Üniversitenin restorasyonu

Lale Akarun
Üniversitenin restorasyonu

160 yıllık bir üniversite, bu vasatlaştırmadan kurtulabilecek mi? Biz bunu umuyoruz. Bunun için, “mahkemeye git” tavsiyesini yerine getiriyor; yapılan her hukuksuzluğa dava açıyoruz. Açtığımız davaların sayısı yüze yaklaştı. Eğer adalet ölmediyse, bu davaları kazanacağız.

Bir önceki yazımda Tuğba Tekerek’in her ile bir üniversite sloganı ile öğretim üyesi ve akademik kültürü olmadan alelacele kurulan üniversiteleri anlattığı kitabı Taşra Üniversiteleri’nden bahsetmiştim*. Tekerek’in incelediği üniversitelerin ortak yönü, akademik kriterler değil, belli bir gruba sadakat ilkesi etrafında istihdam edilen kadrolardan oluşması ve bu grubun idarecileri tarafından mutlak bir hiyerarşi ile yönetilmeleri. İstihdamda dini inanç, mezhep sorgulanıyor. Öğretim üyesi olmak için de liyakat değil idarecilere yakınlık, torpil öncelikli seçim kriteri olarak kullanılıyor. Öğrencilerin de dayatılan öğreti ve yaşam tarzını sorgulamadan benimseyen sadık müritler haline gelmeleri bekleni- yor.

Bu içe kapanık, liyakate değil sadakate dayalı istihdamın kaliteli bir üniversite kadrosunu amaçlamadığı çok açık; öyle de olmuyor zaten. Tekerek, kitabında, bunu örnekleriyle gösterse de değişik yörelerde üniversite açılması ile gençlerin yükseköğretime ulaşmalarının olumlu yönlerini de vurguluyor.


Öte yandan, YÖK’ün bu üniversiteler üzerinde kaliteyi artırıcı, aşırıya varan nepotizmi ve yolsuzluğu sınırlayıcı bir rolü olduğunu da anlatıyor. Tabii ki eğitime erişimde eşitlik ve her bölgenin kalkınmasına yönelik planlı eğitim yatırımları, çok olumlu.

Ancak amaçlanan kalite yükselmesinin pek gerçekleşmediği görülüyor. Onun yerine başka bir şey oluyor: Buralarda yaratılan içe dönük itaat kültürü, kültürel çoraklaşma, tek kişiye bağlı hiyerarşik karar alma ve liyakat yerine sadakate bağlı kadrolaşma, köklü araştırma üniversitelerine empoze edilmeye başlanıyor.

Üniversiteyi çökertme şablonu

Prof. Kemal Gözler’in “Kurbağa Manastırı” kitabında** alaycı bir dille anlattığı üniversiteyi imha, ya da diğer bir deyimle vasatlaştırma operasyonu, yıllardır araştırma üniversitelerimizde de uygulanıyor. Tepemize, belli bir gruba aidiyete göre yöneticiler atanıyor. Akademik yöneticiler, adını bile şimdiye kadar duymadığımız üniversitelerden geliyor. Böyle bir üniversite mi varmış diyorsanız, o sizin cehaletiniz.

Üniversitemizde ders vermek, öğretim üyesi olmak için gerekli şartları (mesela: İngilizce bilmek) sağlamıyorlarmış; ne gam! Şimdiye kadar doğru dürüst kaliteli bir yayın yapmamışlar; o da hiç fark etmez. Hatta, yöneticisi, öğretim üyesi oldukları bölümlerle hiç alakaları yokmuş, doktora dereceleri başka disiplinlerden alınmış; o da gereksiz bir ayrıntı.

Aynen Tekerek’in anlattığı taşra üniversitelerinde olduğu gibi, sadece belli bir gruba aidiyet esasına göre kadrolaşıyorlar. Mevcut öğretim üyeleri sesini çıkarmaz, itiraz etmezse, işlerine devam edebiliyor; yoksa soruşturmaya uğruyor, uzaklaştırılıyorlar. Emekliliği gelenler emekli oluyorlar; daha henüz gelmeyenlere, “sizin emekliliğiniz gelmemiş miydi?” diye gitmesi ima ediliyor. Memurlar uzaklara sürülüyor; bezdiri uygulanıyor. Yapılanların kanuna, yönetmeliğe, usule aykırı olduğunu söyleyenlere alayla “Mahkemeye git!” deniyor.

Yapılanlar o kadar planlı, o kadar düzenli ki, bu işin bir şablonu olduğu anlaşılıyor. Belediyelerden, benzer şekilde çökertilen üniversite ve kurumlar- dan getirilen memurlar, kadrolaşmada, kapalı ihaleler, satın almalar yapmada uzman kişiler. Hülle yöntemleriyle, hiçbir memuriyet geçmişi olamayan kişiler, idari hiyerarşinin en tepesine oturtuluyorlar. Bu işi daha önce defalarca yapmışlar. Bu nedenle karşı çıkanlara da çok şaşırıyorlar. Onlar bu işi biliyor, bir şablona göre yapıyorlar: Kurumları çökertme, vasatlaştırma şablonu.

Kurumların geri dönüşü olacak mı? 160 yıllık bir üniversite, bu vasatlaştırmadan kurtulabilecek mi? Biz bunu umuyoruz. Bunun için, “mahkemeye git” tavsiyesini yerine getiriyor; yapılan her hukuksuzluğa dava açıyoruz. Açtığımız davaların sayısı yüze yaklaştı. Eğer adalet ölmediyse, bu davaları kazanacağız. Yapılan her hukuksuz işi tersine çevirecek, yapanın yanına kalmadığını göstereceğiz. Eğer başarırsak, bizimki de “Üniversitenin restorasyonu şablonu” olacak.

Lale Akarun / [email protected]

*Bu yazı, HBT Dergi 366. sayıda yayınlanmıştır.

* Tuğba Tekerek, “Taşra Üniversiteleri, İletişim yayınları, 2023.

** Perfectus Belaslatinas (Çeviren: Kemal Gözler), “Kurbağa Manastırı”, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2021.

Lale Akarun