Dinlemenin önemi üzerine düşünceler

Öne Çıkanlar
Dinlemenin önemi üzerine düşünceler

İnsanlarla iletişim kanallarının genişlemesinde karşımızdaki kişiyi can kulağıyla dinlemek başka hiçbir girişimde bulunmasak bile mucizeler yaratabilir. Çoğu insanın daha az tavsiye dinlemek, ama özenli ve kendisini gerçek anlamda dinleyen bir kişinin desteğiyle kendi düşüncelerini daha çok araştırma fırsatına sahip olmayı tercih ettiği göz ardı edilmemelidir.

Kendisini ya da karşısındakini gerçekten dinleyen ve duyan insanlar, niyetini açıkça ifade eden, odaklanabilen, yargılama, şikâyet, mazeret uydurma gibi kolaycılıklara kaçmayıp gerçeğe saygı duyan birisine dönüşmek anlamında ciddi yol alabilirler. Bir kişiyi dinler gibi yaparak değil de, sahiden dinlediğinizde objektif olarak kendisine doğru soruları sorabiliyor olmasını sağlarsınız. Ondan gelen yanıtları da yargısızca kabul ederek yola devam edersek, karşınızdakine seni duyuyorum, sen varsın mesajı veririz. Her birimiz insanız ve cesaretlendirilmeye, desteklenmeye, kabul görmeye gereksinimimiz vardır. Biri bizi dinlediğinde aslında kendi sesimizi kendimizin duymasına yol açıyor demektir.

Etkin dinleme yaptığınız zaman karşımızdaki kişiye açık, samimi ve doğal halimizle, zaman zaman hata yapabileceğimizin kabulüyle, hatta bazen “ayağımızın tökezleyebileceğinin” bilinciyle başımızdan geçen her olayın bize ne öğrettiği üzerinde yoğunlaşarak, kendimize değer vererek, takdir ederek, gerek başkalarını gerekse kendimizi suçlamadan, yargılamadan, kaçamak dövüşmeden, tam tersine daima sorumluluk alarak “ileri bak ben sana her zaman desteğim” mesajı veriyor olursunuz aslında.


Etkin iletişimim anahtarı: 6 birimi dinlemek 4 birim i konuşmak

Etkin dinleme durumunda tüm duyularımızla karşımızdakini dinleyerek yani görerek, duyarak nerdeyse dediklerinin tadını alarak, orada tüm varlığımızla bulunarak, gözünün içine bakarak, vücudumuzu ona dönerek karşı tarafı onurlandırırız. Etkin iletişimin anahtarında örneğin 10 birim zamanın 6 birimi dinlemek, 4 birimi ise konuşmaktır denmektedir. Konuşulanı dinleme eylemi aynı zamanda karşınızda bulunan insanın ne demek istediğini anlayabilmek sanatıdır.

Dean Rusk, “Başkalarını inandırmanın en iyi yolu, onları dinlemektir” der. O kişinin hem size olan güveni hem de kendine olan güvenine sağlam bir zemin hazırlamak dinlemekten geçer. Etkin bir şekilde dinlemek kişiye “senin sorununu senin çözeceğine güveniyorum” alt mesajı da verir. Yardım talep ederse yardım etme çabamızı ortaya koyarız. Dinlemek empati kurmanın bir yoludur. O halde belki de dinlemek konusunda şimdiye kadar olan kabullerimizi tekrar gözden geçirmeye ne dersiniz?

Örneğin dinlemek pasif bir eylem sanılsa da aslında konuşmaktan çok daha aktif bir eylemdir. Çünkü dinlemenin bağlantı kurmaya yardım eden bir gücü vardır. Dinlediğimiz kişi, önemsendiğini hisseder. Bizi dinleyen insanları severiz; çünkü dinleyerek “bize sen önemli bir şeyler söylüyorsun; bunu duyuyorum ve önemsiyorum” mesajı veririz. Gerçek dinleme ile karşımızdakinin bir monolog (tek başına konuşma) yapmasını sağlarız. Çünkü karşımızdaki bunu yaptığında düşünmeye, ifade etmeye ve kafasının içini boşaltmaya başlar.

Dinlemek yardımcı olmaktır

Dinleyerek biz aslında o kişiye yardım etmiş oluruz. Çünkü karşımızdaki kişi konuştukça rahatlar. Bu tıpkı ağlamanın insana verdiği bir rahatlama duygusu gibidir. Bir başka ifadeyle, dinleme, bizim çevremizde bir tür manyetik çekim alanı yaratır. Çünkü etrafımızda bulunan kişilerden sadece bizi dinleyenlere yaklaşma eğilimi taşırız. Dinlenen insan, size olan güveni ile doğru orantılı olarak size açılmaya başlayacaktır. Dinlemek deyince, konuşan kişinin yanında bir mumya gibi durmak ya da cansız bir eşya olmayı kastetmiyorum. Konuşan kişiye arada sorular sormak, kısa özetler vermek, onu anladığını ifade etmek gerekir.

Özellikle sorular sormak çok odası olan bir evin içinde gezerken merak ettiğimiz odaya girebilmek için her odanın kapısının anahtarına sahip olmak gibidir. Sorularla karşımızdaki kişinin zihninin içinde gezeriz. Dinlemenin harika bir başka tarafı da insanı zenginleştirmesidir. Çünkü dinledikçe öğreniriz. Bilgi alırız ve zenginleşiriz.

Kendi söyleyeceklerimize odaklanıyoruz

Halbuki sıklıkla karşılaşılan durum nedir diyecek olursak, kendimizi iyi ifade etmeye dinlemekten çok daha fazla odaklanmış durumdayız. Karşı taraf ne diyorsa pek bakmadan kendi söyleyeceklerimize dikkat ediyoruz. Yapılan bilimsel araştırmalara göre kadınların erkeklere kıyasla genelde daha iyi dinleyici oldukları ve karşısındakine daha fazla empatiyle yaklaşabildikleri bulunmuştur. Ayrıca bebeklerin anne karnında beşinci aydan itibaren dışarıdaki sesleri duydukları ve ölümden önce işlevini yitiren en son duyunun da işitme duyusu olduğu bilinmektedir.

Madem dinlemek bu denli önemli o halde bu konuda deneyim sahibi olmak için nasıl yola çıkalım? En önemlisi işe kendimizi dinlemekten başlamaktır. Öfkelerimiz, yaralarımız, değerlerimiz, özlemlerimizle ilgili fi krimiz yok ise, karşımızdaki buralara dokunduğunda dinlemeyip sorumluluğu hemen başkasına yükleme eğiliminde oluruz genellikle. Bu nedenle kendimize merhaba demek, kendimizi dinlemeye başlamak çok önemli bir başlangıç adımıdır. Ancak böylece başkalarını da dinlememizin kapısı aralanabilir.

Prof. Dr. Müge İşeri
İstanbul Kültür Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Kaynakça
Good Boss, Bad Boss, Robert I. Sutton, Profi le Books, 2013,s.72. The Limits of Empathy, Adam Waytz,Harvard Business Review, January- February 2006,s.2. Siyah Kuğu, Nassim Nicholas Taleb, Varlık Yayınları, 2007,s.239.


Bu yazı HBT'nin 59. sayısında yayınlanmıştır.