Milyonların hayatını kurtardı ama zorluklarla boğuştu
Geliştirdiği mRNA teknolojisiyle milyonların hayatını kurtaran Katalin Karikó (üstte), bugün dünyanın en önemli biyokimyacılarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak geçmişi zorluklarla doluydu. Buna karşın azmi ve kendine olan inancı, onun hikâyesini epey ilginç kılıyor. O, yaşayan bir efsane.
Mayıs 2013… Katalin Karikó, Pensilvanya Üniversitesi’ndeki laboratuvarına çalışmaya geldiğinde eşyalarını koridora yığılmış halde buldu. Dosyaları, posterleri, test tüpleri; bütün eşyaları yerdeydi. Hatta bir laboratuvar teknisyeni, eşyalarını çöp kutusuna atıyordu.
Yıllarca küçücük bir laboratuvarda çalışmasına rağmen “metrekare başına yeterli doları” kazandıramadığı için önceden haber verilmeden işinden kovulmuştu. Karikó, kendisini görevden alan müdüre, “Bu laboratuvar bir gün müze olacak,” diye karşılık verecek kadar kendisinden emin bir bilim insanıydı.
Ve tarih onu haklı çıkaracaktı. Çünkü COVID-19 salgınının dizginlemesini sağlayan aşının arkasında, onun geliştirdiği mRNA teknolojisi vardı. Milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir bilim kahramanıydı o.
“Zorlu ama sevgi dolu bir hayat”
Şu anda dünyanın en büyük biyokimyacılarından biri olarak kabul edilen Karikó, zorlu bir hayat yaşadı. The Guardian’dan Robin McKie’nin aktardığı üzere Macaristan’da kışın sobayla ısıtılan ve neredeyse akan suyu olmayan tek odalı bir evde büyüdü.
Babası, yereldeki Komünist Parti yetkilileriyle ters düştükten sonra “usta kasaplık” işinden atıldı, işçi olarak çalışmak zorunda kaldı. Karikó o günleri, “zorlu ama sevgi dolu bir hayattı” diyerek anıyor.
Her şeye rağmen ailesi birbirine sıkı sıkıya bağlıydı. Devlet neyse ki eğitimi teşvik ediyordu. Karikó yaz aylarında fen dersleri aldıktan sonra Szeged Üniversitesi’nde biyoloji öğrencisi oldu ve eğitimini orada doktora derecesiyle tamamladı.
22 yaşındayken kendisinden beş yaş küçük olan stajyer Béla Francia’ya âşık oldu. Evlendiler ve Karikó 1982’de kızları Susan’ı doğurdu. İki yıl sonra, ülkeden para çıkarmak yasak olduğu için tüm birikimlerini (yaklaşık 900 sterlin) Susan’ın oyuncak ayısının içine dikerek ABD’ye taşındılar.
mRNA takıntısı
Karikó, DNA inşasında protein kodlayıcı bilgi taşıyan mesajcı RNA’ya (mRNA) kafayı takmıştı. Ancak mRNA’nın kırılgan ve kısa ömürlü olması nedeniyle üzerinde çalışmak son derece zordu.
Buna karşın Karikó, mRNA’nın tıpta önemli bir rol oynayabileceğine inanıyordu ve bunun yaygın bir araştırma konusu olması için sürekli mücadele veriyordu. Ne ki tıp dünyasında çok az meslektaşı ona kulak veriyordu. Bazıları ona “çılgın mRNA kadını” lakabını bile takmıştı.
ABD, Philadelphia’da çalışmaya başladığı Temple Üniversitesi’nin şefi Robert Suhadolnik, başlangıçta ona destek verdikten sonra, başka bir üniversitede görev alma cesaretini gösterdiği için onu sınır dışı ettirmeye bile çalıştı.
Sonunda Karikó, Pensilvanya Üniversitesi’ne geçti. Her şeye rağmen zaman içinde Karikó'nun mRNA takıntısı artık birkaç bilim insanı tarafından da paylaşılmaya başladı. Karikó, Penn Medicine’de Drew Weissman’la beraber mRNA’yı değiştirmenin bir yolunu buldu, daha sonra mRNA’yı lipid nanopartiküller halinde paketlemek için bir dağıtım tekniği geliştirdiler.
