeceğiz?’ Doğan Kuban Hoca bu soruyu başlığına taşıyor ‘1980’den bu yana demokratik süreçlerle cahilce, bazen zorbaca, bazen ahlaksızca oynanan politik oyunlar yüzünden, seçim halkın rahatça katılıp politik eğilimini özgürce ifade ettiği, uzun yıllar önce bir bayram havası içinde katılıp kendini çağdaş bir Türkiye vatandaşı hissettiği mutlu günlerden çok uzakta...’ diyerek...

Tanol Türkoğlu, edimsel simbiyoloji üzerine yazdı. Özlem Kayım Yıldız ‘Bir başparmağımız daha olsaydı?’ başlıklı yazısında geçtiğimiz hafta Science Robotics dergisinde yayınlanan ve eğitilmiş bir robotik başparmağın neler yapabildiğini gösteren araştırmanın çıktılarını yorumluyor. İlginç sorularda da baş parmağın evrimini ouyacaksınız. Mustafa Çetiner, Akademi ve Bilim serisinin ikincisini yazdı.

Hayat, anlam ve anlamsızlıktır

Arketip, kolektif bilinç, içe dönüklük-dışa dönüşlük ve anima/animus gibi birçok kavramı psikolojiye kazandıran, modern psikolojinin Freud ve Adler’le birlikte üç büyük isminden biri olarak kabul gören Carl Gustav Jung’u çocukluk yıllarındaki travmalardan Freud’la ilişkilerine kadar birçok önemli detay ve çalışmalarıyla hatırlıyoruz. Bilim tarihi sayfasında. Batuhan Sarıcan derledi.

Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Muslim Jameel ve Prof. Dr. Kadircan Keskinbora, yapay zekayı bir tıpçı gözüyle değerlendirmeyi bu hafta da sürdürdüler.

İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Cem Özvardar Avrupa Yeşil Mutabakatı ve çevre politikaları üzerine yazdı. Atılım Üniversitesi’nden Prof. Dr. Meltem Huri Baturay’ın yazısı, pandemi ile önemi artan dijital okuryazarlık üzerine. Meraklı Çocuk bu hafta ‘denizin suyu neden tuzlu?’ Diye soruyor. Mercan Bursalı hazırladı.

Karanlık maddenin gizeminin aydınlatılmasına yönelik yeni çalışmalar; Gezegenimizdeki buharlaşmanın arttığı ve nedenleri; erken uyananlarda depresyon riskinin daha düşük olduğu; her kentin mikrobunun kendine özgü olduğu; genom düzenlemesinin kolestrol seviyesinin düşürdüğü...Nilgün Özbaşaran Dede’nin hazırladığı Araştırma Gündemi’nde..

Antosiyanin mor, mavi ve koyu kırmızı meyve ve sebzelerden gelen bir mucize. Çok güçlü bir antioksidan, ayrıca demansı da önleyici özelliği var. Bilim ve Beslenme’de bu hafta.. Sivrisinekler neden kulağımızın dibinde vızıldarlar? Dünyanın en büyük tatlı su balığının hangisi olduğunu biliyor musunuz? Peki ya yok olma riski altındaki vaşak nüfusunun alınan önlemlerle 10 kat arttığını? Murat Altaş’ın hazırladığı Hayvanlar Dünyası’nda.

Daha pek çok konu, fotoğraf, bulmaca sayfası... HBT her hafta dünyayı ayağınıza getiren ülkemizin tek, dünyanın da sayılı haftalık bilim dergisi.

Yayalım lütfen derken, sevgiyle ve bilimde kalın...