Ar-Ge merkezleri uçuyor!

Müfit Akyos Y
Ar-Ge merkezleri uçuyor!

Gelişme hızına bakıldığında ülkemizde pek az teşvik bu kadar hızlı kullanılır olmuş, ilgi görmüştür sanırım. Ar-Ge merkezlerinin sayısı Şubat 2018’de 795’e ulaşmış. Bir kıyaslama olmak üzere 1995’te başlatılan Ar-Ge sanayi teşviklerinin gelişim hızı bile bunun gerisinde kalmıştı. BST Bakanlığı’nın 2017 yılı sonu istatistiklerine göre (770 merkez), toplam 42.656 kişinin işlendirildiği merkezlerde 811 doktoralı (%2), 7.736 yüksek lisanslı (%20) ve 22.742 lisanslı (%53) elemanın görev aldığı görülmektedir. Bu merkezlerde tamamlanan veya devam eden proje sayısı 25.079, tescillenen patent sayısı 2.404’dür. Sektörel dağılımın ilk üç sırasında Makine ve Teçhizat İmalatı (109), Otomotiv Yan Sanayi (90) ve Yazılım (68) sektörleri yer almaktadır. Merkezler Perakendecilikten Ambalaja, Denizcilikten Ulaştırma ve Lojistiğe, İklimlendirmeden Mobilyaya 39 farklı sektörde yaygın bir dağılım göstermektedir. İller esasında dağılımda ise Türkiye’nin gelişmişlik haritasına uygun olarak ilk üç sırada İstanbul (268), Bursa (83) ve Kocaeli (81) olmak üzere toplam 39 il yer almaktadır.

Kritik bir kütleye yaklaşılmakta olunduğunu gösteren bu verilerden hareketle olumlu bazı değerlendirmeler yapmak olası. Genel bir değerlendirme, hemen her sektörün varlığını sürdürebilmek ve rekabet edebilmek için Ar-Ge, yenilik ve yeni ürün geliştirmenin gerekliliğini görmüş olduğudur. Yeni nesil bir “endüstriyel araştırmacı” kuşağının yetişmekte olması geleceğe yönelik olumlu bir göstergedir. Türlü çeşitli Ar-Ge sanayi teşviklerinin dış ticaretimize yüksek teknolojili ürün ve hizmetler olarak etkisi hâlâ görülmese de Ar-Ge merkezlerinde yürütülen projelerin (25.000’den fazla) çıktılarıyla bu etkinin oluşacağı öngörülebilir (umarım). Proje esaslı Ar-Ge yapma kültürünün gelişmesine paralel olarak teknoloji yönetimi becerilerinin de kazanılması önemli bir gelişme olacaktır (umarım). Firmalar düzeyinde nasıl bilgisinin (know-how) birikiminin artmakta olduğu söylenebilir (umarım). Sonuç olarak sanayi ve hizmet kesimlerinin yenilikçi ve ileri teknoloji içerikli ürünlerle ülkemizin teknoloji birikimine, rekabet gücüne ve nitelikli işlendirmeye ve refahın artmasına olumlu katkılarının olacağı beklenir (umarım).

Önemli bir başka fırsat da Ar-Ge merkezlerinin yenilik yönetimi, ilgili yetkinlikler ve genelde teknoloji yönetimi başlığı altındaki konularda akademik nitelikli alan çalışmaları için geniş bir örneklemeye olanak sağlayacak bir ortam yaratacak olmasıdır. Elbette sanayicinin bu alanı akademik çalışmalara açması, akademinin de bu konulara ilgi duyması koşuluyla. Böylece bugüne kadar oluşturmaya çalıştığımız “çeviri esaslı” teknoloji yönetimi kültürümüzü, kendi model ve örnek olaylarımızla zenginleştirme şansını da yakalamış oluruz (umarım).


Bu olumlu beklentilerin yaşama geçebilmesinde bu merkezlerin oluşturacağı “platformlar” birinci derecede rol alabilirler. Burada “platform” kavramı iletişim, işbirliği ve etkileşim amacıyla “sivil” karakter taşıyan bir ağyapı oluşturmak bağlamında kullanılmıştır. Bu amaçla yaklaşık iki yıl önce ‘Ar-Ge Merkezleri İletişim ve İşbirliği Platformu – argemip’ adıyla kurulmuş olan ve kırk civarında üyesi olan bir platform var. Ar-Ge merkezlerinin sayısının yaklaşık 800’e ulaştığı dikkate alınırsa beklenen ilgiyi görmediği anlaşılmaktadır. Oysa ki, günümüzde platformlar ortak bir gereksinimden çıkarak oluşturulması, “rekabet öncesi” ortak çıkarları temsil etmesi, gönüllü katılımlarla “demokratik” bir işleyişe sahip olması, ilgili alanı düzenleyici (regüle edici) bir rol oynaması, açık yeniliğe (open innovation) olanak sağlaması, yetkinlikler ve deneyimler arası geçirgenlik ortamı oluşturması, veri birikimi sağlayarak kıyaslamalara olanak vermesi, ortak çıkar ve gereksinimleri tanımlayarak “talep” yaratması, baskı grubu oluşturması, ortak çıkarları toplum yararına yönlendirebilmesi gibi güçlü özelliklere sahip birer araçtır. Sözü edilen argemip veya benzer yapıların işlevsellik kazanması özelde Ar- Ge merkezleri, genelde ülkemiz yararına önemli katkılar sağlayabilecektir.

Müfit Akyos

Bu yazı HBT'nin 101. sayısında yayınlanmıştır.

Müfit Akyos