20 yıl sonra futbol kalır mı?

Tevfik Uyar
20 yıl sonra futbol kalır mı?

Birbirini hiç tanımayan iki insandan birinin diğerine rahatlıkla sorabileceği sorulardan biri "Hangi takımı tutuyorsun?" sorusu. Zira futbolun son derece popüler olduğu ülkelerde herkesin futbolla ilgilenmesi ve bir futbol takımını desteklediği varsayılır. Bu yüzden" futbolla ilgilenmiyorum" yanıtı da bir miktar tuhaf karşılanır memleketimizde.

Bir kaç ay evvel sosyal medyada "20 yıl sonra futbol var olmaya devam edecek mi?" sorusuyla küçük bir twitter yoklaması yapmıştım. Ankete verilen yanıtlar, sonrasında dönen tartışmalar ve hatta tepkisel yaklaşanlar bu konu üzerine daha çok düşünmeye sevk etti beni. Yanıt verenlerin yüzde atmışı futbolun aynen devam edeceğini düşünüyordu. Kalanların kabaca yarısı etmeyeceğini, diğer yarısıysa değişiklik göstererek devam edeceğini düşünüyordu. Ben değişiklik göstereceğini düşünenlerden olduğumu, arena savaşı türünden bir başka endüstrileşmiş bir müsabaka kültürünün gelişeceğini ama bunun muhtemelen futbol olmayacağını, ya da en azından bildiğimiz anlamda futbol olmayacağını dile getirdim. Bazıları bu öngörüme katılmakla beraber 20 yılın çok kısa bir süre olduğunu düşündüler. Böyle düşünenlerin önemli bir kısmının yirmili yaşlarının başında olmaları dikkat çekiciydi.

Yirmi yıl evveli, 1996 yılını düşünüyorum: İnternet bu kadar yaygınlaşmamıştı. Şimdi akıllı telefonlarımızın yapabildiklerini bir düzine ayrı cihaz yapıyordu ve hepsini yanımızda taşımamız mümkün değildi. Hemen her şeyi mağazasından almak, her banka işlemini şubeden halletmek zorunda kalıyorduk. Bilgisayar oyunları atarilerden halliceydi. Henüz mektup yazıyorduk ve müzikleri kasetten dinliyorduk. Şimdi her şey ne kadar farklı.


Geleceği düşünürken –bilimkurgu yazmak gibi özel bir amacımız yoksa- doğal olarak bugünün kavramları içerisinde sıkışıp kalırız. Kanserden korkarken kansere 5-10 yıl içinde bir ihtimal kesin çözüm bulunabileceğini düşünmeyiz. Gelecekte ABD'ye taşınmayı planlayan birine hâlâ bugünün uçaklarıyla seyahat edeceğimizi varsayarak “12-13 saatlik uçuş yorucu olur" diye hatırlatırız. Her yüzyıl köklü değişikliklere uğramış olsa da dünya politik düzeni iyi kötü böyle sürecekmiş gibi gelir. Söz konusu geleceği düşünmek olduğunda ilk başta böyle düşünmek doğaldır ve doğal olarak da yanılma payımız yüksektir.

Fütürologlar arasındaki "ivmelenerek değişim" yanlılarına göre değişim geometrik ilerler. Kabaca ifade etmek gerekirse, gelişimin hızı da sürekli artacağından, geçmiş yirmi yılda katedilen mesafe artık sadece on yılda kat edilir. O da en fazla… Tahminlere göre önümüzdeki 20 yılda hemen hemen geçmiş 100 yılda yaşadığımız kadar teknolojik ve kültürel değişime tanık olacağız. Bu süre zarfında teknolojide ya da toplumsal yaşamda paradigma değişikliğine neden olacak müthiş gelişmeler olabilir. Kendimizi bilgisayarlara bağlayıp bütün toplumsal yaşamı orada yaşamaya başlamak, vücudumuza implantlar yerleştirerek kendimizi birer robota dönüştürmek gibi. Dolayısıyla yeni neslin meşin yuvarlak peşinde koşan 22 adam yerine, sanal gerçeklik ortamında süper karakterlerin sözde-gerçek dövüşlerini izlemek istemeyeceklerinden emin değiliz. İnsanların büyük çaplı mücadele izleme arzularının hala devam edeceğini öngörebiliriz ama bu arzularını bugün endüstriyelleştiği için giderek tepki çeken, insanı limitlere dayandığı için yenilik yaratamayan bir "spor" faaliyetiyle tatmin etmeye istekli olurlar mı bilinmez.

Takipçilerimden birisi bugünkü çocukların sokakta top peşinde koşmadıklarını hatırlatarak futbolu kişisel deneyimleri üzerinden seviyor olabileceklerini anımsattı –ki bence önemli bir nokta. Bu da bir yana, futbol endüstrisini sürekli beslemeye yetecek bir nüfusun daima olacağı da kısıtlı bir varsayım. Mesela varoluşsal riskler ve yapay zeka üzerine çalışmalarıyla bilinen Felsefeci Nick Bostrom, yapay zekanın ilerlemesinin muhtemel ilginç sonuçlarına yönelik şu tarihi örneği veriyor: Otomobilin icadından sonra ABD'de sayıları 23 milyonu bulan at nüfusu bir anda düşmüş. Ancak hobi amaçlı at yetiştiriciliği nedeniyle günümüzde at nüfusu tekrar 2 milyona çıkmış. Ne var ki bu sayı eskisinin %10'u ve at nüfusu çok yüksek ihtimalle eski günlerine dönemeyecek. Eğer makineler hayatımıza nüfuz eder, insan işgücünün ve hatta beyin gücünün yerini alırsa, belki insan nüfusu da dramatik bir azalmaya uğrayacak ve geriye bazı sermaye sahiplerinin "hobi amaçlı" çalıştırdıkları az sayıda insan kalacak. Belki futbolun hayatta kalması sadece bu zenginlerin onu sevip sevmediğine bağlıdır.

Sözün kısası: 20 yıl sonrasını öngörmek o kadar kolay değil. Bugün tutulan herhangi bir şey için "varlığını sürdürür" demek de "sürdürmez" demek de spekülatif olur; ancak hangisi daha muhtemel derseniz, bence "sürdürmez". Aile, dinler, ulus devletler, okul gibi toplumsal kurumlar bile önümüzdeki 20 yılda yok olmak veya kökten değişikliğe uğraşma olasılığına sahipken futbolun bir ayrıcalığı var gibi görünmüyor bana.

Güzel günler...

Tevfik Uyar / @tevfik_uyar 


Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.