Boston Consulting Group’a göre, “1 mil kareye düşen teknoloji şirketi sayısı bakımından, MIT Bölgesi dünyanın en yenilikçi 1 mil karesi.” Yani 2,5 km2.
Konumuz ABD’nin Boston şehrindeki Massachusetts Institute of Technology (MIT) ve etrafında oluşan kümelenme. Bizim üniversite algımıza uymayan bir durum var: MIT, şehrin içinde sokak ve caddelerde binalardan oluşuyor. Üzerinde yazmasa, bunların bir üniversiteye ait olduğu anlaşılmaz. MIT, demir kapılar arkasında saklı değil. Yüksek duvarları yok.
BCG haklı. Yine de bu “medyatik” hesap yanıltıcı. Çünkü MIT binaları 6,5 km2 alan kaplıyor. Buradaki binalara yakın-uzak komşu azı-çoğu 450 teknoloji şirketi var. Amazon’dan Yahoo’ya, Novartis’ten Pfizer’a, Baxter’e, Oracle’a, Google’dan Shell’e NASA’ya upuzun bir liste. Bizde adı bilinenlerin yanında, bir de ABD’de tanınan girişim sermayesi şirketleri, start-up’lar...
Kümelenme (hub) dediğimiz durum... Boston’u ortadan kesen Charles Nehri’nin kuzey kıyısında 2 km boyunca uzanan MIT, geriye doğru dar açılı bir üçgen alanda. Etrafında özel sektör şirketleriyle. En az 50 biyotek ve 30 bilişim şirketiyle MIT arasında bir sokak, birkaç sokak yakınlık var.
Eskiden sanayi bölgesiymiş buralar. Sanayinin yapısı değiştikçe şirketler başka yerlere gitmişler, binalar boşalmış. Yeni sanayi taşınmış.
Boston’da MIT ile komşu olmasa da MIT ile iç içe çalışan başka kümelenmeler de var. Liman bölgesindeki Innovation District, yüksek binalarda 1,5 km2 laboratuvar ve çalışma alanına yayılmış. (Eski BTK Başkanı Tayfun Acarer’in bilgece sözlerini hatırlayalım: “Bilişim Vadisi’nin illa iki tepe arasında bir vadi olması gerekmiyor. Şehir merkezinde iki tane kule de bu iş için uygun olabilir.” (11.05.12)
MIT’in gösterdiği bu üniversite-sanayi işbirliğinin yeni adı üniversite-sanayi iç içeliği. Yenilikçi bir ekosistemin adı: Bu eyaletteki Harvard, MIT, Boston, öldürülen Başkan Kennedy adına yapılmış anıtsal kütüphanenin de bulunduğu Massachusetts, Northeastern, Tufts üniversiteleri, Berklee Konservatuvarı gibi “marka” 30 devlet ve 94 özel üniversite/yüksek okulun katkısıyla.
Ama sadece bu kadar da değil: Vatandaş da işin içinde. Dün başlayıp 1 Ekim’de sona erecek “Kümelenme Haftası” (Hub Week) şehirden 133 şirketin de katkısıyla, üniversiteleri, araştırma hastaneleri, sivil toplum kurumlarını, kısacası halkı 65 değişik adreste bir araya getiren bir “katılımcı inovasyon” etkinliği olacak. Belediye Başkanı Martin Walsh’in sözleriyle: “İnovasyon ve yaratıcılık, Boston’un DNA’sının bir parçasıdır.”
MIT bu arada, vatandaştan ve eski mezunlardan bağışlarla 5 milyar Dolarlık yeni bir fon oluşturma kararı aldı. Zaten kasasında 13,5 milyar Doları var, ama yetmez. MIT, 2 hektarlık bir alanda nanoteknoloji Ar-Ge merkezi kuracak.
MIT tek başına değil, ekosistemiyle var oluyor. Yöreye özgü diğer “refah” öğelerini de eklersek, geriye kalıyor insan faktörü: Irk, dil, din, şekil, boy, renk fark etmeyen bir yetenek kümelenmesi. Türbanlısından minik şortlusuna, sakallısından sarışın dazlağına, kulağı küpeli bıyıklısından Çinlisine, Hintlisine kadar her çeşit insan iç içe. Gözle görülen bir özgürlük havası. Kimse kimseye akıl öğretmiyor. Höt zöt yok. Beyin gücünü işe, ürüne, hizmete, paraya dönüştürmek için çalışan kaç on binlerce zihin...
Kanadalı iktisatçı Richard Florida’nın 3T’si işliyor: Teknoloji var. Yetenek (Talent) var. Tolerans (hoşgörü) en zor bulunan, parayla satın alınamayan bir zihin yapılanması, ki burada o da bol. Sadece burada değil, bu tür işlerin yapıldığı diğer yerlerde de. İnovasyon için sadece para teşviki yetmiyor. Evet, teşvik elbette gerekli. Ama yetmiyor. Ekosistem lazım.
Edip Emil Öymen
*Bu yazı 26.09.2016 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.