İptal kültürü

Tanol Türkoğlu
İptal kültürü

Yılın kelimeleri ilan edilmeye başladı. Oxford Üniversitesi Yayınları bu sene “climate emergency” (iklim acil durumu) ifadesini yılın kelimesi seçti. 2016 yılında post-truth’u seçen üniversite geçen sene de toxic (zehirli) sözcüğünü yılın kelimesi olarak belirlemişti.

İklimin olumsuz anlamda değişmekte olduğu bariz. Artık ne mevsimler eski mevsim, ne havalar eski hava. İnsanlar, neyin ne olduğunu, neden olduğunu bilmeseler bile, bu değişikliği her gün gözlemliyor. Çoğu için havaların giderek ısınması olumlu bir anlam da ifade ediyor olabilir. Daha az doğalgaz faturası. Ancak bu aynı zamanda daha az su demek. Daha az tarım demek.

Sadece ve sadece yaşadığı ana-güne hapsedilmiş birey için uzun vadeli düşünmek giderek bir lüks olmaya başladı. Bu durum zincirleme bir reaksiyon oluşturuyor. Gelecekten kopmaya başlayan birey önce sorgulayıcı akıl becerilerini yitiriyor. Onun yerini inançlar, içgüdüler almaya başlıyor. Bunun politik arenaya yansıması muhafazakâr, totoliter lider figürlerinin yükselmesi. Korku ve endişe de katalizör rolü oynuyor. Böylece birey iyi-kötü yuvarlanıp gittiği bu yaşam tarzını değiştirmekten çekinir hale geliyor.


Güncelle uyumlu başka kelime önerenler de var. Örneğin Merriam-Webster. 2016’da “sürreal”i (gerçeküstü), 2017’de “feminizm”i, 2018’de de “adalet”i yılın kelimesi seçen Merriam-Webster’in 2019 için seçtiği kelime ilginç: “onlar” (they). Anonim bir üçüncü şahısa atıfta bulunmak için tercih ediliyor bu kelime. Türkçe’de üçüncü şahıs için cinsiyet ayrımı olmadığından, kolaylıkla “o” ile ifade edilen şey İngilizce’de “onlar” şeklinde kullanılıyor.

İşte listeden bir başka sözcük. Macquarie Sözlüğü’nün seçtiği kelime: “cancel culture” yani iptal kültürü. Sosyal medyada yükselen bir eğilimi ifade etmek için kullanılıyor. Sosyal medyada binlerce kişinin takip ettiği ünlü birisinin günün birinde yanlış bir şey yapmış olduğu ortaya çıktığında, pek çok izleyicinin o kişiyi takip etmeyi iptal ettiğinden yola çıkılarak geliştirilmiş bir kavram.

Bizde maalesef birbiriyle çelişen kültürel unsurlar var bu konuda (her konuda olduğu gibi). Bir yanda yeterli reyting almadığı için daha üçüncü bölümünde iptal edilen tv programları, iki sezon takımı şampiyon yapıp imparatorlukla taltif edildiği halde üç maç kaybettiğinde yerin dibine sokulan futbol figürleri, diğer yanda ise “hatasız kul olmaz” demeyi bilen bir toplum. Şurası bir gerçek ki yetişmekte olan dijital yerli kuşakların vefalı olmayı öğrenecek kadar boş vakti yok. Her an yeni bir şeye maruz kalıyorlar. Onlar için iptal etmek, o nedenle, oldukça kolay!

İnsan aklı-beyni ciddi anlamda bir değişim-mutasyon geçirmezse, mevcut çalışma yapısına göre dijital yerlilerin tüm yaşamı bir Cem Yılmaz şovuna dönüşecek. Hani kendisi diyordu ya. Benim şovumu izleyenler çok güldük diye anlatıyorlar. Ama neye güldünüz anlat denildiğinde akıllarına anlatacak hiçbir şey gelmiyor diye. Koca bir hayat böyle geçecek belki de onlar için. Çünkü beyinleri, uzun süreli hafızaya atacak süreyi bulamadığından önüne gelen hiçbir şeyi saklayamayacak. Onlar sadece vefasız olmakla kalmayacaklar. Anımsayacak anıları bile olmayacak! İçten içe kendisini yakan insan tüm gezegeni ateşe vermiş ne gam! Alın size bir başka neden daha. Robotların, androidlerin, yapay zekâların gelip yaşam bayrağını insanın elinden alması için.

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 198. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu