Neden sürekli açım?

Öne Çıkanlar Sağlık
Neden sürekli açım?

Doymak bilmeyen açlığınızın nedeni alışkanlıklarınız, çevreniz, beslenme düzeniyle ilgili seçimleriniz olabilir.

Yetersiz uyku ve aşırı gerginlik açlık duygusu yaratabilir. Televizyon izlemek de benzer bir etki yaratabilir. Hormonlarınız, duygu durumunuz ve yanlış boyutta bir çatal bile acıkmanıza neden olabilir.

Cornell Üniversitesi Besin&Marka Laboratuvarı araştırmacılarından Aner Tal'e göre açlık, yalnızca fiziksel gereksinimlerin karşılanması amacıyla yemek yeme gereği duyulmasıyla sınırlı bir kavram değil. Açlık duygusunu etkileyen çok sayıda başka ruhsal, dirimsel ve çevresel unsurlar var.


Kişinin yemek yemekle ilgili alışkanlıklarının bu unsurların en başında geldiğine dikkat çeken Tal, “Her gün saat 2’de öğle yemeği yemek gibi bir alışkanlığınız varsa, günün bu saatinde yiyeceğe biyolojik bağlamda gereksinim duymasanız da yemek istersiniz. Sürekli yemek yerseniz, bedeniniz yavaş yavaş buna ayak uydurmaya başlayacak ve gün boyu açlık duyacaktır” diyor.

Açlığı dengeleyen yiyecek seçimi

İyi de öncelikle bir insanı sürekli yemeye iten nedir? Boston Çocuk Hastanesi endokrinoloji uzmanı ve Harvard Tıp Fakültesi araştırmacılarından Dr. Belinda Lennerz, yiyecek seçimlerinizin bunda büyük bir payı olduğunu belirtiyor.

Açlık duygusunu yaratan unsurlarla ilgili araştırmalar yapan Lennerz, “Açlığın temel nedeni kandaki enerji miktarının dengede tutulması amacıyla kişiyi yiyecek aramaya ve onu tüketmeye itmektir. Daha yavaş sindirilebilen yağ, protein ve lif oranları daha yüksek olan yiyecekleri tükettiğimizde bu durum çok daha etkili bir biçimde gerçekleşir” diyor.

Bu tür yiyecekler bedenin öğünler arasında saatler boyunca dengede tutulmasına yardımcı olurken, başka türde yiyecekler kişinin yemekten çok daha kısa bir süre sonra mutfağa ya da kantine koşturmasına yol açan metabolik değişimlere neden olurlar. Söz konusu yiyecekler bir hayli işlemden geçirilmiş karbonhidratlardır.

Karbonhidratlar acıktırıyor mu?

Kısa süre önce yayımlanan Always Hungry? başlıklı kitabın yazarı ve Lennerz’in meslektaşı Dr. David Ludwig günümüzün en gözde işlenmiş karbonhidratları arasında beyaz ekmek, beyaz pirinç, patates ürünleri, şekerle tatlandırılmış içecekler, hazır kahvaltılık tahıllar, kurabiyeler ve cipslerin yer aldığını belirterek, “Bu türde yiyecekler, yavaş sindirilen besinlerle beslenildiğinde genellikle iyi işleyen bedenin doğal açlık denetimi sistemlerinde karışıklığa neden oluyor” diye ekliyor.

Sağlıklı yağların ve bol lifli yiyeceklerin-sindirim sisteminden yavaşça geçen yoğurtlar, yeşil yapraklı sebzeler ve baklagillerin- tersine, işlemden geçirilmiş karbonhidratlar bağırsaklarımızda tıpkı kaydıraktan kayıyorlarmış gibi bir etki yaratıyorlar.

Lennerz bu tür atıştırmalıkların, tatlıların, şekerli içeceklerin ve daha başka işlenmiş besinlerin ABD’de ortalama bir alışveriş sepetinin yaklaşık %61’ini oluşturduğuna, bedenin de hızla sindirilen bu yiyeceklere tepki olarak ve yükselen kan şekeri düzeylerini dengelemek amacıyla kana yüksek miktarlarda insülin salmak zorunda kaldığına dikkat çekiyor.

Şeker yağa dönüşüyor

Ludwig de tıpkı sığırları otlatan bir çiftçi gibi, insülinin yediğiniz yiyeceklerdeki şekeri ve öteki kalorileri depoya sürüklediğini ve bunun da genelde yağ hücreleri anlamına geldiğini belirtiyor. Bu durum yalnızca kişinin kilo almasına neden olmakla kalmayıp, aynı zamanda bedenin birtakım gereksinimlerin karşılanması için daha çok enerjiye gerek duyduğu gibi bir inanca kapılmasına da yol açıyor. Bu da sonuçta açlık duygusunun hızla geri dönmesine neden oluyor. Ludwig, işlenmiş ürünlerin bolca tüketildiği az yağlı bir beslenme düzenini uygulayan kişilerde tüm bunların çok daha yoğun bir biçimde yaşandığının da altını çiziyor.

Lennerz, her türde yiyeceğe her zaman kolaylıkla ulaşılabilen günümüz koşullarında bu yiyeceklerden kaçınmanın hiç de kolay olmadığına, bunların yalnızca kokularının ya da görüntülerinin bile beyin ve bedendeki “besle beni” süreçlerini devinime geçirmeye yettiğine dikkat çekiyor. Bu da televizyonda yemek pişirmeyle ilgili programlar izlemenin, mutfak tezgahındaki atıştırmalıkları görmenin ya da yol üzerinde kurabiye ve patates kızartmalarının sunulduğu yerlere tanık olmanın, bu gibi yoldan çıkarıcı unsurlarla karşı karşıya kalınmadığında uykuda kalabilecekken, açlık duygusunun bir anda uyanması anlamına geliyor.

İşlenmiş yiyecekler bağımlılık yaratıyor

Tüm bunlara yoğun işlemlerden geçirilmiş bu yiyeceklerin birçoğunun, özellikle de şekerin, beynin ödül sistemlerini tıpkı sigara, uyuşturucu ve bağımlılık yaratan kimi başka maddeler gibi devinime geçirebileceğini ortaya koyan ve sayıları giderek artan araştırmalar da eklendiğinde, çoğumuzun gün boyunca açlık çekmesi hiç de şaşırtıcı olmasa gerek.

Peki, bu durumda ne yapabiliriz? Öncelikle, Lennerz ile Ludwig’in yukarıda sözünü ettikleri yiyecekler yerine yağ, lif ve protein açısından zengin sağlıklı besinlerle beslenmeye çalışın. Araştırmalar sürekli açlık çekenler için farkındalığı geliştirici meditasyonun, tempolu yürüyüşün, beden alıştırmalarının ve yiyecekleri gözden uzak tutmanın da yararlı olabileceğine işaret ediyor.     

Kaynak: http://time.com/4435650/always-hungry-appetite/