Uzaktan yaşam

Tanol Türkoğlu
Uzaktan yaşam

Koronavirüs salgınının iki “uğursuz” çıktısı olacak gibi. Birincisi ölümlü vakaların daha çok belli bir yaşın üstünde olanlar içinde görülecek olması ise ikincisi durumdan vazife çıkaran globalizmin yaşamı dramatik olarak değiştirip-dönüştüreceği.

Mevcut normları geliştirenler zaten COVID-19’dan en çok etkilenecek olan yaş grubunu oluşturuyor. 60-80 yaş grubu. Ancak bu grup içinde mevcut normların gelişmesine en çok katkı sağlayanlar güvenli lokasyonlarında bu badireyi de atlatacak ekonomik imkânlara sahip. Nispeten daha az sorumluluğu olanlar ne yazık ki daha çok etkilenecek. Bu bakış açısına göre sanayi devriminin topyekun yerle bir olması yerine (Japonların Toplum 5 dediği türden), yeni bir paradigmaya göre şekillenecek dijital (akıllı) toplumun oluşması kolay değil.

Durumdan vazife çıkaracaklar aslında Sanayi 4 çığırtkanlığı yapanlar ile dijital dönüşümcüler olacak gibi. Yani Almanya liderliğindeki AB ile ABD. Dijital dönüşümün yirmi yılda yapamadığını gelecek yirmi günde idrak edebilir dünya. Uzaktan çalışmak, uzaktan eğitim, uzaktan sipariş, uzaktan teslim. Uzaktan çalışmak elbette beyaz yakalı işgücü için; yani ofis çalışanları. Peki mavi yakalılara ne olacak? Fabrikalar, üretim süreci? Sanayi 4 burada devreye girecek gibi. Bu vesile ile insan işgücü evde otururken, robotlar üretim sürecini devralacak.


İnsan deviniminin asgaride kalacağı bir yaşam modelinde üretilecek şeylerde de dramatik bir değişiklik beklenebilir. Dünyanın bu kadar çok otomobile gereksinimi olacak mı? Hayır! Ancak daha çok tarımsal cihaz gereksinimi söz konusu olabilir. Çünkü şehirde beton yığını apartmanların içinde tıkılı kalamayacak olan insanlar yavaş yavaş kırsala dönebilir. Kırsalda yapabileceği ilk şey de doğal olarak, kendi gıdasını üretmek olacak. İkinci tarım toplumu!

Uzaktan yaşam modelinin temel dinamosu tereddütsüz internet olacak. Internet; yani dijital hava! Internet altyapıları güçlü olan ülkeler gerek sosyokültürel gerekse de sosyoekonomik olarak daha avantajlı bir konum elde edecek. Bununla koşut gelişebilecek bir diğer husus da internet erişiminin giderek ucuzlaması ve belki de ücretsiz hale getirilmesi olacak. Eğitim sisteminde müfredatsal anlamda paradigmasal bir değişiklik zaten uzun yıllardır konuşuluyordu tüm dünyada. Bu değişim kaçınılmaz olacak.

Eğitim sistemi temel bilgileri uzaktan verdikten sonra belki de bireyleri sonrası için özgür bırakacak. Bireyler anlık olarak gereksinim duydukları becerileri elde etmek için dijital ortamda bulunan sertifika programlarına yönelecek. Bu sertifikalar eski normun diplomalarından daha değerli hale gelecek.

Pek çok kişi ne yazık ki COVID-19’u geldiği gibi gidecek bir müsibet olarak görüyor. O nedenle belki de yukarıdaki türden tespitler birer aşırı-yorum olarak değerlendirilebilir. Oysa altını biraz kazıyınca gerek COVID-19’un gerekse de bunun mutasyona uğrayacak farklı versiyonlarının gelecek yıllarda dünyayı yeniden boydan boya dolaşabileceği gerçeği çıkıyor. Tıpkı dijitalleşmenin ilk yıllarında olduğu gibi. Pek çok kesim, bunun gelip geçici bir moda olduğunu düşündü ve dijital dönüşmeyi zorda kalmadıkça tercih etmedi. Bu kafadaki son mohikanlar da bu salgın vesilesiyle ortadan kalkacak; dönüşerek veya yıkılarak! Dünya yeniden kuruluyor. Peki Türkiye bu yeni dünyada kendisine nasıl bir yer tutacak? Bunu da ancak yaşı tutanlar görebilecek!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 209. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu