İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG) ilaç ve aşı için devrede

Koronavirus Öne Çıkanlar
İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG) ilaç ve aşı için devrede

"Hedeflerimizden birisi dolaşımdaki virüsü yakalayıp yok eden antikor benzeri ilaçlar geliştirmek. Bu hedefe bir kaç ay içinde ulaşabilirsek kendimizi başarılı hissedebiliriz. Kullanacağımız silahları tasarladık. Yakında imalat aşamasına geçeceğiz."

Mehmet Öztürk: Bir aç ay içinde korona ilacı üretebiliriz.

Türkiye’nin umut bağladığı büyük bilim merkezlerinden biri olan İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG) müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk ([email protected]) ve ekibi, COVID-19 belası ülkeyi ve dünyayı sarmışken ne yapıyorlar? Bu soru ciddi, çünkü İBG’de çalışanlar bu konuda bilgi ve birikim sahibi. Öztürk’ün yukarıdaki “bir kaç ay içinde ilaç geliştirebiliriz” sözü de bunun kanıtı. Tabii aradık ve sorularımızı yönelttik.

Bir antikor benzer ilaç geliştirmenin koşulları nedir bunu nasıl yapacaksınız?  


Antikor benzeri ilaçlar bilimsel literatürde Fc-füzyon proteinleri olarak bilinir. Rekombinant protein olarak inşa edilen bu ilacın bir ucunda hedefe bağlanan ve onu nötralize eden bir olta bulunur, diğer ucu ise bağışıklık sistemini etkin hale getirebilen bir antikor parçası (Fc ya da kompleman (ynden kombine edilmiş protein) bağlayan bölge).

Bunların en meşhur örneği romatizma tedavisinde kullanılan ETANERCEPT isimli ilaçtır. Romatizmanın en önemli nedenlerinden birisi TNF adını verdiğimiz hormonun kıkırdak dokudaki hücrelerde bulunan reseptörüne bağlanıp onları aktive etmesidir. Etanercept olta olarak TNF reseptörünü kullanır. Böylece TNF hedef dokuya ulaşamadan dolaşımda yakalanır ve yok edilir.

Bizim amacımız SARS-CoV-2 virüsünün akciğer hücrelerinde hedef olarak kullandığı ACE2 proteinini olta olarak kullanmaktır. Bunun için önce ACE2-Fc füzyon proteini üretmek için vektörler tasarladık. Bu vektörleri İBG’e inşa edip CHO hücrelerinde ACE2-Fc füzyon proteinlerini yüksek miktarda elde etmek için kullanacağız. Bu şekilde hücrelere sentez ettirdiğimiz proteinleri laboratuvarda saflaştırıp kalite kontrollerinden geçirdikten sonra önce deney hayvanlarında test etmemiz lazım.

Dünyada benzeri yok

Bunun için yeterli bilgi birikimi İBG de var mı?

İBG 2017’den beri insanda kullanılmak üzere antikor ilaçların laboratuvar koşullarında üretiminde çok iyi bir altyapı kurdu ve uzmanları yetiştirdi. Bu ekip şimdiye kadar 3 farklı antikoru başarılı olarak geliştirmeyi başardı. Çok yakında birisi bir yerli ilaç firmasına devredilecek. Bu birikimi Antikor benzeri ilaç üretimine kolayca adapte edebiliriz.

Sizin biyobenzer ilaç geliştirdiğinizi biliyoruz. Özellikle kanser alanında. Bu çalışmanız hangi aşamada?

Çok iyi ilerledik. Yukarıda da anlattığım gibi bu biyobenzer projelerimiz sayesinde elde ettiğimiz tecrübe olmasaydı 6 ay-1 yıl gibi sürelerde ilaç ve aşı geliştirmeye kalkmamız saflık olurdu.

Bir kaç ay içinde böyle bir ilaç geliştirmek iyimser bir öngörü gibi geldi..

Üretmek istediğimiz ilaçların henüz Dünya’da bir benzeri yok. Dolayısı ile yukarıda anlattığım çalışmalar sonunda elde edeceğimiz ilaç adayları yeterince etkin olmayabilir. İlaç adayı olmaktan öteye geçemeyebilirler. Ama bu zor günlerde bu şansı denememiz lazım. Ben çalışacakları konusunda iyimserim.

Bunun klinik testleri var izinleri var..

İBG bu çalışmaları kendi kaynakları ve TÜBİTAK’an almayı umduğumuz dar bir bütçe ile gerçekleştirmek istiyor. Birkaç ay içinde bunları elde edip, önce laboratuvarda etkin olup olmadıklarını test ederiz. Sonra bunları SARS-Cov-2 bulaştırılan farelerde denememiz lazım. Bu kısmı için yüksek güvenlikli laboratuvarları olan TÜBİTAK MAM veya Erciyes Üniversitesi ile işbirliği yapabiliriz. B planı olarak Paris’teki Pastör Enstitüsü’ne denetebiliriz. Bu aşamaya kadar her şey yolunda giderse kendimizi başarılı buluruz ve TÜSEB’e protein insan deneylerini başlatması talebinde bulunuruz. Bize düşen tüm aşamaları en geç 6 ay içinde tamamlamayı hedefliyoruz.

