Google’ın, geçen hafta kullandığı “özel temalı logo”, bu logodaki renk ve şekillere anlam veremeyen milyonlar için merak konusu oldu; Türkiye dahil.
Google, bir doğum gününü kutladı: 1919’da kurulan Alman Tasarım Okulu Bauhaus’un 100’üncü yıldönümüne dikkat çekmek için o özel logoyu hazırladı. Mimarlar ve tasarımcılar dışında çok milyonlar için “bir tasarım okulunun” yıldönümü bir şey ifade etmeyebilir. Ama Bauhaus (yapı gereçleri satan perakende mağazayla ilgisi yok!) herhangi bir tasarım okulu değildi: “Bir şeyin işlevsel olması, tasarımda birinci amaçtır. Biçim, işlevi izlemelidir” diyerek mimari ve tasarımda zihinsel bir sıçrama yapan; endüstri, zanaat ve güzel sanatları bağdaştıran, “ilk” endüstriyel tasarım okulu denilebilir... [İstanbul’da Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu da Bauhaus öğretisine uygun olarak 1955’te kurulmuştu].
Bauhaus, Almanya’nın zarif şehri Weimar’da başladı. Nazi baskıları yüzünden sanayi şehri Dessau’ya taşındı. Oradan ise yine taşınmak zorunda kaldığı Berlin’de 1933’te Nazi Yönetimi’nce kapatıldı.
Bauhaus’un ikinci adresi: Harvard
Herhalde Google’ı özel logo yapmaya yönlendiren etken, Bauhaus’un Almanya dışındaki en kapsamlı arşivine sahip olan Harvard Üniversitesi’nin üç sanat müzesinden Busch-Reisinger Müzesi’nde açılan sergi. [Bir şey ABD’de, hele de Harvard’da “olursa” dünyaya haber olur].
Harvard’daki 32 bin adet Bauhaus materyali (çizim, proje, fotoğraf, kitap, rapor, tablolar, vb) dijitale aktarıldı. Berlin’deki Bauhaus Arşivi ek bina inşaatı nedeniyle bu yıla yetişemediği için [Almanlar'dan beklenmeyecek bir zafiyet!] 100’üncü yıl sergi şerefi Harvard’a kaldı.
Harvard, Bauhaus kurucusu mimar Walter Gropius’a, Nazi’lerden kaçıp kurtulması için kapılarını açmıştı. 1937’de Gropius, beraberinde götürebildiği belgeleri oraya taşıdı. Harvard’da 1952’ye kadar 15 yıl hocalık yaptı. 1969’da 86 yaşında ölene dek mimarlık eğitimine katkıya devam etti. Onunla aynı dönemde ABD’ye sığınan diğer Bauhaus hocaları da başka şehirlerde el üstünde tutuldular.
Bauhaus yıldönümü dolayısıyla, okulun yıldız hocalarından ressam Paul Klee’nin 4 bin sayfayı bulan arşivi, ders notları, çizimleri İsviçre/Bern’deki Paul Klee Merkezi tarafından dijitale aktarıldı, ki dünya, bu şahane sanatçının eserlerini oturduğu yerden, ekran başında görsün. https://www.zpk.org/
Bauhaus İstanbul’da da anılıyor
Sadece 14 yıl çalışabilen bu okulun anısına Weimar’da “daha da yeni” ikinci bir müze geçen hafta açıldı. www.klassik-stiftung.de/bauhaus-museum-weimar/
Başka şehirlerde de yıldönümü anılıyor. Londra’da 2018’de Tate Modern’de Bauhaus dokuma sanatçısı Anni Albers’in eserleri sergilendi. Yeni Delhi’den Lagos/Nijerya’ya, ve tabii Almanya’ya çeşitli ülkelerde sergiler... İstanbul’da da...
İstanbul Modern’deki “İplikten Çözülenler” adlı sergide (25 çağdaş sanatçının eserleri arasında) Bauhaus’ta dokuma tasarımcıları (Auschwitz’de öldürülen) Otti Berger, (Vatanı İsviçre’ye dönen) Gunta Stölzl, (Hollanda’ya giden) Kitty van der Mijll Dekker’in eserleri de sergileniyor (7 Temmuz’a kadar açık).
Bu üç sanatçının eserleri sadece “tasarımda sanat/sanatta tasarım” değil, aynı zamanda 1930’lardaki teknolojinin bugün nasıl kaybolduğunu görmek bakımından da ilginç. Çünkü, bu eserleri “günümüzde yeniden üretmek için” gereken malzeme ancak bazı Alman üniversite arşivlerinden zar-zor bulunabilmiş. Örneğin, Otti Berger’in bir tasarımı için şu bilgi veriliyor: “Günümüzde temin edilemeyen çok katlı viskoz iplik yerine, başka bir malzeme kullanıldı.” Dekker imzalı duvar örtüsünün yeniden üretiminde de “turuncu ve yeşil renklerde iki selofan şerit kullanılmış, ancak günümüzde bu malzemeleri temin etmek mümkün değil.”
Sergi, Alman Kültür Tanıtım Kurumu (IFA) ve Goethe Enstitüsü desteğiyle İstanbul’a ulaştı. Alman fotoğraf sanatçısı Hans Engels’in, Avrupa’da Bauhaus öğretisine uygun olarak yapılan binaların fotoğrafları ise Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde (yine Goethe desteğiyle) sergileniyor.
