İlaç ve aşı geliştirmede büyük yarış

Koronavirus Öne Çıkanlar
İlaç ve aşı geliştirmede büyük yarış

Etkili ve güvenilir bir koronavirüs tedavisi için zamanla yarışan araştırmacılar, sıfırdan yeni bir ilaç geliştirmektense, mevcut bileşiklerden yararlanarak aşı bulununcaya kadar virüsün yol açtığı hasarı minimumda tutma çabasında. Büyük yarışa bakalım...

Vahderbilt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Mark Denison geleceği gören bir kâhin değil, ancak 10 yıl önce, korona ailesinden başka bir virüsün dünyayı yeniden tehdit edeceğini düşünen ve ilaç geliştirmek için kolları sıvayan bir virolog.

Öte yandan Kuzey Carolina Üniversitesi’nden koronavirüs konusunda uzman Ralph Baric, tüm koronavirüs tiplerinde bulunan ortak bir proteinin virüsün üremesi için ne denli önemli olduğunu keşfetti. Denison ve Baric, 2013’te birlikte çalışma kararı aldı. İkisi de virüsleri toptan ortadan kaldırmanın güçlüğünü bildiklerinden, antiviral ilaçlarla virüsün üreme gücünü kırmanın daha yararlı bir yaklaşım olduğunu düşündü.


4 yıl sonra bu iki bilim insanı, bu proteini etkisiz hale getiren bir bileşiğin daha önce keşfedilmiş olduğunu fark ettiler. Bu bileşik dünyanın en büyük biyoteknoloji şirketlerinden biri olan Gilead Biosciences’ın antiviral bileşiklerini sakladığı deposundaki raflardan birinde yeniden keşfedilmeyi bekliyordu. Baric ve Denison bu örneği alarak önce test tüpünde daha sonra hayvan deneylerinde incelediler. Remdesivir adı verilen ilacın bazı koronavirüs suşlarında üreme mekanizmasını çalışamaz duruma getirdiğini gördüler.

Ocak ayının başlarında SARS-CoV-2 için alarm zilleri çalmaya başlayıca potansiyel bir tedavinin kendi şirketlerinin raflarında beklemekte olduğunu hatırlattılar. Mart ayında Gilead, büyük hızla bileşiği iki insan deneyinde kullandı. İlacın güvenilirliği ve etkili dozları 1.000 hasta üzerinde birkaç ay boyunca denendi. Çinli yetkililer de aynı ilaç üzerinde benzer deneye başladılar. Bu arada Denison ve Baric, Emory Üniversitesi’nden bir ekiple birlikte başka bir bileşiği daha tanımladılar. EIDD-2801 adı verilen bu bileşik de virüs sayısını azaltmada belirgin bir yarar sağlıyordu. (BKNZ: Kutu 1)

Üç ana strateji   

Dünyanın dört bir yanındaki laboratuvarlarda yeni koronavirüsün genetik yapısı deşifre edildi, hücreyi nasıl enfekte ettiği anlaşıldı. Ayrıca virüsün solunum yollarını tutması durumunda bağışıklık sisteminin aşırı yanıt vererek hastanın yaşamını tehlikeye soktuğu tespit edildi.

Bütün bu bulguların ışığı altında laboratuvarlar, virüsü yenmek için üç stareji belirlediler. Biri, remdesivir veya EIDD-2801 gibi bileşikler geliştirerek, virüsün insan hücresine girdikten sonra üremesini engellemek; ikincisi virüsün daha ilk başlarda hücreye girişini durdurmak; üçüncüsü de bağışıklık sisteminin aşırı tepkisini -sitokin fırtınası- susturmak.

Bu hedeflere ulaşmak için bilim insanları iki kaynağa yöneldi. Biri Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nın insanlarda kullanılmasına onay verdiği yaklaşık 20.000 bileşik, ikincisi de patent almak için sırada bekleyen ilaç başvuruları.

Nisan ayının ortalarında dünyada 133 deneysel tedavi çalışmaları sürüyordu. Bunların içinden 49’unun klinik deneyleri halen yürütülmekte. Uzmanlar, diğer anti-viral ilaçlarda olduğu gibi, bunların kesin tedavi olmadığını, yalnızca semptomları azaltarak, hastanın bağışıklık sistemini destek sağlamayı hedeflediğine dikkat çekiyor.

Şimdi bu üç stratejiye kısaca bir göz atalım:

  1. Virüsün kendisini kopyalamasına engel olmak

Tüm koronavirüslerde üremeyle ilgili moleküler mekanizma aynı. Remdesivir ve EIDD-2801 bu mekanizmayı bozarak virüsün üreme katsayısını düşürür.

Remdesivir damar yoluyla EIDD-2801 hap olarak uygulanır. EIDD-2801 diğer RNA virüslerine karşı da etkili olacağı düşüncesiyle geniş spektrumlu antibiyotikler gibi çok amaçlı bir anti-viral bir ilaç olarak kullanılabileceği sanılıyor. Bu hapın hastalığın ilk aşamalarında kullanılması öneriliyor.

  1. Hücreye girmesini bloke etmek

Bilim insanları SARS-CoV-2’nin en başından hücrenin içine sızmasına engel olmak için, girişi kolaylaştıran viral proteine (Spike protein) bağlanan antikorlar üzerinde çalışıyor. İmmünoglobulin adı verilen proteinlerden yapılan bu antikorlar, hastalığı atlatmış hastaların kanından elde ediliyor. Bazı hastalarda yararlı olduğu sanılıyor, çünkü kontrollü çalışmaların sonuçlrı yok. Plazma tedavisi denilen bu yaklaşım daha emekleme aşamasında.

Virüsün hücreye girişini engelleyen bir diğer strateji de virüsün akciğer hücrelerinin dış duvarında bulunan ACE2 denilen kimyasal reseptörlere yaklaşmasını engellemek. Zira ACE2 virüsler için bir kapı vazifesi görüyor. Geliştirilen APNo1 denilen sentetik bir molekül, virüsü bu kapıdan uzaklaştırmayı hedefliyor. Klinik deneyleri yılın sonlarına doğru başlayacak.

  1. Bağışıklığın aşırı tepkisini baskılamak

Ağır COVID-19 hastalarında mukus benzeri bir sıvı akciğerlerde birikir ve hücrelerin oksijen emilimini engeller. Bu hastaları rahatlatmak için ventilatör takılır. Sıvı birikiminin nedeni aşırı faal bağışıklık tepkisidir. Bu tepkinin sorumlusu interlökin-6 (IL-6) adı verilen kimyasaldır. Şimdi ilaç şirketleri IL-6’ya bağlanan sentetik antikor üretmenin peşinde. Amaç IL-6’nın faaliyete geçmesini engellemek.

Bu stratejilerin hiçbiri kesin tedavi değil. İlaçların hepsi ileri COVID-19 vakalarının şiddetini azaltmak, hepsi semptomların hafif seyretmekte olduğu ilk evrelerde uygulanması gerekiyor.

Genel beklenti şöyle: Yakın gelecekte bu ilaçlardan oluşan bir ilaç protokolu virüse birkaç cepheden birden saldıracağı için virüsü felç edebilir. HIV/AIDS enfeksiyonu da bugün bir ilaç kokteyli yardımı ile etkisiz hale getirildi. Aynı şekilde COVİT-19 enfeksiyonunda da semptomları baskılayan ilaç kombinasyonu insanların evlerde tedavi edilmesini, ağır vakalarda da ventilasyon ihtiyacının ortadan kalkmasını sağlayabilir.

Reyhan Oksay

Kaynak 1 - 2 - 3 - 4


Bu yazı HBT'nin 215. sayısında yayınlanmıştır.