Kediler nasıl evcilleşti?

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Kediler nasıl evcilleşti?

Kedilerin evcilleşme süreci bir olasılıkla, bu tüylü yabanıl canlıların Neolitik Çağ döneminde tarlalardaki tohumlarla beslenen kemirgenleri avlamalarıyla başladı. Çiftçiler bu dört ayaklı kurnaz avcılara kucak açtılar ve zamanla tarlalarını zararlı hayvanlardan korumak için onlara bel bağlamaya başladılar.

Bu dönüm noktası günümüz Türkiyesi’nde yaşandı ve söz konusu dost canlılar, kedi severlerin İstanbul Boğazı’ndan Avrupa’ya geçmesiyle birlikte hızla Eski Dünya’ya yayıldılar.

Parlak tüylerine 19. yy’dan sonra kavuştular


Ne var ki, araştırmacılar yaban kedilerinin (Felis silvestris) farklı renk ve biçimlerde tüylerinin ancak ortaçağlarda, bu canlıların insanlarla birlikte binlerce yıl yaşamalarının ardından geliştiğine, o göz kamaştırıcı tüylerine de ancak 19.yüzyıldan sonra kavuştuklarına tanık oldular.

Fransa’daki Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi uzmanlarından Eva-Maria Geigl, kedilerin uzun bir süre boyunca yetiştirilme yoluyla güçlü bir doğal seçilimden geçmemiş olduklarına, günümüzdeki kedi türlerinin çoğunlukla 19.yüzyıla özgü çağdaş bir “buluşun” ürünü olduklarına işaret ettiğini belirtiyor.

Kazıbilimciler bir zamanlar kedilerin yaklaşık 4000 yıl önce Mısırlılar tarafından evcilleştirildiğine inanıyorlardı, ama 2004 yılında araştırmacıların Kıbrıs’ta bir insan gömütünde bulunan kedinin 9500 yıllık olduğunu belirtmeleri üzerine bu inanç yerle bir oldu. 2013 tarihli bir başka araştırma da, kedileri evcilleştirme sürecinin 5300 yıl önce Çin’de başladığına işaret etmekteydi.

DNA’ları ilk kez inceleniyor

Geigl, bu son araştırmada, kökleri günümüzden 100 ile 9000 yıl öncesine uzanan, çok sayıda evcilleştirilmiş kedi kalıntılarından elde edilen DNA örneklerinin ilk kez incelendiğine dikkat çekiyor.

Evcil kedilerle yaban kedilerinin bilinen beş alt türü arasındaki farklılıkların yalnızca iskelet kalıntılarına bakılarak ayırt edilmesi neredeyse olanaksızdır. Durum böyle olunca, araştırmacılar Yakın Doğu, Afrika ve Avrupa’da yapılan kazılar sonucunda elde edilen 200’ü aşkın kedinin kemik, diş, deri ve tüylerinden alınan DNA örneklerini inceleme yoluna gittiler. Birçoğu büyük ölçüde bozulmuş olan bu örneklerin çözümlenmesine olanak tanıyan son derece duyarlı ve etkili bir barkodlama yöntemi geliştiren araştırmacılar, çözümleme çalışmaları sonucunda günümüz kedilerine dönüşmüş olabilecek en en az bir ya da iki kedi soyunu ortaya koydular. Bu türlerden biri olan Felis silvestris lybica, Anadolu’nun da aralarında yer aldığı, Yakın Doğu topraklarında bulunan ve sırasıyla İ.Ö 4400 ve 3200 gibi çok eskilere uzanan tarihlerde insanlarla birlikte bugün Bulgaristan ve Romanya olarak bilinen Avrupa ülkelerine yayılan bir yaban kedisi alt türüydü.

Çoğunlukla gemilerle taşınmışlar

Yaşadıkları bölgelerine bağlı bir canlı türü olduklarından kedilerin kendi başlarına pek yer değiştirmediklerine, ancak yine de oldukça hızlı bir biçimde yayıldıklarına dikkat çeken Geigl, kazıbilimsel ve tarihsel kayıtların kedilerin çoğunlukla gemilerle başka yerlere taşınmış olabileceklerine işaret ettiğini belirtiyor.

Araştırmacılar, tam tersine, Mısırlıların Afrika soyundan gelen kedileri evcilleştirdiklerine ve bunların bir bölümünü de mumyaladıklarına dikkat çekiyorlar. Mısırlı kedilerin İ.Ö birinci binyılda ticaret yollarıyla birlikte Akdeniz’e yayıldıklarını, gemicilerin kedileri gemideki zararlı hayvanları avlamaları amacıyla yanlarına almış olabileceklerini belirtiyorlar. Gemiler bir yere demir atar atmaz, bu kedilerin o bölgedeki evcil ve yabanıl kedilerle çiftleşip melez türlerin gelişmesine ön ayak olduklarına dikkat çekiyorlar.

Ancak araştırmacılar Mısırlı evcil kedilerin Yakın Doğu’dan alınan kedilerin soyundan mı geldikleri, yoksa Mısır’da farklı bir başka türün mü evcilleştirildiği konusunun henüz belirlenemediğine, bunun için çok daha kapsamlı çalışmalara gerek olduğuna da dikkat çekiyorlar.

Kürk desenlerinde farklılaşma

Yapılan DNA incelemeleri eski çağlarda kedilerin büyük bir çoğunluğunun, tıpkı yabanıl ataları gibi, çizgili tüyleri olduğunu ortaya koyuyor. Mısır duvar resimleri de, benzer biçimde, tüyleri çizgili kedi betimlemelerini gözler önüne seriyor.

Mısır’a özgü dinsel betimlemelerde, ilginç bir biçimde, İ.Ö üçüncü binyıldan ikinci binyılın ikinci yarısına dek uzanan dönemde kedilerle insanlar arasındaki ilişkinin evrimine yer verildiğini belirten Geigl, “Bu betimlemelerde önceleri Güneş Tanrısı Ra’yı korkutan yılanı acımasızca öldüren yabanıl kedilere yer verilirken, kedilerin sonradan bataklıklarda kuşları avlayan hayvanlar, daha sonraları da soylu kişilerin ayakları altına tünemiş canlılar olarak betimlendirildikleri görülüyor” diyor.

Ancak araştırmacılar tüyleri yer yer benekli, ya da “lekeli” kedilerin ortaçağ döneminde çok daha yaygınlaştığına tanık oldular. Lekeli tüylerin Ortadoğu’da 13.yüzyıldan sonra ortaya çıktığına ve daha sonraki yüzyıllarda giderek yaygınlaştığına dikkat çeken Geigl, “Bu durum kedinin çok büyük bir değişime uğramadan insanın dostu olduğu anlamına geliyor. Kedi, uzun bir süre boyunca haşere ve zehirli hayvanları doğal olarak yok eden bir canlı olmayı sürdürdü. İnsanlar bu sonuca ulaşmak için kedileri bu yönde eğitmek, ya da yetiştirmek zorunda değillerdi. Evlerde kedi beslemek ise, bir olasılıkla, çok daha geç bir döneme uzanıyor” diye ekliyor.

Derleyen: Rita Urgan

Kaynak