Çözüm: Post-truth muhalafet!

Tanol Türkoğlu Y
Çözüm: Post-truth muhalafet!

Gerçek-ötesicilik küçük görülüyor oysa günümüzde başarıya götüren en güçlü silah! Üstelik telif hakkı da yok. Muhalefettekiler de iktidardakiler gibi kullanabilir.

“Tüm dünya muhalifleri, ‘gerçek-ötesi’ci olun!” Üniversitede (80ler) arayıp bulmuş, astronomi dersi de almıştım. Anımsadığım iki şeyden birisi “güneşin görünen güzergahı” na verilen isimdi. Bu ifade yarı gerçek-ötesi (post-truth) değil mi? Güneş dünyanın etrafında mı dönüyor ki çevresinden geçen bir güzergahı olsun? “Görünen” yakıştırması sorunu çözüyor gibi. Öte yandan beş duyu organına sorgulayıcı akıldan daha çok bel bağlayanlar için bu yakıştırma bir anlam ifade etmeyebilir. Bugün bile güneşin dünyanın etrafında döndüğünü savunabilirler.

Gerçeklik olgusunun tam anlamıyla iğdiş edildiği bir ortamda kişiler ve kurumlar giderek bir yol ayrımına sürükleniyor. Ya doğru bildikleri, olması gereken yoldan gidecekler ya da gerçek-ötesine kayacaklar. Hemen gerilmeyin, bu kayma pek de kötü olmayabilir.


Siyasetin ülkemizde geldiği hali ele alalım. Bir yanda gerçeği dilediği gibi eğip bükenler diğer yanda ise sadece gerçeği söyleyerek başarı kazanacağını ümit edenler. Hangisi daha kolay, daha pratik: Gerçek ile gerçek-ötesini (hadi kabalık yaparak “yalan” ı diyelim çünkü “bizim köyde yalana ‘yalan’ derler hakim bey”) ayırt etme becerilerine sahip olmayanların bu becerileri kazanması mı? Yoksa onların anladığı dille, gerçek-ötesi söylemlere başvurmak mı?

Kendimizi kandırmayalım, ikinci alternatifi seçmeyen politikacıların nedeni etik sebepler, ilkeler filan değil; odaklanma meselesi. Siyasette odaklanılması gereken şey iktidar olmak değil mi? İlla bildiğin yoldan gitmek, haklı olduğunu ispat etmek derdindeysen iktidar olmaya odaklanmamışsın demektir.

Bugün her yol reva görülmüyor mu iktidara gelmek için? Türkiye’de de dünyanın pek çok ülkesinde de. Oyların çalınması şüphesi, “alternatif doğru”ların icat edilmesi, oyların satın alındığı iddiaları sadece ülkemize has özellikler mi? Birisi çıkıp tüm referandum propagandasını seni eleştirmeye dayandırıyorsa, sen de çık “Boşuna heveslenme mehdi Çin’den çıkacak; hadis var!” de mesela.

Ha diyeceksin ki “Ya seçmen kitlem bunu yanlış bulursa?” Cevap basit. Artık “bütünsel tutarlılık” diye bir zorunluluk yok. Balık hafızalılık o zorunluluğu kaldırdı. Sadece konuşmanı yaptığın metin içinde tutarlı ol yeter. Dünkü veya yarınki konuşman ile bugünkünün tutarlı olması için çabalama. Rakiplerin zaten bu durumu kitlelere belletti. Artık kimse yadırgamıyor. Kimin karşısına geçiyorsan ona göre konuş.

Öte yandan biraz efelik, kabadayılık taslarsan kararsızlardan tut da yatağından kalkıp sandığa kadar gitmeye üşenenler içinde dolduruşa gelip (pardon güdülenip) sana oy verecek geniş bir kitle bulacağın da kesin. İşte Hollanda krizi, işte Avrupa’daki katılım oranları. Atı alan Amsterdam’ı geçti, Londra’ya yaklaştı.

Gerçek ötesicilik (gerçeği lekeliyor diye) küçük görülüyor oysa günümüzde başarıya götüren en güçlü silah bence. Ayrıca şöyle düşün: Eski bildik yoldan gidip iktidar olsan bile herkesi mutlu edemeyeceğin kesin. İşte Türkiye örneği; onbeş yılda ancak yüzde 51. O da hormon katkılı. Sıkma kendini. Ortada post-kıvama ge(tiri)lmiş bir kitle var. Sen de istifade et.

Bu stratejik değişikliği illa ki bir şeye dayandıracaksan tarih şunun gibi söylenmiş pek çok sözle dolu; ara bul bir tane (bulamazsan kendin yarat eski tarihliymiş gibi kullan): “Bir memlekette gerçekçi, doğrucu insanlar da en az gerçek-ötesiciler, alternatif doğrucular kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur”.

Tanol Türkoğlu / [email protected]


Bu yazı HBT'nin 57. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu