Bilgi çağında Enis Batur

Tanol Türkoğlu
Bilgi çağında Enis Batur

Enis Batur’un her rengi bünyesinde barındıran “Büyük Yapıt”ını bilgi çağı perspektifinden değerlendirmek de mümkün. Büyük Yapıt’ı oluşturan kitapların bugün yüz altmışın üstünde olduğu söylenebilir. Ancak Yapıt salt kitaplardan oluşmuyor; makaleler, söyleşiler, taslaklar, TV-radyo yayınları. Ve daha bilmediğimiz başka neler.

(Nazım veya nesir olsun) Herhangi bir konuda kolaylıkla içerik bulunabilecek bu Yapıt’ın üstüne bilgi çağı şablonunu koyduğumuzda karşımıza nasıl bir tablo çıkar? Malum bilgi çağının temelinde bilgi yer alıyor. Bilgi olgusunu epistomolojik olarak incelediğimizde onu veri ve enformasyon olgularından ayırt edebilmek gerek. Veri, temelde bir devinimin geride bıraktığı izler olarak tanımlanabilir. Bu devinim evrenin herhangi bir yerinde gerçekleşebilir.

Enformasyon, devinimin ürettiği sonsuza yakın veri içinden yakalanabilenler kümesidir. Bu yakalama eyleminin tasdiki verinin bir yere kayıt edilmesidir. Evren, devinimleri nasıl kayıt ediyor bilmiyoruz (evrensel şuur, külli akıl?). Dünyadaki doğada bazı tespitler var (örneğin ağaçların gövde kesitleri). Ama insanın yakaladığı veriyi enformasyona hangi malzemeyi kullanarak dönüştürdüğünü biliyoruz: Veriyi nereye kayıt ettiğini.


İlk malzeme bellekti elbet. İnsan önce zihninde sakladı yakaladığı veriyi. Sonra onu kendisinin dışındaki malzemelere kayıt etmeye başladı (ki kendisinden sonraya da kalsın). Mağara duvarları ile başlayan bu süreç taşa-kağıda (taş/kil tablet, parşümen, kitap vd) oradan da dijitale (disket, sabit disk, CD, DVD vd) sıçradı. Bilgi ise kayıt edilmiş bu enformasyon ile kayıt edilmemiş veri karışımının insan beynindeki tefekkür sonucunda ortaya çıkan sonuçlardır (artık bilgisayarlar da bunu yapabiliyor).

Bu makaleyi okuma cefasına katlanan bir okur, bir devinim (okuma eylemi) içindedir örneğin; dolayısıyla da veri üretir. Bu makaleyi nerede, hangi tarihte, saat kaçta okumakta? O sırada çevresiyle etkileşimi nasıl? Belki de tam bu satır okunurken telefonu çalar. Çok güzel bir haber alır. Belki bir başkası tam bu satırı okurken kahvesinden bir yudum içer. Bir çocuk ağlar; üzülür.

Devinimin sonsuz olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Keza her birinin de sayılamayacak kadar çok veri ürettiğini. İnsanoğlu bilgi çağının sağladığı dijital imkanlarla belki de tarihinde ilk kez bu kadar çok veriyi yakalayabilmekte, onu enformasyon haline getirebilmektedir.

Bu çerçevede Batur’un onca edebi, yazınsal ya da yayınsal eyleminin aslında daha çok veriyi yakalamak, onları enformasyon haline getirmek ve “Bilgi”sini (yani Büyük Yapıt’ını) üretmek olduğu çıkarımında bulunabiliriz.

Batur yakaladığı veriyi sadece kendi düzleminde ele almamakta eserlerinde. Çarpraz bağlantılar kurarak ortaya çok disiplinli, holistik bir tablo çıkarmakta. Bugün elimizin altında internet varken bir Batur yazısı okumak ayrı bir keyiftir. Çünkü bahsettiği şehir, kişi, tablo veya müzik parçasına internetten o anda ulaşılabilir.

Öyleyse geçen 44 sene içinde yüz altmışın üstünde kitap üretmiş olması çok fazla değil tam tersi çok çok azdır. Borges için cennet kütüphane ise Batur için cennet “tam teşekküllü” bir yazı masası olsa gerek. Sonsuz kağıttan, defterden, dolmakalem ve kartüşünden, mürekkebinden oluşan. Ve belki de bizim bilmediğimiz başka şeylerden.

Tanol Türkoğlu / [email protected]


*Bu yazı HBT'nin 48. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu