Dubai’nin yarını, aslında bugün

Edip Emil Öymen
Dubai’nin yarını, aslında bugün

Bu yazıyı okumadan önce YouTube’da şu videoya bakmanızı öneririm: https://youtu.be/bBjtHXCXvjA

Video, Dubai’de evvelki hafta yapılan, dünyanın ilk drone yarışmasının finali. Öyle bir yarışmaydı ki, görsel desteksiz, sadece yazıyla anlatmak yetersiz kalacak. Çünkü, yarışmanın 600 metrelik parkuru, başlı başına bir teknolojik yenilikçi tasarım işiydi. Daha önce bir örneği yoktu.

Yarışmaya dünya çapında drone “yarışçısı” olarak tanınan 150 takım katıldı. Finale ise 32 “pilot” kaldı. Birinciliği, 15 yaşında bir İngiliz genci Luke Bannister kazandı: 250 bin Dolar. Bu parayı, takımıyla bölüşecek. Konulan toplam ödül: 1 milyon USD.


Sivil kullanım yaygınlaşıyor

İnsansız hava aracının, askeri amaçlar dışındaki sivil kullanımlar için geliştirilen çeşitli boylara ve işlevlere sahip biçimleri hızla yaygınlaşıyor. Özellikle ticari ve eğlence amaçlı yeni kuşak drone’lar 4 veya 6 pervaneli robotik sistemler aslında. Bunları, FPV denilen, başa kask gibi takılan özel tasarım vizörle izleyerek yönlendiren “pilotlar” oturdukları yerden kullanıyor. Başlı başına yepyeni bir sanayi oluştu bu konuda. Dubai Yarışması (DronePrix) şimdiye kadarki en uluslararası ve medyatik olanı.

Dubai’nin, çok çeşitli nedenlerle dünya medyasına konu olması artık sıradan bir durum. Çöl ortasında karlı buzlu pist bile yapan, sıfırdan bir mega şehir yaratan bir cazibe merkezi. Bu aşamaya, 15-20 yıl öncesine dayanan bir vizyonla (ve bunu destekleyecek para gücüyle) geldi. Sadece para yetmezdi, esas olan vizyondu: Dubai’yi Avrupa ile Uzakdoğu arasındaki uçuşlar için soluklanma noktası olarak konumlamak. Sadece bu işe uygun bir havaalanıyla yetinmemek ve burasını bir aerotropolis’e dönüştürmek.

Bu yabancı sözcük, İngiliz lehçesinde uçak=aeroplane ve büyük şehir=metropolis’ten uydurma. İsim babası, Prof. John Kasarda (University of North Carolina, Kenan-Flagler Business School) “havaalanı şehirleri” kavramının mucidi.

Aerotropolis denilen şey, bir havaalanı etrafında tasarlanan iş ve eğlence şehri. Dubai bu tanıma zaten en uyan yerlerden biriydi, daha da büyüyecek: Hong Kong’dan iki kat büyüklükte, en az 145 km2 genişliğinde, kendi kendine yeten bir ekonomik bölge olacak.

Yılda 16 milyon ton kargo ve 220 milyon yolcu kapasitesi planlanan Al Maktoum Havalimanı çevresinde Dubai Dünya Merkezi (DWC) kuruluyor. Konutlar, lojistik ve havacılık şirketleri, ticari, insancıl amaçlı, sergi, hatta golf (çöl ortamında yeşil alan) “bölgeleri.”

15 yıl önce bir vizyonun gerçekleşmesi

Ama Dubai bu aşamaya da hop diye gelmedi. 28 Ekim 2000’de Dubai’de dünyanın ilk İnternet Şehri açıldı. 200 milyon USD harcanarak yapılmış, vergiden muaf bir serbest bölgeydi burası. Birinci aşaması 37 bin m2 bu alana irili ufaklı 200 bilişim şirketi gelip ofis açtı. İlk gelenler arasında Microsoft, Hewlett Packard, IBM, Compac, Siemens vardı.

İnternet City, Orta Doğu ülkeleri için çağrı merkezi işlevi de görecek şekilde inşa edildi. Açılış konuşmasında Dubai Veliaht Prensi Muhammed bin Raşid el Maktoum, “Eski ekonomiyi, yeni ekonomiye dönüştürerek, Dubai’yi yeni ekonominin işlediği bir merkez yapmayı hedefliyoruz,” dedi. Veliaht Prens’in vizyonuyla buraya önce muazzam bir havalimanı yapılmıştı zaten. “Hangi uçak buraya iner?” diyenleri, Uzakdoğu seferi yapan şirketler çoktan yanıtlamıştı.

İşte bu Dubai, DronePrix ardından, şimdi de Geleceğin Sporları Dünya Federasyonu’nu kurdu (#WFFS). Bundan amaç, kısaca e-spor denilen, sporun dijitalleşmiş şeklinde de Dubai’yi “ilk akla gelecek” yer yapmak: Sürücüsüz oto yarışı, robotlararası futbol, robot koşusu, drone yarışı, robotik yüzme, robotik masa tenisi, robotik güreş, protez ve dışiskelet kullanan biyonik oyunlar.

Not: Bu yazı 04.04.2016’da Dünya Gazetesi ile aynı gün yayınlanıyor.

Edip Emil Öymen