Dijital kültür sorunları

Tanol Türkoğlu
Dijital kültür sorunları

Yüzeydeki sorunlar ortak dil, ifade özgürlüğü, gerçeğin çarpıtılması olsa da derindeki sorun ekonomik: Kapitalizm, teknolojiyi dördüncü kez uşağı yapıp yoluna devam edebilecek mi; yoksa dijitalleşme sanayi toplumunun sonunu mu getirecek?

Dijital bilgi toplumuna doğru yol alıyoruz; ancak bir türlü ulaşamıyoruz. Çünkü hareket halinde olan sadece biz değiliz; hedef de yerinde durmuyor. Ona doğru bir adım atıyoruz, o sırada o üç adım ilerlemiş oluyor. O nedenle bize “teknoloji uzun, yaşam kısa” kalıyor.

Süratimizi düşüren olasılıkların başında temel (dijital) olgularla aramızdaki yapay soğukluk geliyor. Yapay çünkü yeni bir şeyi detaylı öğrenmeye, idrak etmeye vaktimiz yok.


“Bilgi toplumu” lafzının aslının “enformasyon toplumu” olduğunu bilmiyoruz örneğin. Objektif veri, enformasyon ile sübjektif bilgi arasındaki farkı idrak edemiyoruz. Bu bağlamda “veri” ile “enformasyon”un itici (üretici), “bilgi”nin ise keyif verici (tüketici) özelliklere sahip olduğunun farkında değiliz.

Dünyanın papağanıyız esasen dijital kuşakları tanımlarken; kendi realitemizden ise uzak. “Bilgisayar, internet ve cep telefonu olmayan bir dünyayı bilmeyenler” diye tanımlanan; 1981 ve sonrasında doğanları işaret eden “dijital yerli” tanımını aynen alıyoruz ama o tanımın bizdeki muadilinin 1991 olması gerektiğini “akledemiyoruz”.

İfade özgürlüğü resme girdiğinde tereddütsüz savunucusuyuz ancak “daha iyisi olsun” kaygısıyla yapılan eleştirilere tahammül edemiyoruz. Bizim gibi düşünmeyenleri dışlıyoruz. Dışlananlar da kendisi gibi düşünenlerle bir araya geliyor. Böylece oluşan dijital gettolar yılın kelimesi ilan edilen post-truth (gerçek-ötesi) olgusunu körükleyici bir unsur haline geliyor.

Her getto (aynı) tabloya bakıp onu kendi işine gelecek şekilde yorumluyor ve o gettodaki herkes o yorumu tek doğru kabul ediyor. Gerçek-Ötesicilik, gettoları dijital olarak birbirinden daha da uzaklaştırıyor. İşte muhalefetin sonu!

Dijital kafalarını ne kadar o gettolara sokmuş olsalar da bireyler fiziksel dünyada (hala) birbirine yakın yaşıyor. Yolları kesiştikçe de çatışıyorlar. İşte nefret söyleminin, nefret eylemine dönüşümü; işte terörün yükselişi.

Bilgi toplumu, sanayi toplumuna ve onunla gelen (ve iki yüz küsur yıldır deri değiştirerek ayakta kalmayı başaran) kapitalizme ilk defa yolun sonunun söz konusu olabileceğini gösterdi. Kapitalizm gerçekten de tarihe karışabilir; hem de beklenen, diyalektik (dış) rakibi sosyalizm sayesinde değil. İçten gelen bir dalga ile: Dijitalleşme !

Dijital ekonominin lezzeti 1995’ten beri alınmaktaysa da bugüne dek hep marjinal kaldı. Standard tüketim zincirinde, (yeterli parası olmadığı için) yer bulamayan bireye alternatif, ucuz tüketim modeli olarak konumlandırıldı (örn. araba alacak, taksiye binecek paran yoksa, tanımadığın yabancıların arabasına bin, birinci el eşya alacak paran yoksa, kullanılmışını al).

Internete bağlayacak insan (yağlı müşteri) kalmayınca, cihazlara yönelen internet canavarı, kapitalizmin dördüncü kez deri değiştirmesini sağlayacak mı? Dijital kültürün son ama en şiddetli sorunu (şimdilik) bu. Yaşanan 4. Sanayi Devrimi mi, müstakil bir Dijital Devrim mi?

Kapitalizm, dijitalleşmeyi o arzu ettiği yeni (“dördüncü”) evresine indirgemeyi başarsa bile kendisinin de ölümlü olduğunu anladı bir kere. Bu ölüm er ya da geç gerçekleşecek.

Çeşitli ülkelerde lafta kalmaya başlayan hukuk, demokrasi gibi olguların geçmekte olduğu süreçten kapitalizm de geçecek. Yerini daha iyisine (gönüllü) bırakmazsa, daha kötüsü (zorla) gelip herşeyi yüzlerce yıl geriye götürecek.

Tanol Türkoğlu / [email protected]


Tanol Türkoglu