Unutma hakkı

Tanol Türkoğlu
Unutma hakkı

Unutmak kötü bir şey mi? Genetik olmadığı söylenebilir. Öyle olsaydı unutkanların evrimsel süreç içinde elenmesi gerekirdi. Belki de bu elenmiş halidir. Borges, Ficciones (Hayaller ve Hikayeler) kitabındaki Bellek Funes öyküsünde, yaşadığı hiçbir şeyi unutamayan Pedro Leonardo Ipuche Funes’ten bahseder. Funes’in “unutamaması” o denli hassastır ki yaşadığı bir günü anlatması bir gün sürer. Çünkü “her şeyi” anımsar! Elinizde 1:1’lik bir Türkiye haritası olduğunu düşünün. Bu haritayı açtığınızda büyüklüğü ne kadar olurdu? Türkiye kadar!

Ne yazık ki dijital kültür unutturmamakta büyük fayda buluyor. Bu sürecin birinci aşaması şimdiki zamanı unutturmamaktır. Bunu sağlayan önce e-ticaret sitelerinin veri analiz stratejileri oldu. Amazon ya da GittiGidiyor gibi sitelerde hangi sayfada ne kadar süre ile kaldınız, oradan hangi sayfaya sörf yaptınız, hangi kelimelerle neler aradınız, satın aldınız vb. bunların hepsi kayıt edilmekte. Böylece (güya) bir sonraki ziyaretinizde size satın alma olasılığınızın daha yüksek olduğu ürünler sunulacaktır.

Unutturmama görevini sosyal medya siteleri de üstlenmiş gibi. Hangi kişinin içeriğine tepki verirseniz, bir sonraki ziyaretinizde onun yeni paylaşımları öncelikli olarak duvarınızda listeleniyor. Tepki vermedikleriniz daha gerilerde kalıyor: Gönülden uzaklaşan, gözden de uzaklaşıyor.


Tamam şimdiki zamanı feda edelim desek de yetmiyor. Dijital kültür ikinci aşamada geçmişi de unut(a)mamayı, unutturmamayı sağlamaya göz dikmiş gibi. Nasıl? Yapay zeka ile. Bir yapay zeka uygulamasına “öğretirken” sunulacak geçmişe yönelik veri setinin içinde neler varsa uygulama geleceğe de o “gözle” bakar. Bugüne dek manavdan hiç avakado almamışsanız, manav alışverişi önerecek yapay zeka uygulaması gelecekte de size avakado almayı tavsiye etmeyecektir. Tıpta teşhis koyma süreciyle ilgili yapay zeka uygulamaları da benzer bir mantıkla programlanmakta. Geriye dönük vakaların analizine göre mevcut bir vakayla ilgili olasılıklar üretilmekte.

Altı çizilmese de sanayi toplumu refleksi bu modeli çok sevmişe benziyor. Onun teknik dinamosu olan “makine”nin temel özelliği neydi? Çalıştığı müddetçe hep kendisinden beklenen sonuçları üretmesi. Beklenenden bir sapma söz konusu olduğunda bunun adı bellidir: Makine bozuldu!

Mal üretiminde makinenin beklendiği gibi çalışması sorun yaratmayabilir. Peki “makine öğrenme” söz konusu olduğunda? Yani yapay zekanın en popüler uygulama geliştirme dalı. Burada da bir makineleş(tir)me söz konusu. Nasıl? Tıpkı mal üreten makine gibi makine öğrenme modeliyle çalışan yapay zeka uygulamalarından da kendisine sunulacak veriyi dikkate alarak analiz etmesi beklenir. Bir bölgede işlenen suçların yüzde seksenini 23 yaşındaki erkekler mi işlemiş, bundan sonraki vakalarda da 23 yaşındaki erkek zanlılar yüzde seksen olasılıkla suçlu olarak işaret edilecektir.

Aslında bu model bir tür muhafazakarlaşmayı da beraberinde getirmekte. Yapay zeka uygulamaları açısından bunun bir önemi yok. Oysa dünyayı II. Dünya Savaşı sonrası sanayi toplumu/kapitalizm paradigmasına göre şekillendiren modele göre bu çok önemli. Bir yanda bireyler sonsuz bir enformasyon denizinde boğulurken diğer yanda anne-babalarının, onların anne-babalarının yaşadığı bir hayatı yaşamaya zorlanıyorlar.

Maalesef bazı şeyleri unutmak hoş değil. Ama bırakın insanlar neyi unutup neyi unutmak istemediklerine kendileri karar versin!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 180. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu