Uzay sonu gelmez bir maceradır, şimdi evrendeki ilk ışığın peşine düştük

Editör ne diyor?

Büyük Patlama’dan (Bing Bang) sonra evrende parıldayan ilk ışığı merak etmez misiniz, nasıl bir şeydi? Bunun bizler için fazla bir anlamı olmayabilir, az çok konuyu bilenler, ışık işte, boşlukta çakan ışık, der. Evet bizim ışık algımıza göre, gerçekten ilginç olmayabilir. Şimşekleri görmüyor muyuz? Yıldırımları düşerken bile seyrettiğimiz oluyor.

Bunlar varsayımlarımız. Astrofizikçiler için ilk ışık farklı bir şeydir. Şüphesiz kalıntısından bahsediyorlar. Tüm uzay-evren senaryosu Büyük Patlama ile evrenin var olduğu inancına dayanır. Bugüne kadar gelen süreçte, ilk patlama ile saçılan maddeler, gelişerek, dönüşerek, değişerek bugünkü evrenin yapısını meydana getirdi ve bu süreç genişleyerek ve dönüşerek sürüyor. Tam 13,8 milyar yıldır.

Hayır, bilimin başlattığı yeni uzay macerası 13,8 milyar yıl öncesine gitmeyecek, ama ona çok yakına, 13,5 milyar yıl öncesindeki ışık kalıntılarını, oluşumları inceleyecek. Çok iddialı... Bu proje ile bizce aynı zamanda Big Bang teorisi de bir testten geçmiş olacak. Erdal Musoğlu, konuyu toparladı sizler için.


Haftanın sıcak bir diğer gündemi de, bilim insanlarının domuz beyinlerindeki hücrelerin bir kısmını canlandırmaları. Bu çok önemli ve tartışmalı konuyu Reyhan Oksay derledi, Türker Kılıç hoca da katkıda bulundu.

Önemli ve sıcak konularımız çok... Mesela biri de Anadolu’da Aşıklı Höyük’te geçiyor. Orası ilk yerleşimlerden biri. Keçiler başrolde araştırmada. Ve ilk tarıma geçiş yerleşimlerinin çok hızlı oluştuğunu anlıyoruz. Ayrıca bir çok bölgede birden! Nilgün Ö. Dede yazdı.

Türk Pediatri Kurumu Başkanı Mehmet Vural, 28 Nisan - 1 Mayıs tarihleri arasında toplanacak 55. Türk Pediatri Kongresi’nin sosyal konusunun “şiddete karşı sıfır tolerans” olacağını yazıyor. Her gün 30 sağlık çalışanının şiddete maruz kaldığı bir ortamda hekimlerimize şiddete karşı nasıl korunacakları yönünde eğitim verilecek. Ayrıca bu yıl kadınlarda iyot alımının yetersizliği ve yenidoğanları olumsuz yönde etkilemesi ve bu yönde yapılmış olan ulusal ölçekli çalışmanın sonuçları katılımcılarla paylaşılacak. Vural, sonuçları açıklıyor.

Doğan Kuban bu hafta herkesin dinlemesi gerektiğine inandığı bir müzik albümüne dikkat çekiyor. Cihat Aşkın’ın Türk Valsleri adını verdiği seçkisinden yola çıkarak, toplumun çağdaşlaşma ve uygarlaşma çabasında musikinin ve bütün olarak güzel sanatların oynadığı kritik role vurgu yapıyor.

Tanol Türkoğlu, “Hiçbir şey olmasa bile, kesinlikle bir şeyler oldu” tümcesini post-truth çerçevesinde yorumluyor. Gücü elinde tutanın kendi doğrusunu “gerçekmiş gibi” çevresine kabul ettirmeye çalışmasının yansımalarını güncel olaylara bağlayarak ilginç bir analiz yapıyor. Müfit Akyos Ulusal Yenilik Sistemimizden beklentilere değiniyor ve bu sistemin verimsizliğinin ivedilikle giderilmesi çağrısında bulunuyor.

Kaç geniniz var?

Bilim ve beslenme: 2019’un moda yiyecekleri gıda piyasalarının ve beslenme uzmanlarının kamuoyunu dolduruşa getirmeleriyle belirlendi. Bu yıl mutlaka turşu kurun. Özellikle pancar turşusu revaçta… Bülent Yılmaz, ebeveynlerin, dijital dünyanın içine doğmuş “dijital yerli” çocuklarına panik yapmadan, nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda yol gösteriyor... Araştırma konusu beyin olunca etik tartışmalar havalarda uçuşuyor. Çinli bilim insanları, insan beynine ait genleri maymunlara yerleştirerek maymunların zekâsına zekâ kattılar. Bir dizi Batılı bilim insanı bu araştırmayı “çok riskli bir yol” olarak değerlendiriyor... Peki, ya kaç gene sahip olduğumuzu biliyor musunuz? Bilmeyecek ne var demeyin, gen tanımı değiştikçe sayılar da değişiyor.

Mehmet Toran, ülkemizde ve dünyada bilimsel çalışmaların kalitesindeki düşüşe yol açan çok önemli bir olguya dikkat çekiyor: Yağmacı (Predatory) dergiler. Toran, bir araştırmacıya “ne kadar yayının/bilimsel çalışman var” yerine “bana en güvendiğim yayınını anlat, çalıştığın alana ne kattı” sorusunun sorulması gerektiğini söylüyor... Bilimsel makaleler konusunda ise dünyada çok şiddetli bir kampanya sürüyor. Tüm bilimsel makalelere açık erişim isteniyor. Bilim dergileri ise diretiyor. Mustafa Çetiner bilgiye “açık erişim” sorununun içerdiği açmazlar konusunu yazmaya başladı.

Beyinlerimiz etkileşmeli

Madem beyinlerimiz birbirini şekillendiriyor; neden beyinleri tek tek inceliyoruz, sorusuna sosyal sinirbilimci Thalia Wheatley şu yanıtı veriyor: “Tek tek zihinlere bakarak, zihinleri birbirleri ile etkileşim içinde incelemeden zihnin nasıl çalıştığını anlayabileceğimiz sanılıyor. Bence bu yanlış.” Nitekim birileriyle girişilen derin sohbette, beyinlerde çok farklı çağırışımlar gerçekleştiği bir gerçek. Peki ne yapmalı?

Bu sayıda Yapay Zekâ ve Tıp isimli yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Doğal olarak dizi, yapay zekâ dendiğinde aklımıza ilk gelen isim olan Cem Say’a emanet. Say, dizide bilimin öncelikli hedefleri arasına giren “yapay zekâ” projesini farklı yönlerden inceleyecek. İlk konumuz yapay zekânın tıptaki uygulamaları.

Daha pek çok şey, iki sayfalık araştırma gündemimiz, teknoloji vitrinimiz, bulmacalar, hayvanlar dünyası...

Her Cuma beyin besleme günü. Dergimize sahip çıkalım ve yayalım. Gelecek Cuma'ya kadar sevgi ve dostlukla.