Genlerimiz sosyal mesafe için uygun değil

Orhan Bursalı
Genlerimiz sosyal mesafe için uygun değil

Tüm yaşam alışkanlıklarının 180 derece değişimi, çok çok zor

İnsanlar birlikte yaşar. İç içe... deyim yerindeyse kucak kucağa. Aileler, arkadaşlar, yakınlar... Temas çok önemlidir. Toplanırlar, sıra sıra dizilirler... Sanır mısınız ki sinemalarda tiyatrolarda stadyumlarda meydanlarda düğünlerde kutlamalarda barlarda kahvehanelerde lokantalarda vb. modern zamanların alışkanlıklarıdır.

İnsanoğlu varoluşundan bu yana topluluk halinde yaşar; insan bu anlamda topluluk demektir, topluluğun bir parçasıdır, ancak topluluk olarak var olur; toplumun bir parçası değilse olamadıysa olamıyorsa bunalıma girer, yaşamı – var oluşu kısıtlanır. Agoralar, çarşılar, alanlar eğlenceler ve bütün sosyal ilişkiler insanın varoluş biçimlerdir. Çoğalmasının yoludur da bütün bu saydıklarımız ve saymadıklarımız.


Ezelden beri!

Genlerimizde kayıtlı bir davranış biçiminden bahsediyoruz.

Ve bu yaşam biçimi, Homo sapiens’in 50 yıllık serüveni içinde, doğal olarak gelişmiş ve kökleşmiştir.

Gen kayıtlarını değiştiremeyiz

Şimdi bir virüs, diyelim 300 bin yıl kadar eskiye giden varoluş biçimini parçalamaya yerle bir etmeye girişti. Bizi birbirimizden ayrılmaya itiyor. Bizim için çok zor!

Homo sapiens olarak baktığımızda 50 bin yıllık yaşam biçimimizi “sosyal mesafe – maske – yalnızlık – tecrit” gibi önlemlerle kökten değiştirmeye çalışıyoruz. Oysa biz fabrikaları, çalışma koşullarını, kentlerimizi, bütün sosyal ilişkilerimizi genlerimizde kayıtlı davranış alışkanlıklarımız çerçevesinde düzenledik.

Bunu değiştirmemiz mümkün değil, genlerimizden silemeyiz bu kayıtları.

Bu nedenle bütün dünyada yetkili otoriteler “sosyal mesafe- maske, el yıkama, evde kal” diye 5 aydır durmadan bağırıyor ve bazen para etmiyor. Bazen derken, önemli bir çoğunluğa etkisi sıfır.. Baktığınızda aslında insan olana bir kez söylemek yeterli olabilecekken...

Genlerimiz sosyal mesafe kavramına pek uygun değil. Sorun burada. Bu nedenle, hapis, para cezası, eve kapatma, polis, asker gibi, sopalar devreye sokuluyor. Bunların bile para etmediği kimseler oluyor.

Dahası genlerimiz buna isyan ediyor bile denebilir.

Tüm insanlarda ortak

Sanmayın ki bu salt bizim topluma özgü. Genellikle “bizim toplum adam olmaz, kültürel birikimi eksik, eğitimi uygun değil” gibi gerekçelerle toplumdaki sosyal mesafeye uymamayı açıklamaya çalışıyoruz.

Yok öyle bir şey, tüm toplumlarda bu ortak davranış biçimi.

Ama çeşitli toplumlardaki birikimler, gelenekler, görenekler, alışkanlıklar, geçmişten aldıkları ve sürdürdükleri farklı.

Bizdeki üç eksik bir fazla vb.. Bir kadın bir günde 14 evi dolaşıyor. Sonra virüslü olduğu anlaşılıyor ve 50’yi aşkın kişi kontrol altına alınıyor! Dünyanın neresinde bu görülür! Van’da, taziye evinde bir kişi 103 kişiye bulaştırıyor! Oysa taziye evi yasak. İnsanlar yasını ertelemiyor...

Bu ve benzeri durumlar mesela bize özgün vakalar. Başka ülkelerde farklı olgular var. ABD’de anneler gününde seyrettiğimiz alış veriş merkezlerinde maskeli kimse yoktu ve herkes popo popoya dolaşıyordu! Mesela bunu Amerikalıların derin cehaletine ve umursamazlığına bağlayabilirsiniz. Biz çok daha iyiyiz.

Bilim Kurulu tek otorite oldu

Bizde Bilim Kurulu’nun devreye girmesi, halkın uyarılara ve yasaklara uymasında büyük başarı etkisi yapmıştır. Birden siyasi kurum devre dışı bırakılmış ve insanlar bu konuda dünyada tek otoriteye kulak vermeye başlamıştır. Bilim Kurulu bu anlamda önemli bir görev yerine getirdi. Ayrıca bu konularda tek otoritenin de bilim olduğu halkın bilincine kazındı.  Umut ve Kurtuluş beklentisi!

Şimdi, virüs bizim üzerimizden yaşam alanı bulamayıncaya kadar, (ki bu epey uzun sürecektir, çünkü genlerimizin direnci de var) bütün hayatı, çalışma, sosyal ve kültürel ilişkileri, toplu ulaşım ve kent yaşamını yeniden programlamalıyız.

Sosyal mesafeye ve bulaşmama standartlarına uygun olarak.

Virüs bizimle epey yaşayacak, ilaç ve aşıyı bir kenara bırakacak olursak, ya o bizimle ya biz onunla barış içinde yaşamaya alışıncaya kadar.

Unutmayalım: Virüsü yenecek olan tıp değil, bizim davranışlarımız olacaktır.

Orhan Bursalı


*Bu yazı 14.05.2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

Orhan Bursalı