Bu baharatın, otun nesi, neye iyi geliyor?

Editör ne diyor?

Annelerimiz, anneannelerimiz sofrada yeni bir ot veya baharat gördüklerinde hemen tatmak ister ve sorarlar, bu nedir, neye iyi geliyor? Sofrada bu çerçevede sohbet başlar, zerdeçalından girilir, hiç bilinmeyen bir yeni baharat veya otun faydalarından çıkılır...

Neye iyi geliyor, en sık duyduğumuz sorudur. Şüphesiz otların bir dizi hastalığa karşı oluşturduğu çözümler sıralanır... Bu kadim bir gelenektir. Ninelerden anneannelere, oradan annelere ve kızlara ve gelinlere geçer. Özellikle kadınlar bu mesellerin taşıyıcılarıdır. Mesel dedik, pardon. Bilgi aktarımı. Daha doğrusu bilgi olduğu sanılan...

Çünkü bilim açısından bilginin doğrulanmış, evetlenmiş olması gerekiyor.


Yenecek tüm otlar faydalıdır diyebiliriz. Bu otların kurutulmuş hallerinden, tohumlarından vb elde edilen toza da baharat diyoruz. Baharat diyebilmek için mutlaka acı, ekşi, tatlı vb gibi bir tatlandırıcı özelliği olması gerekir. Bu özelliği olmayan otlar baharat sınıfına girmiyor.

Baharat, savaşlara neden olmuştur. 1600’lerde Hollanda’nın doğu ülkelerine yönelik kurduğu ve savaş filoları olan şirket, mesela Endonezya-Filipinler bölgesindeki binlerce adada yetişen baharatlara el koymak için, örneğin muskat yetişen bir adanın tüm ahalisini öldürerek soykırımda bile bulunmuştur.

Peki otlar ve baharatlar sağaltıcı özellikleri sahip mi? Falan şeye iyi geliyor denen otların bazıları şüphesiz hastalıklara karşı etken maddeler içeriyor. Ama ilaç olması için eczacılık süreçleri gerekiyor. Çünkü bazen bir ottaki iyi gelen maddenin, gerçekten iyileştirici nitelikte olabilmesi için, o ottan günde üç-beş kilo yemeniz gerekiyor. İşte tıp-eczacılık bunun için var. Etken maddeyi elde ediyor, hangi dozda alınması gerektiğini testlerle belirliyor ve ilaca dönüşüyor.

Gerisi büyük bir yalan olabilir! Tıp son yıllarda otlara baharatlara atfedilen iyileştirici etkileri araştırıyor. İyi şeyler de buluyor veya bulamıyorlar... Konuyu kapağa taşıdık.

YÖK’ten iki önemli karar

YÖK, dergimizde çok sık dile getirdiğimiz ucuz-paralı ve değeri çok düşük dergilerde, parayı ödeyince yıldırım hızıyla basılan dergilerdeki makaleleri, akademik yükseltmelerde ve teşviklerde dikkate almayacaklarını açıkladı. Bu doğrultuda yine bu şirketlerin düzenledikleri “akademik” konferanslarda sunulan “bildirileri” de kapsama aldı. Bu iyi bir şey. Tabii, bu makaleleri dosyasına koyarak veya teşvik için kullanarak unvan ve para kazananlara ne denecek bilemiyoruz.

YÖK’ün ikinci kararı, üniversitelere, yaptıkları, ürettikleri işlere göre yıl sonlarında karne verileceği ile ilgili.. Bu kararın da, üniversiteler arasında başarıyı tırmandırma ve bilimsel kaliteyi arttırma yarışını tetiklemesi bekleniyor. Dikkatle izleyeceğiz.

Üçüncü ölüm nedeni

Kadir Sümerkant ve Türker Kılıç’ın beyin cerrahisinde yapay zekânın yeri başlıklı yazısında bir saptama dehşet verici: Sadece ABD’de yılda 400 bin hasta, yapılan çeşitli hatalardan dolayı hayatını kaybediyor, bu ölümler, kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü büyük ölüm nedeni! Acaba yapay zekâ-robotik bu ölümleri azaltabilecek mi? Beyin cerrahisi bağlamında konuyu inceliyorlar.

Doğan Kuban Hoca çağdaş nedir’i inceliyor yazısında. Tanol Türkoğlu, Özgürlüğün posası başlığı altında, sosyal medyaya bu kez tersten bakıyor, sosyal medya neden özgür olsun istiyoruz? Mustafa Çetiner, 14 Mart Tıp Bayramı'nın bu yıl sönük geçtiğini belirterek önerilerde bulunuyor. Bu bağlamda Emel Bayrak, sağlık sektöründe çalışanları hasta eden koşulları sıralıyor. Müfit Akyos, Şimdi sıra sanayide yazısında, yenilikçi arayüz yapıları platformu projesinde önemli noktalara değiniyor. Bu alanlar ülkemiz için çok önemli. Erhan Karaesmen, bu kez de “Tatbiki mekanik-matematik bağlantısında son yüzyıllar”ı yazdı ve ülkeden örnekler verdi.

“Metaller hafifleyecek, ODTÜ’den nano köpük metal” çok önemli bir gelişimi haber veriyor ve çok ülkeli bir araştırmanın Türkiye ayağında araştırma yapan  Sezer Özerinç, sorularımızı yanıtlıyor.

Siz sohbet ederken karşınızdaki mi öncelikle dinlersiniz, yoksa ne yanıt vereceğinizi mi öncelikle düşünür ve hazırlanırsınız? Dinleme sanatında yeriniz nerede ve dinlemek neden önemli?

Türkiye’yi değiştirmek

Sebzeleri nasıl pişiriyorsunuz? Besin içeriklerini tamamen mahvederek mi? Bilim ve Beslenme sayfamız size yol gösteriyor bu konuda. İklim değişimine bağlı olarak, okyanuslarda oksijen oranı hızla azalıyor; Antarktika’da ki yeşil buzulların gizemi, diğer önemli ve ilginç yazılarımızdan... Sevim Karaalioğlu’nun “Görsel ifade olarak illüstrasyon”, Fatma Filiz Özsuca’nın  “1949- 1950 arası Ankara’daki sinemalar” başlıklı yazılarıyla, son araştırmalar, tekno-vitrin, Canan Dağdeviren üzerine ilginç bir haberle, bilmece-bulmaca konularıyla bütünsel bir HBT’yi zengin içeriğiyle sizlere sunuyoruz.

20 bin satış Türkiye’nin rengini değiştirir, 50 bin HBT iki katı değiştirir, 100 bin satış ise Türkiye’yi düzlüğe çıkarır. Biz buna inanıyoruz.

Sevgiyle ve dostlukla... Gelecek Cuma’ya kadar.