Eski bir Ankara mahallesinin (Hacettepe) ilkokulundan (İstiklal) anılarımda kalan, beslenme saati denilen arada torbalarımızdan çıkarttığımız bez peçetelerimizin üzerine koyduğumuz evden getirdiğimiz meyvenin yanında, kışın ABD yardımı süt tozundan yapılma süt içtiğimiz, yazın yoğurt yediğimiz ve her gün bir annenin yaptığı çörek veya aldığı simit var. Bir de hiç sevmediğim kavuniçi renkli plastiğe benzeyen peynir (üzerinde Marshall Yardımı işareti birbirini iyice kavramış iki el bulunan teneke kutularda) ile balık yağı hapları verilirdi ara ara. Bir öğün de olsa hepimiz aynı yemeği yerdik.
Şimdilerde küreselleşen dünya düzeninin bir çıktısı olan ağır yoksulluk vurgunu çocukların en azından bir öğün yemeğe kavuşmaları konuşuluyor bütün dünyada. Başta BM Dünya Gıda Programı olmak üzere pek çok kurum ve ülke “bir öğün yemek” konusunda çalışmalar yapmaktalar.
Tanım gereği, bir çocuğa ücretsiz okul yemeği sağlamak, gıda yoksulluğunu azaltır. Gözlemlerin yanı sıra literatür, okul yemek programlarının akademik performansı artırabileceğini ve davranış gelişiminin çocukların ruh sağlığı ile açlık düzeyleri arasındaki ilişkiyle bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bu nedensel bağlantılar, kısa vadeli bilişsel artışların olduğunu, okula devamın arttığını ve ailenin gelirine olumlu etki yaptığını da göstermektedir.
Tam zamanı
Son yerel seçimlerde, iktidarın yerel yönetimlerde beceriksizlikten taraftarlığa, kötü kaynak kullanımından yolsuzluklara uzanan başarısızlığına karşın “toplumcu belediyeciliğin” başarılı örneklerinin etkisini günlük yaşamında görebilen halkın güçlü refleksiyle yerel yönetimler geniş ölçüde el değiştirmiştir. Bu bağlamda “bir öğün yemek” çocuklarımıza mutlaka verilmesi gereken bir hak olmanın ötesinde iyi kurgulanması durumunda yerel düzeyde çok boyutlu sosyal ve ekonomik katkılarda bulunabilecek bir araca dönüştürülebilir.
Henüz göreve başlayan ve “toplumcu belediyeciliği” benimseyen yerel yönetimlerin öncelikli işleri arasına girebilecek bir konudur “bir öğün yemek” programı.
Öncelikli bir program
Temel süreçleri tedarik, imalat, dağıtım olan bir modelin bütünsel bir yaklaşımla amacı, “gıda ve beslenmeyi eğitim sisteminin bir bileşeni yaparak anaokullarından orta öğrenime kadar çocuklara beslenme, iyi beslenme alışkanlıkları, çevre ve beslenme, temizlik konularında eğitim verilmesi” olarak belirlenebilir. Programın bölgesel değer zinciri oluşturacak biçimde, “sağlıklı beslenme, yerel tedarik, yerel tatlar, çevre dostu ambalaj” ilkeleriyle ve yaşama geçirilmesi ve merkezi yönetimden yerel yönetimlere uzanan sorumlulukla yürütülmesi beklenir.
Merkezi bütçeden mutlaka bu kaleme harcanması koşuluyla evrensel normlara uygun bir bütçenin ayrılması gerekmekte ise de böylesine yaşamsal bir konu bu yönetim için ancak yeni ihale fırsatları anlamına geleceğinden onlara bırakılamaz. Program içinde başta yerel yönetimler olmak üzere kâr amacı gütmeyen gerçek sivil toplum örgütleri, kooperatifler, okul aile birlikleri ve dernekleri ve mutlaka annelerin olacağı yapılanmalarla ve dikkatle çalışılmış bir program ve referans modellere göre yürütülmelidir.
Uygulamada finansman modelleri, yaygınlık, yönetim boyutlarıyla farklılıklar görülebilmektedir. Yalnızca Finlandiya ve İsveç'te evrensel ücretsiz yemek sağlanmaktayken, çoğu ülkede varlık testine bağlı olan değişken fiyat modelleri vardır. Modelleri belirleyen önemli değişkenler arasında yemek kültürü, beslenme kuralları ve müfredatta beslenmeye daha fazla vurgu yapılıp yapılmadığı yer almaktadır.
Bir öğün yemek, hemen şimdi!
Başlangıçta eğitim sisteminden kaynaklanan ve okulların alt yapısındaki (yiyecek depolama, pişirme, ısıtma ve yemek tesisleri) eksiklikler önemli engeller olarak karşımıza çıkacaktır. İyi bir projelendirme ve modelleme ve bazı belediyelerin (örn.; İBB SEDEP) uygulamalarının örneklenmesiyle bu güçlükler aşılabilir.
Bu kötücül yönetim yemekleri okula sokmazsa derseniz, onu da anneler halleder derim.
Müfit Akyos / mufitakyos@gmail.com