Varlık temelli kalkınma: Boncuk Fasulye örneği

Edip Emil Öymen
Varlık temelli kalkınma: Boncuk Fasulye örneği

Toplumsal kalkınma bardağının boş yarısı, toplumun ihtiyaçlarını, sahip olamadıklarını, arzu ve isteklerini temsil eder. Dolu kısmı toplumun güçlü yanlarını, beceri ve yeteneklerini, “varlık” (değer, İng: Asset) potansiyelini temsil eder. Acaba, varlık temelli bir kalkınma modeli benimsense, toplumun içindeki küçük birimlerin beşeri, doğal, kültürel varlıkları, sosyal etki üreten büyük bir varlık haline dönüşebilir mi? Bu sorunun yanıtı Batı’da 20 yıl önce verildi. Cevap: Evet. Ama zahmetli. Yoğun yönetişim istiyor.

Varlık temelli kalkınma modeli?

Toplumda neyin işlemediğini değil, neyin işlediğini keşfetmek. Onu geliştirmek için toplumu oluşturan bireylerin hevesle, birlikte ortak çaba harcamasını sağlamak. Bireylerin oluşturduğu sosyal sermayeyi “varlık” (değer) olarak görmek, toplumun sosyal kalkınmasını sağlayabilir. O halde, sürdürülebilir yerel kalkınmanın ilk adımı, bölgelerin kendine özgü yerel varlığını saptamak olmalı. Bu çözüm önerisine dair teorik ve pratik yabancı örnekler bol, ama bizde bilgi kaynakları tek tük. Konuyu sosyal kalkınmamızı hızlandırmak için bir kaldıraç olarak gören iş adamı Ferhan Geylan’ın kurduğu Ogliv Topluluğu işte bu konuda ilk adımı attı.


Boncuk Fasulye bir “varlık”

Bilecik’in Pazaryeri ilçesinde yetişen Boncuk Fasulye, Eskişehir Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün araştırmaları ardından 2015’te tesçil edilmişti. İçindeki taneler gerçekten boncuk kadar büyük. Üretiminde sadece organik malzeme kullanılıyor. Bölgedeki karasal iklimin özellikleri nedeniyle hasata Temmuzun ancak ikinci yarısında giriyor. Fasulye denildiğinde hep karşılaşılan kılçık, bu fasulyede yok. Ve çok lezzetli.

1 kiloya 90 bin TL

Ogliv, Pazaryeri ilçesinde “sözleşmeli tarım üretimi” yöntemiyle üreticilerin yetiştirdiği Boncuk Fasulyesi hasatından topladığı 550 ton Boncuk Fasulye’nin ilk 1 kilosu, açık arttırmada 90.000 TL değere ulaştı. Ogliv bunu başlangıç girişim sermayesi olarak aynı yörede topraksız çilek üretimi için sera kurmak isteyen “Göl Flanoz Kadın Kooperatifi”ne hibe etti. Toplam hasatın satışından elde edilecek gelir destek (fon) olarak (Ogliv’in başka projeleri arasından) öncelikle şu projelere paylaştıracak: *Mimar Arif Özden’in tasarladığı, Pazaryeri’nin Kınık Köyü Çömlekçilik Kültürü Araştırma Merkezi’nin doğal malzemeyle çevreye uyumlu inşaatının yapılması. *STEM eğitimini desteklemek amacıyla, Pazaryeri’nde iki okula Singapur Matematiği Atölyesi kurulması. *Pazaryeri’nde ilkokul öğrencilerine, seçtikleri bitki türünü yetiştirmeleri için fide dağıtılması... Üreticinin ürününü “sözleşmeli tarım” ile satın alarak, buradan elde edilecek gelirin bir kısmını başka bir girişime sermaye olarak “fonlamak” ülkemiz için bir yenilikçilik.

Pazaryeri ilçesindeki ilk adım

Ogliv Kurucusu Ferhan Geylan, girişiminin gerekçesini açıklıyor: “Makro ölçekli kalkınma programları gelir adaletsizliğini eşitsizliğini önleyemedi. Bu adaletsizliği giderebilmek için mikro ölçekli bölgelerin kendi varlıkları üzerinden ayakta kalabilecekleri bir program gerekiyor. Bu varlıkların üzerine biz bölgelerin kalkınmasını inşa edersek bu şekilde sürdürülebilir adaletli eşitlikçi bir kalkınma gerçekleşebilir. Biz bu yıl Pazaryeri Fasulyesi’nin hem üretim, hem geliştirme, hem pazarlanması, hem markalaşmasıyla ilgili bütün süreci 360 derece yönetiyoruz. Bunun diğer bölgelere örnek olması için kayıt altında tutuyoruz. Çalışma neticesinde çiftçinin eline geçecek olan ürün bedellerini bir standarta bağladık. Bütün sezonda üç hasatta da çiftçi aynı fiyatı alabilecek şekilde planladık.”

BM 2030 Kalkınma Hedefleri

Bu girişimin temel fikri ise Birleşmiş Milletler’in 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne dayanıyor. Amaçları arasında “yerel müşterek varlıklara sahip çıkmak, gıda güvenliğini sağlamak, beslenme imkânlarını geliştirmek, sürdürülebilir tarımı fiyat kırma politikalarına rağmen destekleyerek çiftçinin hakettiği kazancı ödemek, yurttaşların ortak bilinci ile müşterek satınalmayı yaymak” da var.

 Edip Emil Öymen

*Bu yazı 03.08.2018 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.

Edip Emil Öymen