Ve, konuyu bugüne bağlayan bir konferans
Mimar Sinan Üniversitesi bünyesinde faal Yunus Aran Birlikteliği [bilgisi aşağıda] tarafından Almanya’dan davet edilen Prof.Dr. Jana Revedin, Bauhaus’un Türk mimarlığına esintilerine de değindiği konferansında, esasen Bauhaus “ekolünün” bugünün ihtiyaçlarına nasıl cevap verdiğini anlattı.
“Bauhaus’un Reformist Etiğinden Yaygın Sürdürülebilir Tasarıma” başlıklı sunumunda ana fikir: Bauhaus “geçmişte önemli olmuş ama şimdi “eski” bir fikir değil, sürdürülebilir mimarlığın sorunlarına cevap vermeye uygun. Bunun, dünyada örnekleri Çin, Şili, Fransa, ABD, Hindistan gibi birbirinden farklı ülkelerde mevcut.
Prof. Revedin’in kurduğu, UNESCO himayesindeki “Dünya Sürdürülebilir Mimarlık Ödülü” bu konu üzerinde çalışıyor. Ve güzel bir haber: Bu yıl ödüle layık görülen 5 mimardan biri, 2014 Mimar Sinan Büyük Ödülü sahibi Yüksek Mimar Ersen Gürsel. [Ödül töreni 13 Mayıs’ta Paris’te yapılacak].
Revedin, Bauhaus kurucusu mimar Walter Gropius’un başarısının arkasındaki “başarılı” eşi İse’nin evliliğini, Bauhaus’un yükseliş yıllarıyla eşleştirdiği biyografik bir roman da yazdı. (Romanın İngilizcesi, Türkçesi yok. Başlığı: “Bana herkes ‘Bayan Bauhaus’ der” -- Jeder hier nennt mich "Frau Bauhaus").
Gropius, Bauhaus’un yıldızı olduğu kadar, “Kadınlar üç boyutlu düşünmekten acizdir” sözüyle de anılır. Adeta bunu telafi amacıyla Taschen yayınevi, Bauhaus’ta “adı okunmayan” 87 kadın tasarımcının hayatları hakkında bir kitap hazırladı (Bauhaus girls: A Tribute to Pioneering Women Artists). Revedin’in, “arka plandaki sakin güç” romanı tam da kadın bilimcilerin, kadın sanatçıların “hatırlandığı” (!) bu sıraya rastlıyor.
Yunus Aran Birlikteliği nedir?
Yunus Aran, Mimar Sinan Üniversitesi’nde mimarlık eğitimini bitirip, profesyonel çalışma hayatına başladıktan bir yıl sonra 16 Eylül 2000’de yaşama veda etti. Annesi Emine Güreli ve ailesi, arkadaşları, dostları onun kaybı ile yaşanan acıyı paylaşmak, onun adını ve anısını yaşatmak amacıyla “Yunus Aran Birlikteliği” adıyla bir gönül ve gönüllü topluluğu kurdular: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi bünyesinde mimarlığa odaklanan konferanslar düzenlemeye karar verdiler.
Yunus Aran Birlikteliği’nin amacı, “Onun mesleği ve kişiliği çerçevesinde tasarım, mimarlık, şehir ve bölge plancılığı, restorasyon ve peysaj mimarlığı konularının gelişmesine hizmet etmek, anılan disiplinlerin kuram ve pratiği ile eğitimini desteklemenin yanı sıra mimarlık,
yapı ve kentsel kültürün gelişmesi doğrultusundaki çabalara da destek vermek, Türkiye’nin anılan alanlarda var olan birikiminin zenginleştirilmesi çabalarını desteklemek, bu bünyede, anılan amaçlar doğrultusunda ulusal ve uluslararası boyutta bilimsel bağlantıların güçlendirilmesi için destek sağlamak, ülkemizin mimarlık ve yapım kesiminin uluslararası platformlarda rekabet gücünün artırılması için fikirler geliştirmek” olarak saptandı.
Mimarlık öğrencilerinin mesleksel gelişimine, birikimlerine katkıyı amaçlayan konferanslar, mimarlığın; kültür, sanat ve bilimin kesişme noktasında yer aldığını vurguluyor. Konferanslar, mimarlık eğitiminin katma değeri yüksek bir tamamlayıcısına dönüştüğü kadar, Bilimsel Danışma Kurulu’nca seçilen konu ve konuklarıyla, genç, çağdaş ve yenilikçi fikirleri disiplinlerarası bir kapsamda sunuyor.
2001’de başlayan, aralıksız süren, yılda bir kaç kez yapılan konferanslar bu yıl 18 yaşında.
9 Nisan’dakiyle birlikte şimdiye kadar 62 yerli ve yabancı mimar, sosyal bilimci, düşünür davet edildi. Bu etkinlikler aynı zamanda, Mimarlık Bölümü’nün Kasım 2017’de uluslararası düzeyde kabulüne (akreditasyon) olumlu etki de yaptı.
Edip Emil Öymen
*Bu yazı 19.04.2019 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.