Bu, mRNA’nın vücudun uygun kısmına ulaşmasını ve hastalıklarla savaşmak için bir bağışıklık tepkisini tetiklemesini mümkün kılmıştı. 2005’te Karikó ve Weissman, RNA’nın yapı taşlarında yapılan bazı değişikliklerin istenmeyen inflamatuar reaksiyonları önlediğini ve istenen proteinlerin üretimini arttırdığını keşfetti.
Bu keşif, mRNA aşılarının temelini attı. Söz konusu laboratuvar buluşları, mRNA’nın COVID-19’a karşı aşı olarak kullanımını güvenli, etkili ve pratik hale getirecekti.
Yolun başında işler yine iyi gitse de mRNA takıntısı, onun başına iş açmaya devam etti. Üniversite burs alamaması nedeniyle onu eleştirmeye başladı. Unvanı düşürüldü, görev süresi reddedildi, maaşı kesildi ve sonunda -yazının başında bahsettiğimiz üzere- kendini koridordaki eşyalarını toplarken buldu.
Azmin sonu zaferdir
Neden sonra Karikó, Alman BioNTech şirketi tarafından mRNA ilaçları üzerinde çalışması için görevlendirildi. Sonrasında ona bilim dünyasında adeta şöhret kazandıran süreç yaşandı. Dünya COVID-19’la boğuşmaya başlarken, BioNTech ve Karikó, pandemiyle mücadele konusunda bilimsel açıdan en iyi konumda olduklarını fark ettiler.
Ardından ilaç devi Pfizer’in desteğiyle, gezegeni küresel bir salgına karşı korumaya yardımcı olma konusunda kilit rol oynayan aşıyı geliştirdiler. Ekim 2023’te ise Karikó, Weissman’la birlikte Nobel Fizyoloji Ödülü’nü paylaştı.
Jüri, iki araştırmacının “COVID-19’a karşı etkili mRNA aşılarının geliştirilmesine olanak sağlayan nükleik bazlardaki değişikliklere ilişkin keşifleri nedeniyle” seçildiğini duyurdu.
Yapılan açıklamada, “(ödülü) kazananlar, son yıllarda insan sağlığına yönelik en büyük tehditlerden birine yanıt olarak aşıların eşi benzeri görülmemiş bir hızla geliştirilmesine katkıda bulundular” ifadeleri yer aldı.
“Breaking Through: My Life in Science”
Karikó, asıl başarısının ne olduğunu ise “Breaking Through: My Life in Science” kitabındaki bir anısında şöyle anlattı: “ABD’de uygulanacak ilk COVID-19 aşılarından birini yaptırmak için Penn’e gittim. Kalabalığın arasında fark edildim ve bir aşı mucidi olarak alkışlarla karşılandım. Gözlerim yaşardı.”
Kitabında bilim dünyasına da eleştiriler getiren Karikó, camiadaki niteliksizliğin ve liyakatsizliğin bilime zarar verdiğini, hibe programlarının güvenilir araştırmalara verilmediğini ifade etti ve ekledi: “Nitelik değil nicelik kariyer belirleyicisi haline geldi.”
Karikó’nun yolu zafere çıkan hikâyesi, bitmek tükenmek bilmeyen zorluklara rağmen azimle çalışmanın, kendine ve bilime inanmanın önemini göstermesi açısından her daim hatırlanmaya değer.
Ona inanmayanların ve eşyalarını koridora dökenlerin Karikó’nun başarısı hakkında ne düşündüğünü ise asla bilemeyeceğiz. Karikó, mRNA tedavisinin yeni terapötik uygulamaları üzerinde çalışmaya devam ediyor.
Batuhan Sarıcan / batusarican@gmail.com
Kaynaklar:
https://www.pennmedicine.org/providers/profile/katalin-kariko
https://www.nobelprize.org/prizes/medicine/2023/kariko/facts/