Yapay zeka başrolde

Lale Akarun
Yapay zeka başrolde

Film endüstrisinde bilgisayarların ürettiği imgelere (Bilgisayar Üretimli İmgeleme – CGI) deniyor. CGI, tüm filmlerde, değişik amaçlar için kullanılıyor. Örneğin Titanik’teki gemi batma sahneleri zamanın çok başarılı uygulamaları. Yanmalar, patlamalar, felaketler, dublör aktörlerle bile zor çekilebilecek sahneler, CGI için yaygın kullanım alanları.

Öte yandan, bilgisayarların yarattığı sanal karakterler, neredeyse 60 senedir filmlerde rol alıyorlar. Kısa filmlerde görünmeleri daha erken olsa da, 1985 yılında vizyona giren Genç Sherlock Holmes pek çok kaynakta ilk CGI karakter kullanan sinema filmi sayılıyor. Filmde, vitray penceredeki görüntüsünden atlayıp hayata geçen zırhlı şövalye, bilgisayarda yaratıldıktan sonra analog filmin üzerine lazerle işlenmiş. 30 saniyelik bu görüntünün yaratılması tam 6 ay sürmüş.

Aslında o dönemde kısa filmlerde çok daha gelişkin üç boyutlu karakterler var. Bir zaman sonra, bunlar sinema filmlerinde de görünmeye başlıyorlar: Yüzüklerin Efendisi filmindeki Gollum, Harry Potter’daki Dobbie, çok başarılı, gelişkin karakterler.


Bu örnekler, gerçek karakterler ile aynı karede görülüyorlar. Bu işin çeşitli teknik zorlukları var: kamera açısı, ışıklandırma, yansımalar. Bunların gerçekçi bir şekilde üretilmesi için pek çok aşamada, insan emeği ve değişik yazılımlar kullanılıyor.

Oyuncak Hikayesi bir ilk

1995 yılına gelindiğinde, tamamen sanal karakterlerden oluşan ilk film, Oyuncak Hikayesi çekiliyor ve bu, özellikle çocuk filmlerinde yeni bir kapıyı açıyor; Disney tarzı iki boyutlu animasyon filmlerin yerini, üç boyutlu animasyon filmler alıyor. Öte yandan, gerçek karakterler ile CGI karakterlerin birlikte oynadığı filmlerde sanal karakterler gittikçe daha başarılı hale geliyor: 2010 yılında gösterime giren Tron bunların en başarılı örneklerinden birisi. Diğer bir başarılı örnek, 2009 yılında gösterime giren Avatar.

Avatar ve Tron filmleri, Hareket Yakalama teknolojisi kullanan filmler. Filmlerin künyesindeki oyunculara bakarsanız, gerçek oyuncuların yanı sıra, hareket yakalama oyuncuları görürsünüz: Örneğin Avatar filmindeki Mavi yaratık Na’vilerin her birinin hareketini, farklı bir oyuncu canlandırıyor. Oyuncular, üstünde işaretleyiciler olan siyah eşofmanlar giyerek vücut hareketleri ve yüz ifadelerini canlandırıyorlar; bu hareketler bilgisayara aktarılıp bilgisayarda üretilen karakterlerin bu şekilde hareket etmesi sağlanıyor. Buna hareket yakalama teknolojisi deniyor.

Yapay görme

2007-2009 yılları arasında, Yapay Görme tabanlı bir hareket yakalama teknolojisi geliştiren bir proje konsorsiyumunun izleyicisi olarak görev yaptım. Proje ortakları, İngiltere, İrlanda, Belçika ve Fransa’daki bazı üniversiteler, oyun yazılımı ve post-prodüksiyon yazılımı firmalarıydı.

Projenin amacı, daha otomatik bir hareket yakalama teknolojisi geliştirilmesi için yapay görme kullanılmasıydı. O senelerde, hareket yakalamak için, oyuncuların yüzlerinde ve vücutlarında belli noktalara kamerada net görünen işaretleyici denen yansıtıcı kürecikler yerleştiriliyordu. Kamera görüntülerinden bu küreciklerin koordinatları tespit ediliyor; bunlardan insan iskeletleri çıkarılıyor, bu iskeletlere üç boyutlu insan modelleri ile vücut ve deri giydiriliyor ve karakterler oluşturuluyordu. Hareket yakalamadan üretilen karaktere gidene kadar, yüze yakın yazılım ve her birini kullanan grafikerlerin emeği gerekiyordu. Projede işaretleyicileri ve kullanılan yazılımların bazılarını devreden çıkararak, kamera görüntüsünden hareketli insanın doğrudan üç boyutlu olarak üretilmesi amaçlanıyordu. Bu projenin çıktısı bir yazılım, Avatar filminde denenmişti.

Yapay zeka teknolojisi şimdiye kadar filmlerde çeşitli amaçlarla kullanılsa da oyuncuların yerini tamamen aldığını söylemek zor. Ancak aradan geçen 15 yılda yapay zekanın geldiği yer, görüntüleri doğrudan üretmek ve kontrol etmeyi yavaş yavaş mümkün kılıyor.

Şimdi amaçlanan, üretici sinir ağına, aktörün yapması gereken hareketin yazıyla verilmesi ve ona uygun hareketin görüntüyle beraber üretilmesi. Şu anda bu teknoloji emekleme çağında, ama belki 10 sene sonra, “yapay zeka başrolde” diyebileceğiz.

Lale Akarun

*Bu yazı, HBT Dergi 370. sayıda yayınlanmıştır.

Lale Akarun