Yazı ile birlikte kadınların başarıları unutturuldu

Toplum

Yazı öncesi dönem uygarlıklarında yazıyı da Sümer’de kadınlar icat etti. Genç erkekler yazıyı topluma yol gösteren öncü kadınlardan öğrendiler. Ve erkekler kendi başarılarını yazıya geçirdiler. Kadınların icatlarını da kendilerine mal ederek yazdılar. Yazı, yanlı bilgiyi dondurdu. Kadınların başarıları yazılmadı, yazıldıysa da yok edildi; konuşma dilinin içinde kaldı, unutuldu.

Yazı öncesi dönemlerde geceleri yollarda olan göçebeler için seslere duyarlık artmıştı. Fakat seslere karşı duyarlı olanlar o çağlarda erkeklerden daha çok kadınlardı. Kendilerine tecavüz edilebilir, kaçırılabilir, çocukları zarar görebilirdi. Aile, evlilik yok. Babalık kültürü oluşmamış.

Türkçe, kadın kamların (veya annelerin) sese duyarlı oluşlarının izlerini taşır. Türkçede görsellik de çok önemli olmakla birlikte, etik/töre bağlamında sesle tarif, tasvir özellikle önemlidir. Sesle tasvir, sesle sınıflandırma, bağlantı kurma, modelleme; soyutlamaya ve bilimsel zekâya geçişin başlangıcıdır. İlksel uygarlaştırıcı kadın kamlar devletin olmadığı dönemde sözcük-zincirleriyle topluluğu örgütlediler. Töreyi dilin içine işitim-kodları dizgesiyle kaydettiler. Yalnız töreyi değil, kadınlar yaptıkları icatları (ip, dokuma, giysi), keşifleri (kedinin, süt ürünlerini farelere karşı korumadaki rolünü keşfetme), toplumsallaşma alanındaki önderlikleri vb. başarılarını da sözcük-zinciri dizgesinin içine kaydettiler. Bu kayıtlar binlerce yıl sürmüş ve sürekli gelişme göstermiş olabilir.


Erkek tinselliğinin hakimiyeti

Ta ki erkek tinselliği devlet yönetimine, literatüre, yargıya, üretim güçlerine, kolluk kuvvetlerine tek başına egemen olup; kadınlara bırakılan alanı beşbin yıl evle sınırlayıncaya kadar. Kadınlara ait başarılar ortak bilinç-dışına atıldı; orada kadın cinselliğinden ayrılmaksızın korundular ve ürkünç gölgeler haline getirildiler. Erkekler bir zaman sözcük-sesleriyle kodlama dizgesini devam ettirdiler. Ama onlar yazı, devlet imkânını iyi kullanınca konuşma diline kaydetme gereği kalmadı. Tabii yazı öncesi dönemden kalan ‘yazılı bilgi’ yok. Yazı öncesi dönemin icatçıları, öncüleri kadınlardı. Onlar kendi başarılarını ‘bilimsel zekâyla’ konuşma seslerini kodlayarak dilin içine kaydettiler. Bu dizgenin devamı olan yazıyı da Sümer’de kadınlar icat etti, ama onu yaptıkları üretimde muhasebe işinde kullandılar. Mağara veya tapınak hem kült hem de üretim merkeziydi. Kadınlar ilk dernek fikrini bu kültlerde oluşturdular. Genç erkekler bu kültlerde yetiştiler, yazıyı topluma yol gösteren öncü kadınlardan öğrendiler. Ve erkekler kendi başarılarını yazıya geçirdiler. Kadınların icatlarını da kendilerine mal ederek yazdılar. Yazı, yanlı bilgiyi dondurdu. Kadınların başarıları yazılmadı, yazıldıysa da yok edildi; konuşma dilinin içinde kaldı, unutuldu. Kadınlara okul ve meslekler yasaklandı. Yazılı metinler erkeklerden bahsettiği için, erkekler başarılarını konuşma diline kaydetme gereği duymadılar. Devleti kadınsız örgütlediler, savaşı, silahı icat ettiler ve kahraman olarak destanlarını yazdılar. Yerebatan Sarnıcında bulunan Medusa’nın baş aşağı duran kafası bu zaferin ve biraz da korkunun göstergesidir.

Erkek hakimiyeti yanılgıların kaynağı

Erkek tinselliğinin hakim olduğu bilimsel bakış, kadınların yazı öncesi dönemde geliştirdikleri sözcük-zincirlerini, sayı, renk, geometrik biçim, cinsiyet simgeciliği sayesinde soyutlamaya ve kurgulamaya geçişi,  karşıt ikililerin eşitliği ilkesini, evrenselci İkilibirlik düşüncesini, bilimsel zekâyı, modellemeyi başlattığını fark etmedi. Bu doğaldır, erkek kendi tinselliğiyle baktı. Bu nedenle yazı ve devlet öncesi dönemlere ait yorumlar yanılgılarla doludur. (Kadın bilimcilere ihtiyaç olduğu kesin.) Başka diller de Türkçe kadar şanslı mı? Türkçe Altayca ile aynı. Altaycanın en eski ana dillerden biri olduğu kabul ediliyor.

Platon’un Kratylos’unu, Derrida’nın Gramatoloji’sini okuduğumuzda, Batı’da “yazılı kültüre” önem verildiği, konuşma seslerinden kodlarla yapılmış bir dizgenin bulunmadığı anlaşılır. Bottéro, Mezopotamya adlı kitabında Batılılar böyle şeylere önem vermez, der. Benim düşüncemde ise Ay, Güneş, yıldızlar, ağaç her yerde var: İnsan her yerde aynı insan. İnsan türünün zeki olanları her yerde gözlemle ve fenomenal algıyla benzer sonuçlara vardılar. Batı dillerinin Latince sözlüklerle örtülmüş olmaları da ‘bu açıdan’ şanssızlık. Yazı öncesi dönemde kadın uygarlaştırıcıların konuşma sesleriyle kaydettikleri bilgiler bütün dillerde saklandı. Bulmak için aramak gerek. Irk/etni önemli değil. İnsan soyunun yarattığı bilimsel zekânın başlangıçta kendini nasıl ifade ettiği ve kadın tinselliğinin bu bilimsel zekânın neresinde varolduğu önemli.

Yıldız Cıbıroğlu


*Bu yazı HBT'nin 50. sayısında yayınlanmıştır.