Aşı da geliştireceğiz

"İkinci ve uzun vadeli hedefimiz ise rekombinant protein temelli bir aşı" diyorsunuz.. Benzer sorular bunun için de geçerli.

İkinci projemizde hedefimiz SARS-Cov-2 virüsünün hücreye bağlanmak için kullandığı SPIKE proteinini aşı olarak kullanmak. Bu protein tek başına olduğu zaman enfeksyion gibi bir riski yok. Normal bir laboratuvarda çalışılabilir. Bunun için aşı adaylarımızı bilgisayarlarda tasarladık. Bunları sentezlemek için vektör haritalarımız da hazır. Bazı hammaddelerin ithal edilmesi gerekiyor.

Aşı için de aynı şekilde virüs proteinlerini laboratuvara üretip saflaştırmamız lazım. Sonra bu proteinlere karşı etkin olan antikor bulunup bulunmadığını COVID-19 hastalığından kurtulan hastalardan alacağımız serumlarda bakacağız. Bu şekilde en etkin olan aşı adayı seçilecek. Sonra bunların gerçekten işe yarayıp yaramadıklarını hayvanlarda deneyeceğiz. Durum çok acil hale gelirse, hayvanlarda sadece toksisite deneyi yapıp, toksik değillerse insan deneylerine başlanabilir.

Bütçeniz bu çalışmalar için yeterli düzeyde mi?

Türkiye’de bütçeler hep yetersizdir. Kıtlık koşullarında çalışmaya alıştık artık. Kendi imkanlarımızla yola çıktık. TÜBİTAK’ın arkasını getireceğine inanıyoruz. Yeter ki tünelin ucunu görebileceğimiz sonuçlarımız osun. Gerek devletten gerek halkımızdan finansal desteğin geleceğinden eminim

Dünyada pek çok laboratuvar kapatıldı, siz bu çalışmaları nasıl sürdüreceksiniz?

Biz de büyük ölçüde araştırmalara ara verdik. Durduramayacağımız olanlar hariç. Koronavirüs araştırmaları her şeye rağmen devam edecek. Bunun için gönüllülük üzerine bir çalışma ekibi kuruyoruz. İBG’de fiziksel olarak çalışmak zorunda kalacaklar için mümkün olan tüm önlemleri alıyoruz. Bunlara çalışmaya başlamadan önce ve sonra sürekli aralıklarla virüs testi yapacağız.

COVID-19 için doğal değil insan ürünü gibi bilimdışı kaynaklardan topluma yayılan görüşler var.

Biliyorsunuz COVID-19 hastalığın adı: Coronavirus Disease-2019. Dedikodular bu hastalığın kasten veya bir kaza sonucu laboratuvarda sentezlenen bir virüs tarafından tetiklendiği yönünde. Yani SARS-CoV-2 virüsünün insan eli ile inşa edildiği iddiası.

Ben şimdi ne desem bir çok kişi bu hastalığın bir komplo olduğuna inanmaya devam edecek. Çünkü severiz bu tür polisiye hikayeleri. Öncelikle bu virüse en çok benzeyen virüs bir yarasa virüsü (% 80 oranında). Diğer insan virüsleri ile benzerlik çok daha düşük. Bu yarasa virüsünü alıp insanlarda çok bulaşıcı ancak az öldürücü (%3 mortalite) bir virüse çevirmek, kafayı yemiş de olsanız, kolay bir şey değil. Şimdiye kadar yapılan analizler “bu virüsün insan eli ile yapılmış olması saçma” diyor.

Son birkaç sözü ülkemizdeki COVID-19 üzerine söyler misiniz?

Türkiye halen az vakası olan bir ülke. Ancak sayı roket hızı ile artıyor. Bu artışı frenlememiz lazım. Tabloya göre her 1 kişi en az 3 kişiye virüsü bulaştırıyor. Bu hızı 1’in altına indirebilsek, birkaç ay içinde bu beladan kurtuluruz.

Darbe zamanlarını hatırlattığı için hiç ağzıma almak istemediğim sıkıyönetimin en büyük riski ekonomimizi çökertmesi, ülkeyi toplumsal buhrana sürüklemesidir. O zaman geriye bir tek çözüm kalıyor. Enfekte olmuş bireylerimizi erken tespit etmek, başkalarına virüs bulaştırmaya vakit kalmadan onları izole etmek. Unutmayalım ki virüsü alanların çoğunluğu hastalığı ayakta geçirmekte, virüsü taşıdığının farkına bile varamıyor, bunlar ortalıkta serbestçe dolaşamamalı. Bunun için günlük virüs testi kapasitemizi 5-10 kat artırmak tek çare.

Söyleşi: Orhan Bursalı