“Yanlışlanabilirlik” kriterini nasıl anlamalıyız?

Tevfik Uyar Y
“Yanlışlanabilirlik” kriterini nasıl anlamalıyız?

Will Smith'in Oscar töreninde attığı tokadı duymayan kalmamıştır. Elbette astrologların gündemdeki her konu hakkında yaptıkları gibi bu konuda da bir yorumda bulunmalarını beklememek hata olurdu. Aşağıda bir Tweet görüntüsü paylaşıyorum.

Astrolojiye inanan birisi için bu tür argümanlar son derece akla yatkın görünür ve hatta inançlarının perçinlenmesini sağlar. Bu argümanı pek çok açıdan analiz edebiliriz ama bu hafta bu "yanlışlanabilirlik" açısından değerlendirerek Karl Popper'ı anmak istedim. Nedir bu "yanlışlanabilirlik"?


Elbette ismi kendisini anlatan bir terim ama direkt ve olduğu gibi anlamak yanılmaya sebep olabilir. "Yanlışlanamaz" bir önerme ya da argüman, onu sınama imkânımız olmadığı anlamına gelebileceği gibi; birbirine zıt iki olayı da açıklayabildiği için, ne yaparsan yap hep "doğru" çıktığı anlamına da geliyor. Bu konudaki en anlaşılır örneğine Cemal Yıldırım'ın "Bilim Felsefesi" kitabında rastlamıştım:

"... boğmak amacıyla bir çocuğu suya iten biri var. Bir de tam tersine, çocuğu kurtarmak için boğulmayı göze alan bir başkası var... Adler'e göre her iki adam da aşağılık kompleksinin etkisinde davranmıştır; şu farkla ki, biri cinayet işleyebileceğini, diğeri yüce bir eyleme yetenekli olduğunu kendine ispatlamak gereksinimi duymuştur."

Cemal Yıldırım yukarıdaki gerekçeyle "aşağılık kompleksi" teorisinin yanlışlanamaz olduğu, dolayısıyla da bilimsel olamayacağını öne sürüyor. Bu bağlamda oldukça haklı; çünkü bir A kişisinin aşağılık kompleksine sahip olduğundan eminsek; ona çocuk emanet etmeden önce bir öngörüde bulunamıyoruz. Oysa bilimsel geçerliliği olan bir argümanda böyle hissetmezsiniz. Metali ısıtınca genleşeceğini bilir, cisme kuvvet uygulayınca kütlesine ters orantılı olarak ivmeleneceğini öngörürüz.

Yukarıdaki astrolojik önermenin sorunu, Will Smith "sabırlı davranıp" o tokadı atmasaydı da aynı açıklamanın yapılabilecek olmasıydı. Dolayısıyla bir öngörü kuvveti bulunmuyor. Örnekler çeşitlendirilebilir:

  • Tokat attı: Balık çok duygusaldır. Will Smith balık olduğu için dayanamadı ve tokat attı.
  • Tokat atmadı: Balık çok duygusaldır. Will Smith balık olduğu için içinde volkanlar patladı ama içine atmayı tercih etti.
  • Tokat attı: Akrepler kincidir. Will Smith bir akrep. Karşılığını vermese olmazdı ve verdi!
  • Tokat atmadı: Akrepler kincidir. Will Smith bir akrep. Kinini içinde tutacak. Şimdi bir şey demedi ama bir gün o sunucudan intikamını alacak.
Gözden kaçmasın
Daha önce Muhabbet Teorisi bölümlerinden birinde konuşmuş olmalıyız. Kaan Öztürk, basketboldaki “hot hand”, yani aslında Türkçeye “elinin ısınması” diye çevirebileceğimiz olgunun gerçekte olmadığına dair geçmiş tarihli bazı araştırma örnekleri vermişti. Geçtiğimiz günlerde de Doğan Kökdemir Twitter'dan bir anket düzenlemiş, bulgularını da Birgün'deki köşe yazısında yazmıştı.
Bu olgu, bir basketbolcunun art arda bir kaç sayı kaydettikten sonra isabetli atış şansının artması olarak açıklanıyor. Bir türlü aklıma yatmayan bir meseleydi bu (sonuçta insan iki atış soktuktan sonra gaza gelir, motive olur, özgüvensizliği varsa ondan kurtulur vs.) ama veriler de ortadaydı… Her neyse. Yeni bir araştırma, geçmiş çalışmaların eksik bıraktığı yerleri doldurmaya çalışarak sıcak el olgusunu yeniden incelemiş. Çok sık olmasa da “sıcak el” durumunun ortaya çıktığını öne sürüyor. İncelemeye değer.
Alerji tetiklemeyen kediler
Şüphesiz insanı evrim serüveninde bir sonraki aşamaya geçiren becerisi alet kullanarak doğayı kendi emellerince dönüştürmeye başlamasıydı. Bugün bizi tehdit eden iklim değişikliği, çevre felaketleri ve su kıtlığı gibi sorunlar bu dönüşümdeki kontrol seviyesinin kaçırılmasından kaynaklanıyor. Bu doğayı dönüştürme işinin içerisinde “yapay seçilim” de var: Yani bitki ve hayvanların insanın amaç ve isteklerine uygunlarının sıradaki nesle aktarılması gibi… Bugünlerde genomik ve biyomühendislik ile bunun da bir kısayolu bulunmuş durumda. Amerikalı bir şirket, “insanlarda alerji tetiklemeyen kedi” için kolları sıvamış. Şirket, insanlarda alerjiye sebep olduğu bilinen iki proteini yok etmeyi hedefliyormuş. Umarım bu konuda da sınırı aşmayız.

Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.