İnsanın bugüne evrimi: Nicel birikimlerin nicel dönüşümü

Öne Çıkanlar Toplum
İnsanın bugüne evrimi: Nicel birikimlerin nicel dönüşümü

İlk el baltası Galileo ve Einstein’in buluşları kadar önemlidir...

Çok ayrıntıya girmeden insanın türleşme sürecini kısaca özetlersek, 6-7 milyon yıl önce radikal bir şekilde değişen ekolojik çevre, beslenme ve barınma koşulları bir primatı iki ayaklı olmaya zorladı. Yer değişimini iki ayak üstünde yapmak zorunda kalan bu canlının gövdesi de dikleşmek zorunda kaldı. Gövde dikleşmesinin belirli bir düşeyliğe ulaşmasından sonra ana rahmindeki embriyo-fetüs 180° takla atarak döndü.

Bu dönmedir ki, iki ayak üstünde yürümek zorunda kalarak modern insana doğru değişmeye ve dönüşmeye başlayan bu canlının kafatası büyümesini tetikledi. Bulunan australopithecus, homo habilis, homo erectus, homo neanderthalensis fosillerinin kafatası hacimleri incelendiğinde, yaklaşık 2 milyon yıl öncesine rastlayan bir dönemde kafatasının büyümeye başladığı görülür. 350-450-550-650-750cc… Günümüzden 400.000 yıl önce 1500-1600 cc.lere ulaşıyor.


Burada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Göbeklitepe’de 12.000 yıl önce bu yapıları yapanların kafatası hacimleri bizimkilerle aynıydı. Zaten orada bulunan 3 kafatası da bunu doğrulamaktadır.

Kafatası hacmi belirli bir nicel birikime ulaştığında (700-800 cc), o güne dek dönem dönem ve geçici olarak kullandığı taş ve sopayı kendisine tekrar gerekli olabileceğini öngöremediği için kullandığı yerde bırakan bu canlı, beyin dokusunun nicel birikimi belirli bir düzeye ulaştıktan sonra bu taş ve sopanın çok işine yaradığını kavrayıp, yine ve her zaman lazım olabileceğini öngörüp, sürekli yanında bulundurmaya başladı.

Bu süreç ve olgu, beyin dokusunun nicel birikimlerinin nitel sıçramalara (dönüşümlere) götürdüğünün kanıtıdır.

Farklılaşma başlayınca

Biz bu nicel birikimlerin nitel sıçramalar yaptığını doğada türleşmelerde görüyoruz; bir tür diğer bir türden ayrıldığında (allopatric) ya da bir türün içindeki belirli bir grubun beslenme sistemlerini, yaşam biçimlerini (sympatric) değiştirerek farklılaşmaya başladığında ve bu farklılaşma belirli bir nicel birikime ulaştığında nitel bir dönüşüme neden oluyor.

Ayrılmış olan gruplar artık birbirleriyle çiftleşmiyor ve iki ayrı tür olarak biyolojik yolculuklarına devam ediyorlar.

Aynı nicel birikimlerin nitel değişimlere yol açma olgusunu, insan beyninde de izliyoruz. İnsan beyninin büyümesi tek başına akıllı canlı olmaya yetmiyor. O büyümüş ve kapasiteli beyin sayesinde bilgi biriktirdiği, bu bilgilerle teknoloji ürettiği, o teknolojiyle alet ve aygıt yaptığı için insan akıllı canlı olarak tanımlanıyor.

Bu nitel dönüşüm insan beyninde nasıl oluyor?

İnsan türünün en az 1-1,5 milyon yıldır aynı zihinsel kapasiteye sahip olduğunu düşünürsek, aklımıza şu soru gelebilir: peki neden homo habilis değil de, homo erectus değil de, homo neanderthalensis değil de homo sapiens aya gitti, atomu parçaladı ve bugün yapay zeka üretmek üzere yola çıktı?

Aynı nicel birikimlerin nitel sıçramalar (dönüşümler) yarattığını insan zihninde de izleyebiliriz.

İnsan beynini biyolojik bir bilgi işlem cihazı olarak görebiliriz. Yani bilgi olmalı ki cihaz da bu bilgiyi işlesin! İnsansı ve insan türünün 25-50 kişilik kabileler halinde yaşadığını düşünürsek, o sopanın ve taşın en önce bir kabilenin içinde sürekli taşınmaya başladığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. O kabilenin içinde de küçük bir grubun bu işi başlattığını düşünebiliriz. Küçük grubun içinde de bir kişinin başlatmış olabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü o güne dek biriktirilmiş bilgi, bir bireyin beyninde çözümleniyor, ilişkilendiriliyor, sentezleniyor ve yeni bir nitel sıçrama yapılıp ve yeni bir bilgi üretiliyor.

Bu olguya ‘’akılsal çıkarım’’ diyoruz. İnsanlığın yazılı tarihinde de yeni bilgilerin tek tek bireylerin beyninde sentezlenip ortaya çıktığını görüyoruz.

Günümüzde kolektif araştırma kurumları var. Yeni bilgiler kolektif olarak sentezlenip üretilebiliyor. Buna rağmen bazı bireylerin ismi öne çıkıyor. Çünkü sonuçta yeni bilginin sentezlendiği yer, insan beyni yani bir bireyin beyni. Nicel birikimler kolektif olarak biriktiriliyor ama bir insan beyninde çözümlenip, ilişkilendirilip yeni bir üst bilgi sentezleniyor.

Örneğin; şempanzeler taşı ve sopayı dönem dönem geçici olarak kullanıyorlar. Ama ‘’bu bana gerekli olabilir’’ deyip sürekli yanlarında bulunduramıyorlar. Sürekli yanlarında bulundurmayı akıl edemedikleri gibi, o sopa ve taşı birbirine bağlayıp bir taş baltası üretmeyi de asla akıl edemiyorlar. Bunun nedeni beyin sığalarının (kapasitelerinin) sınırlı olmasıdır.

Ay’a gitmek kadar önemli

İnsana gelince; sopanın ve taşın sürekli bir silah olarak yanında bulundurulması, insanlığın aya gitmesi kadar önemli bir nitel bilgi sıçramasıdır. Hele ki milyon yıldır biri bir elinde, biri diğer elinde bulunan iki ayrı parçayı (taşı ve sopayı) ilişkilendirip, birbirine bağlayıp ilk taş baltayı (el baltası değil) üreten bireyin insanlık tarihine katkısı Einstein’in insanlık tarihine katkısından hiçte az değildir. Yine bir sopanın ucuna sivri bir çakmaktaşı yapıştırıp bağlayan o bireyin insanlığa katkısı, Galileo Galilei’nin katkısından hiç de az değildir.

Çünkü o güne dek insanlığın biriktirdiği bilgi birikimi olmasa, ne Galilei’nin ne Einstein’in ne de mızrağı ve baltayı ilk kez yapan bireylerin zihinlerinde bu nitel bilgi sıçramaları olamazdı. Yani nicel bilgi birikimleri oluşur, bu nicel olarak birikmiş bilgiler belirli bir doygunluğa ulaştığında, bir bireyin beyninde çözümlenir, ilişkilendirilir ve sentezlenip yeni bir bilgi sıçramasına ulaşır. Neden o bireyde değil bu bireyde olduğu konusu ayrı bir araştırma ve tartışma konusudur.