Işıklar içinde uyu Wilson! Meraklılar seni çok özleyecek!

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Işıklar içinde uyu Wilson! Meraklılar seni çok özleyecek!

Wilson her bilim aşığının örnek alması gereken bir biçimde biyolojinin detayları kadar büyük çerçevedeki işleyişini anlamak için çaba sarf eden ve bu konuda biyoloji düşüncesine önemli katkılar sağlayan bir bilim adamıydı. Bütün bunların yanında toplumdan ciddi tepkiler de gördü. Her önemli ve toplumları ileri götüren düşünsel devrimlerde olduğu gibi, Wilson’ın insanların canlılar alemindeki yeri ile ilgili düşünceleri ciddi tepkilerle karşılandı.

Wilson, ‘Sociobiology: The New Synthesis’ adlı şaheser kitabı ile, son derece açık bir biçimde ve zannedilenin aksine, insanın canlıların geri kalanından farklı bir tür olmadığını, insanların da tüm evrimsel kurallara tabi olduğunu ve davranışlarının evrim bakış açısı ile yorumlanıp, nedensellik ilişkilerinin anlaşılabileceğini bizlere anlattı.

Kanaatimce bu bakış açısı, özellikle 20 ve 21’inci yüzyıllarda, teknolojinin sunduğu üstünlük hissi ile şımarıp, doğanın efendisi olduğunu zanneden biz insanlara, içinde yaşadığımız bu güzel Dünya’yı tarumar etmeden içinde yaşayabilmemiz için ihtiyacımız olan mütevaziliği öğrenmemize katkıda bulundu.


Bu ders kitabı ile aynı zamanda bilimsel kriterlerden uzak kalarak, yanlışlanabilirlik kabiliyetini tam kazanamadan bir sürü yorum ve hipotez üreten sosyoloji dalının, sosyobiyoloji terimiyle, biyoloji ile yapması gereken evliliğin çöpçatanlığını da yapmış oldu. Bu sayede bilim insanları, insan doğasını ve özellikle insan davranışlarını incelerken objektif gözlemler yapıp, insanı özel görmeyen hipotezleri de ciddi bir şekilde sınamaya başladılar. Bugün psikoloji, evrimsel psikoloji, nörobiyoloji ve genetik alanlarında yapılan gelişmelerle bunun önemini daha da iyi anlıyoruz.

Ama işte, tam da bu noktada maalesef, Wilson faşizm, öjenik (eugenesis) taraftarlığı ve din karşıtlığı gibi klişe suçlamalarla haksız hakaret ve saldırılara maruz kaldı. Bu hatta öyle bir seviyeye ulaştı ki, bir konuşma vermesi için davet edildiği bir alanda, bir protestocu Wilson’ın , başından aşağıya buzlu su dökerek saldırdı. Halbuki, insanın doğa kanuna tabi olması kadar mütevazi bir düşünce olabilir mi?

Biyoloji yüzyılı

20. yüzyıl hakikaten bir biyoloji yüzyılı oldu. 19. yüzyılda Cuvier, Lamarck, Mendel, Darwin, Russel ve Weismann ile bunun ilk emareleri ortaya çıkmıştı. Bunun üstüne 1909’da Hugo de Vries’in ‘Die Mutationstheorie’ ile türlerin kökenine ilk defa mekanistik bir açıklama getirmesi ve bu fikrin genlerle birleşmesiyle 20. Yüzyıl, canlılığı anlamak konusunda muhteşem, tarihini okumaya doyulamayacak bir yüzyıla dönüştü.

Bu dönüşümün, kanaatimce, önemli yapıtaşlarından biri de biyolojinin farklı dallarının yeni sentez adıyla bir çatı, birleştirici tezler altında toplanması oldu. Bunun en meşhur örneği, 1942 basım tarihli ‘Evolution: The Modern Synthesis’ olmuştur. Wilson’un kitabının başlığından da görebildiğiniz gibi, Sociobiology kitabı bu atılımın bir devamı olmuş ve insanların da tüm biyolojik kanunlara tabi olduğu fikri ile biyolojiye önemli bir psikolojik bariyer atlatmıştır.

Wilson bu fikirlerine karıncalar ile yaptığı araştırmalar ile ulaşmaya başlayan, tutku dolu bir biyologmuş. Kendisini maalesef tanıma fırsatına ulaşamadım, ama konuşmaları ve görünüşü ile kaybettiğimiz ve geri gelmeyen bir neslin mensubu olduğu çok açık. Biz de Türkiye olarak maalesef yakın zamanda, yanında büyüdüğüm Doğan Kuban’ı kaybettik. Doğan Kuban da, Wilson gibi, kendi konusuna yoğunlaşmasının yanında, büyük fotoğrafı hiçbir zaman unutmamış ve onunla ilgili kafa yorup bize çok faydalı fikir ve sorular miras bırakmıştır.

Bugün E.O. Wilson’un fikirlerini öğrenmek, açtığı sosyobiyoloji yolunda, evrimin davranışları nasıl şekillendirdiğini, doğal seçilimin bireyin kendisini feda edecek mekanizmaları nasıl şekillendirdiğini ve bunun ilk bakışta hayatta kalma prensibi ile nasıl çeliştiğini, bu fi kirlerin ‘gen seçilimi’ ve ‘grup seçilimi’ terimleri ışığında nasıl yorumlandıklarını anlamak isteyen tüm meraklılara Wilson’un kitaplarını şiddetle öneririm.

Okunması gereken kitapları

Wilson kitapları ile popüler bilime katkı yaparak, ‘On Human Nature (1978)’ ve Bert Holldobler’la beraber yazdığı ‘The Ants (1990)’ kitapları ile Pulitzer Ödülü’nü iki defa (1979,1991) kazanmış, toplumla iletişimi ile de ilham olmuş bir bilim adamıdır. Bunlara ek olarak ‘The Social Conquest of Earth (2012)’ ve bilime meraklı gençler için yazılan ‘Letters to a Young Scientist (2014)’ ve mutlaka okunması gereken kitapları arasındadır.

Sonuç olarak Wilson’un vefatı ile ben sadece önemli bir bilim adamına veda etmenin acısını değil, ama aynı zamanda bir entelektüel tarzının kaybının korkusunu da yaşıyorum. Biyoloji özelinde kalacak olursak, bugünkü inanılmaz teknolojik gelişmeler ile maalesef kendi uzmanlığının derinliğinde daha kolay kaybolan ve doğayı bir bütün olarak görüp, o bütünsel ile ilgili sorular sormayan bir nesil haline geliyoruz. Bu hatta öyle bir seviyede ki, hücre biyolojisinin en önemli teorilerinden birini ortaya atanlardan Paul Nurse, 13 Eylül 2021 tarihli Nature makalesi ile biyolojinin yeni fikirler üretemediğinden yakınıyor. Işıklar içinde uyu Wilson! Meraklılar seni çok özleyecek!

H.C. Asım Şengör

*Bu yazı HBT'nin 302. sayısında yayınlanmıştır.