Sosyal medya stresi

Tanol Türkoğlu
Sosyal medya stresi

Tek kanallı televizyon döneminde sıkıcı bir programla karşılaşıldığında yapılan şey neydi? Mecburen izlemeye devam etmek. Çünkü görsel-işitsel medyanın başka bir alternatifi yoktu. Bir sonraki kuşağa geçelim. Çok kanallı televizyon döneminde aynı durumla karşılaşıldığında başvurulan kurtarıcı uzaktan kumanda aletiydi. Yani “zaplama”. O kanal iyi değilse bir başka kanala geç. O da iyi gelmediyse bir başkasına. Tüm kanallar bitince ne yapılırdı? En başa dönülür ve zaplama işlemi tekrarlanırdı. Belki yeni (ve ilgi çekici) bir program başlamıştır.

Teknoloji algısı yüksek günümüz gençlerinin oluşturduğu kuşaklara gelelim. Bir sosyal medya sitesinde can sıkıcı bir içerikle karşılaşıldığında ne yapıyorlar? İngiltere’deki bir üniversitenin araştırmasına göre başka bir içeriğe geçiliyor. Ve buna da sosyal medya stresi deniyor. Sosyal medya sitesinin kendisi (bir içerik aracılığıyla) birey üzerinde stres yaratıyorsa bireyin tepkisi site içinde “zaplamaya” devam etmek. Bu durum bazılarına şaşırtıcı geliyor.

Televizyonun o hakim döneminde, sıkıcı bir programla karşılaşınca televizyonu kapatmak yerine zaplamak kimseyi rahatsız etmiyorken, sosyal medyadaki muadili neden şaşırtıcı olsun ki? Televizyon versiyonunda sıkıcı olan nasıl ki televizyon yayını olgusunun kendisi değil de sıkıcı gelen o programsa sosyal medyada da kullanıcıya sıkıntı veren, onu strese sokan şey de sosyal medya (sitesi) değil, içerik!


Genç, taze anne-babaların kamusal alanda küçük çocuklarının meşgul etmenin yolu ne? Önlerine bir tablet ya da akıllı telefon koyup, sevdiği bir oyunu veya video klibi açmak. Yaşı büyük olanlar bunu yadırgıyor. Küçücük beyinler bu dijital zamazingolarla uyuşturuluyor diye eleştiriyor. Oysa onlar da kendi çocuklarını televizyon veya video kasedi ile uyuşturmamış mıydı? Hatta bu yeni modelde biraz daha meydan okuyucu bir durum söz konusu. Televizyon karşısında hipnotize edilen çocuklar, program bittiğinde onu yeniden oynatmayı becerecek kadar televizyon-video oynatıcı kullanma becerisine sahip değildi – çünkü o cihazları çalıştırmak dertli bir işti. Oysa bugünün çocukları tablet ya da akıllı telefon ekranı üzerinde o malum parmak hareketlerini yaparak oyunu-video klibi yeniden başlatabiliyor ya da bir sonrakine geçebiliyor.

Küçüklüğünden itibaren çocuğu sanatsal veya sportif faaliyetler için yetiştirmek nasıl ki önemliyse, dijital cihazları kullanma açısından da benzer bir durum söz konusu. Yetişen her yeni kuşağın bilişsel becerileri daha hızlı gelişiyor. Sorun bu değil. Bu becerilerin ne tür amaçlar için kullanılıyor olduğu önemli.

Bu kavşakta yine o eski, webin ilk çıktığı zamanlardaki, ünlü tabela göze çarpıyor: İçerik kraldır! Yeni nesiller ne tür içerik ile yetiştiriliyor? Çocukların yetiştirilmesinden sorumlu kamusal ve toplumsal kurumlar (aile, okul, devlet vb) bu hassasiyet ile kendi çocuklarının kullanımı için içerikler oluşturuyor mu? Oluşturulmasına ön ayak oluyor mu? Bu tür konular boşluğa yer vermiyor. Kim ne amaçla hangi içeriği oluşturmuşsa, çocuklar bunlarla besleniyor. Piyasada sağlıklı besin yoksa, yarın sorun yaratacak besinleri üretti diye kimseyi suçlamamak lazım. Oysa doğu kültüründe şu yöntem çok yaygın değil mi? Ben yapamıyorsam, yapanları da engelleyeyim. Elimden geldiği kadar! Matbaa içeri girecek bir baca bulamamıştı ama Wikipedia bulabiliyor mesela!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 181. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu