Kim, okur!

Tanol Türkoğlu Y
Kim, okur!

Yan masadaki hararetli konuşmaya istemeden kulak misafiri oluyorum. Yazın konusunda kendilerini geliştirmeye çalışan bir grup. Edebiyatla başlayan muhabbet dönüp dolaşıp yapay zekaya geliyor. Kimisi yapay zekanın hakim geleceğine dudak büküyor, kimisi ise bunun hiç de imkansız olmadığını savunuyor. Daha sonra konu tatlıya bağlanıyor; yazılan öykülerden, yayınlanan kitaplardan bahsediliyor.

Eğer dünyada bugün her zamankinden daha çok yazar (adayı) var dense yalan olmaz. Bunu istatistiklerle desteklemek de mümkün. Herkes yazmak istiyor. Ama kimse okumak istemiyor. Eski bir tespittir; ülkemizde yayınlanan şiir kitaplarını sadece şairler satın alsa bile şimdikinden daha çok satması gerekirdi. Şiir kitabı satın almayı, şiir okumak ile bir tutan bir (hatalı) varsayım. Çoksatan romanlardan biliyoruz. Satın alınsa bile okumak için değil.

Rahatı kaçırılan okura da hak vermek gerek belki. O kadar çok kitap çıkıyor ki hangisini okuyacağını bilemiyor. Eh kabul etmeli ki kitap fiyatları ucuz değil. Öyle beşer onar alıp, beğenmezse onuncu yirmici sayfada bir kenara atacak lüksü de yok (sanki öyle olsa okuyacakmış gibi). O halde kaçınılmaz olarak şu soru gelip karşımıza dikiliyor tüm heybetiyle: Bu kitapları kim okuyacak?


İşte burada yeni bir yapay zeka yazılımı devreye giriyor. Bu yazılım öncelikle gelmiş geçmiş yazarların kitaplarıyla “derin öğrenmeye” tabii tutulur. Daha sonra da yeni çıkmış kitaplar bu yazılıma sunulur. YZ yazılımı önceki büyük yazarlardan öğrendiği kadarıyla bu yeni eseri “okur” ve değerlendirir. Değerlendirme sonucu yayınlanır. Örneğin “şu kitap tam Borgesseverler için” gibisinden yorumlarla. Biz de kronik Borgesseverler olarak, tatmin olacağımızdan emin koşup o kitabı alırız. Almakla da kalmaz, okuruz. Okumakla da kalmaz, bizi yönlendiren YZ yazılımına müteşekkir kalırız. Kitap gerçekten de Borges koktuğu için!

Ne yazık ki bu tabloda iki sıkıntılı husus var. Birincisi neden bu okuyan YZ yazılımı kitap yayınlandıktan sonra devreye girsin ki? Kitap yayınlanmadan önce, yayınevinin editöryal değerlendirme işlevini görsün. O yazılımın beğendiği yazar adaylarının kitapları basılsın; diğerleri basılmasın! Olabilir. İkinci sıkıntılı nokta ise bu yazılımı kim geliştirecek? Ne yapsam, neyle uğraşsam diye sıkılmakta olan gençler mi? O gençleri dürtükleyerek bir işe yaramalarını sağlayacak üniversite hocaları mı? Belki üç beş kuruş proje desteği alma motivasyonuyla konuya yaklaşacak yazılım firmaları mı? Gereksiz kamusal süreçlerden yılmış gayretkeş genç şirketler mi? Yoksa tüm bunları olması gerektiği gibi icra eden ülkeler mi?

En son ne zaman hayata geçirilse faydalı olacağına inandığınız bir fikir ürettiniz? Ve onun başına ne geldi? Bazı ülkeler öyle bir ekosistem kurmuş durumda ki siz böyle bir fikir ürettiğinizde adeta tüm çevre sizi kendisine doğru çekiyor. Onu hayata geçirmek için kendinizde inanılmaz bir enerji hissediyorsunuz. İsmi lazım değil yakından bildiğimiz başka bazı ülkeler var ki ürettiğiniz o fikir daha zihninizde filizlenmeye başladığında kendinizi suçlu hissetmenizi sağlıyor. Petrolümüz, doğal kaynaklarımız, değerli madenlerimiz yoksa, dünyaya kafa tutmak için geriye teknoloji üretmek kalıyor, inovasyon kalıyor, bilim yapmak kalıyor. Madem milletçe ok atmayı seviyoruz, bari hedefler doğru konsun! (Not: YZ yazılımın adı “KİM” olsun! Sloganı da “OKUR!”)

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 175. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu