Biyoritmi aldatmak istiyoruz

Edip Emil Öymen
Biyoritmi aldatmak istiyoruz

Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) yılda ortalama 3.8 milyar kişinin uçakla seyahat ettiğini, 2035’e kadar bu sayının 7.2 milyara ulaşacağını hesaplıyor. Özellikle uzun menzilli uçuşlarda artış var. Şimdilik, en uzun yolculuk Avustralya Havayolları Quantas’ın Londra ile Avustralya’nın Perth şehri arasındaki aktarmasız direkt uçuşu: 16 saat 45 dakika ile 17 saat 20 dakika arasında değişiyor (14 bin 500 km).

Uçakla seyahat uzakları yakınlaştırırken, biyolojik saatimizin ayarını bozması, vücudumuza yaptığı olumsuz etkilerin başında. İngilizce “jet lag” sözcüğü bunun adı. Bu durum, doğudan batıya giderken daha az etkili, ama batıdan doğuya giderken daha çok. Hele uzun menzilli seyahatlerde bu etki daha da büyük.

Jet lag’e çözüm mü?


Hollanda/Rotterdam eğitimli, şimdi ABD’de yaşayan Bulgar girişimciler Alexandar Dimitrov, Nicola Vucinic, Branislav Nikolic’in tasarladığı yeni akıllı gözlükle, jet lag tarihe mi karışacak acaba?

Ayo adını verdikleri gözlük, kısa süre takılıp çıkartılınca uyku-uyanıklığı düzene sokuyor. Hollanda Erasmus Üniversitesi’ndeki bilgi birikimine dayanan bu uygulamada, Ayo’nun göze ilettiği ultraviyolesiz mavi ışıkla, gözdeki melanopsin adlı protein harekete geçiriyor. Buradan kaynaklanan sinyaller beyinde biyolojik ritmden sorumlu merkeze gidiyor. Duruma göre merkez uyku-uyanıklık durumunu, gelen sinyale göre ayarlayacak. Aslında Ayo, beyini (biyortimi) aldatmak amacıyla tasarlanmış. Beyin, gündüzken gece zannedebilecek.

Kitle, fikri satın aldı

Cep telefonu bağlantılı Ayo’nun uyku kalitesini artırdığı, enerji düzeyini yükselttiği, 3 saat dilimini aşan uçuşlardan sonra oluşan jet lag’i giderdiği anlaşılmış laboratuvar deneylerinde. Bulgar buluşçular, konuyu önce kitle fonlama sitesi Indiegogo’da dünyaya açtılar. Fikirleri o kadar hızla beğenildi ki bir haftada 94 bin 957 Dolar topladılar. Bu, talep ettiklerinin yüzde 189 üzerinde bir miktardı. Çünkü Ayo’nun “sağlayacağı” kolaylıkların başında, yaşam kalitesini artırmak var. İddiaya göre günde sadece 20 dakika kullanmak yetecek. Ayo’yu, diş fırçalarken, mutfakta yemek yaparken, hatta TV seyrederken bile kullanmak mümkün diyorlar.

Yolculuk hem gerçek, hem sanal

Uçak yolculuğunda başınıza bir sanal gerçeklik (VR) cihazı takarak, çevrenizle ilişkinizi tamamen kesebileceksiniz. Fransız SkyLights şirketinin yenilikçi ürünü bunu sağlamayı vaat ediyor: Uçağın motor uğultusunu, arka koltuktaki çocuğun ciyaklamasını, yan tarafta sürekli ağlayan bebeği değil, VR setinde izlediğiniz filmin sesini duyacaksınız. Bu harika çözümü Fransız “ucuz bilet” hava yolları XL, uçuş başına 16 dolara size kiralıyor.

Haberi veren The Economist, her zamanki alaycı üslubuyla diyor ki: ”Çok eskiden, uçakla seyahat için insanlar özenle giyinir kuşanırdı. Ne de olsa bu yolcular, yeryüzünde oradan oraya seyirten bir ırk olarak, şimdi de göklerde uçuyorlardı. Şimdilerde ise bunun tam tersini düşünüyoruz: Uçak seyahatinde artık sanki uçmuyor gibi davranıyoruz. Hele VR ile kendimizi tamamen yalıtacağız. Çünkü diğer yolcuları bir dert, bir sorun olarak görüyoruz.”

Penceresiz kabine doğru

Uçakla uçarken “uçmuyormuş” gibi hissetmek, sadece iyi hava koşulları için geçerli. Uçağın, saatte 700 km hızla “kıpırdamadan” (!) uçması bir şans. IATA, belki hava koşullarını denetleyemez ama yolcuların “uçağın sarsılmasına” aldırış etmemesini sağlayabilir: Geçen 5-6 Haziran’da Cenevre’de IATA Genel Merkezi’nde Uçuşta Sanal ve Artırılmış Gerçeklik Zirvesi toplandı. İlk kez yapılan bu küresel toplantıda iki gün boyunca 20 şirketin temsilcileri, bu yeni teknolojilerin uçaklarda kullanılma fırsatlarını konuştular.

Toplantıda sunulan bir ankete güvenmek gerekirse, uçak yolcularının yüzde 72’si bir VR uygulamasının iyi fikir olacağını söylemiş. Hele 1980 sonrası doğanlarda bu oran %75. Teknolojik ilerleme, yakın bir gelecekte yolculara VR hizmeti sağlayabilir. Bu durumda uçak penceresine ihtiyaç kalmaz. Zaten bu yönde Ar-Ge çalışmaları sürüyor. Emirates, Birinci Sınıf kabinde bunu deneyeceğini açıkladı bile.

Edip Emil Öymen

*Bu yazı 27.07.2018 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.

Edip Emil Öymen