1 Mayıs… Virüsten değil 1.6 milyar işsizden korkun

Özlem Yüzak
1 Mayıs… Virüsten değil 1.6 milyar işsizden korkun

Covid-19 en büyük darbesini emekçilere indirdi... İşlerini kaybedenlerin sayısı büyük bir hızla artıyor. Küresel işgücünün neredeyse yarısını etkileyecek kadar vahim bir durum. Bu yüzden ortada sürekli dolaşıp duran şu “virüs herkesi eşit vuruyor” lafı kadar büyük saçmalık yok. Virüs kimseyi eşit etkilemedi, etkilemeyecek... Bu tüm dünya için geçerli. Yardımlar, destekler açıklanıyor.. Ama devletlerin bu salgın dönemi ve sonrasına yönelik yardım politikaları sadece resmi kayıtlara girmiş olan çalışanları ve işyerlerini kapsıyor. O da sınırlı. Ayrıca ülkeden ülkeye değişiyor politikalar...

Oysa sözleşmesiz, güvencesiz, işine her an son verilebilecek ve karşılığında herhangi bir tazminat talep edemeyecek milyonlarca insan var. Günlük ve haftalık kazandıkları ile yaşamaya çalışanlar, mevsimlik işçiler...

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) önceki günkü raporu çarpıcı: Kayıt dışı ekonomideki 1.6 milyar insan toplam küresel işgücünün yarısını oluşturuyor. Ve geçimlerini sürdürebilecekleri hiçbir destekleri yok. İşgücü piyasasının en savunmasız olanı da bu kesim.


Onların bu salgından nasıl ve ne halde çıkacağıyla ilgili herhangi bir devlet politikası yok. Küresel bir politika da oluşturulmuş değil.

ILO’nun raporuna göre pandeminin daha ilk ayında dünya genelinde kayıt dışı işçilerin gelirinde ortalama yüzde 60’lık bir düşüş yaşandı. Tabii bölgesel farklılıklarla.. Bu Afrika ve Amerika’da yüzde 81, Asya ve Pasifik’te yüzde 21.6 ve Avrupa ve Orta Asya’da yüzde 70 düşüş anlamına geliyor. İlerleyen günler ve aylarda durumun çok daha vahim olacağı aşikâr. Alternatif gelir kaynakları olmadan, bu işçilerin ve ailelerinin hayatta kalabilmeleri ne kadar mümkün?

Ya amansızca çalıştırılanlar?

Karantina günlerinde evlerinde kalabilenlere sunulan sonsuz hizmet alternatifleri için koşturanlar, üretenler, çalışanlar? Düşük gelirleri ile elverişsiz sağlık koşullarında, evlerindeki yakınlarına virüs bulaştırma kaygısı içinde ama çaresizliği de sırtlarına yüklenerek çalışmayı sürdürenler? Veriler tabloyu açıkça ortaya koyuyor: Dünyanın birçok yerinde, tabii Türkiye’de de, işçilerde koronavirüs kapma oranları toplumun geri kalanından belirgin bir biçimde yüksek.

Peki, o zaman ne olacak?

Dün 1 Mayıs’tı. Tüm dünyada işçi bayramı olarak kutlanan özel bir gün. Sokaklarda olmadık bu kez. Ama koronavirüslü, yasaklı, karantinalı günler dünya işçilerinin “İş, ekmek, özgürlük, sağlık...” taleplerini daha da anlamlı kılıyor. Neden mi?

Çünkü Covid-19 şunu öğretiyor insanlığa:

1- Halihazırda sürdürdüğünüz sistem doğru değil. Adil değil. 2 milyara yakın savunmasız, işsiz, güvencesiz insanı bu sistem yarattı. “Umutsuz, geleceksiz, kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan” bu insanlar gün gelir virüsten daha tehlikeli sonuçlar yaratabilirler.

2- Tarihin merceğinden bakacak olursak şunu görürüz: Büyük olayların büyük sonuçları da olur. Yaşadığımız pandemi işte böylesi tarihsel olaylardan biri. Şüphesiz sosyolojik, psikolojik, siyasi ve ekonomik birçok sonuçları olacak. Doğru değerlendirmek ve doğru yanıtlar geliştirmek için bu dönem tarihsel bir fırsat aynı zamanda.

Ama öte yandan krizleri, ekonomik kırılganlıkları, kitlesel işsizliği, artan eşitsizlikleri fırsat bilip bunları popülist politikalarını güçlendirmek için kullanmaya hazır liderler olduğu gerçeği de yanı başımızda...

Anlayacağınız bir yol ayırımındayız: Daha güçlü bir demokrasi arayışı mı? Yoksa daha zorba bir otoriterliğe yöneliş mi?

Özlem Yüzak


*Bu yazı 02.05.2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

Özlem Yüzak

Bilgi işçisi olarak tanımlıyor kendini... 15 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Bilgi Toplumuna Doğru’ adlı köşesinde çağdaş dünyanın anahtarı olan bilgi, bilim ve eğitimin önemi üzerine yazıp duruyor. İnsanın doğa ve insan üzerinde kurduğu iktidardan dehşetli rahatsız; bu yüzden sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği yine ilgi duyduğu alanlar arasında. “Kıskaçtaki İnsan ve İsyan” adlı bir kitabı bulunuyor.