Akıllı, Namuslu ve Cesur

Tevfik Uyar
Akıllı, Namuslu ve Cesur

İsmi Türkçeye "12 Öfkeli Adam" olarak çevrilmiş, 1957 yapımı bir film vardır. Film bir odada geçer. Bir idam davasında jüri üyeliği yapan on iki kişinin sanık hakkındaki idam hükmünü oylaması gerekmektedir. Aranan şart tam mutabakattır: Yani ya tamamı "suçlu" bulacaklar ve genç çocuk idama mahkûm olacak, ya da hepsi birden "suçsuz" bulacaklar ve böylece beraat edecek. İşte bu odada olan bitenler izleyiciye çok şey anlatır.

Her sene öğrencilerime bu filmi izletirim. Elbette ders boyunca öğrendikleri muhakeme hatalarını ve düşünce kusurlarını yakalamalarını isterim. Derste öğrendikleri bu teorik bilginin gündelik hayattaki yansımasının, bu örnekte de olduğu gibi, kimi zaman suçsuz birinin elektrikli sandalyeye ya da darağacına gönderilmesiyle sonuçlanabileceğini anlamalarını isterim. Türlü türlü safsata örnekleri, kalıpyargılar, muhakeme hataları, düşünme kusurları, sosyal uyum, itaat, otorite... Bu film tek başına bir ders niteliğindedir ve -abartmıyorum- çıkarılacak belki yüz mesaj vardır. Ancak bu filmden çıkarılacak en ama en anlamlı mesaj şudur bence:

Akıllı insanlar namuslu, namuslu insanlar akıllı olmak zorundadır.


Nitekim filmde, akıllı, dikkatli ve şerefli bir insan olan 8 numaralı jüri üyesi (Henry Fonda oynuyor), davanın sonucunu değiştirmeyi başarır. Tabii ki de aklını yeteri kadar kullanmayı beceremeseydi, tek bir jüri üyesini bile ikna edemez, sonuna kadar çabasını sürdürmeyi başaramaz, kimseye de sözünü dinletemezdi.

Ne var ki bugünlerde çıkarılması gerektiğini düşündüğüm bu mesajı değiştirmem, daha doğrusu önemli bir eklemeyle güncellemem gerektiğine karar verdim. Bu ekleme cesaretle ilgili... Kararım ise 2011 yılında Science dergisinde yayımlanan bir deney yüzünden:

Beni derinden etkileyen bu deneyde, denek gruplarına bir belgesel izletilmiş, daha sonra gruplar belgesel hakkında soruların sorulduğu bir teste tabi tutulmuştu. Testin amacı tamamen hafızayla ilgiliydi. Örneğin belgeseldeki bir sahnede tutuklanan kadının ne renk kıyafet giydiği gibi sorular soruluyordu… Gerçek yanıt kırmızıydı ve test sonuçlarına göre katılımcıların çoğu bunu gayet iyi hatırlayabiliyorlardı.

Bir hafta sonra aynı gruplar yeniden çağırılmış ve aynı teste tekrar tabi tutulmuşlardı. Bu defa denekler test sırasında grup arkadaşlarının aynı soruya ne yanıt verdiklerini de görüyorlardı. Ne var ki araştırmacılar deneklerin gördüğü bu istatistikleri özellikle manüpile etmişlerdi. Mesela kıyafet hakkındaki sorunun yanında, diğer tüm katılımcıların “beyaz” yanıtı verdiği yazıyordu (yani eğer denek siz olsaydınız, bu testi ikinci defa aldığınızda soruyu yanıtlamadan önce ekranda "grup arkadaşlarınızın yanıtları: beyaz, beyaz, beyaz..." gibi bir yazı görecektiniz). Tahmin ettiğiniz gibi denekler “sosyal uyum” göstererek bu soruyu “beyaz” olarak yanıtlamışlardı. Şimdi sıkı durun: Deneklere bu ikinci testten sonra “biz sizi kandırdık, aslında o gördüğünüz yanıtlar gerçek değildi” itirafı yapılmış ve deneklerden aynı testi bir daha çözmeleri istenmişti. Denekler artık grup yanıtlarını görmeseler bile yanıtı "beyaz" olarak vemişler, başka bir deyişle elbiseyi “beyaz” renkte hatırlamışlardı. Yani bir hafta önce doğru bildikleri sorunun yanıtını, artık grup istatistiklerini görmüyor olsalar bile yanlış hatırlıyorlardı.

Beyin görüntüleme tekniklerinin gelişiminden önce bu tür deneylerde, deneklerin "neden grupla aynı yanıtı verdikleri" yönündeki beyanları kaydedilirdi. Eski deneylerden bildiğimiz kadarıyla insanlar böyle zamanlarda "sırf sivrilmek istemedikleri", ya da "yanıtlarına duydukları özgüvenleri azaldığı" için grupla aynı yanıtı verirlerdi. Beyanlarından başka bir bilgi kaynağı olmadığından hakikatte zihinlerinde neler olup bittiği konusunda gerçek ve güvenilir bir yanıta ulaşmak zordu. Ancak bu defa fMRI aracılığıyla da deneklerin beyinleri görüntülenmişti ve bu kayıtlarda yapılan incelemeler korkunç bir gerçeği ortaya koymuştu: Sonuç “kendiyle tutarlı olmakla” ilgili değildi ya da "grup öyle demişse bir bildikleri vardır" gibi bir sebepten kaynaklanmıyordu. Gerçekten de, bayağı bayağı deneklerin hafızaları değişmişti. Düşününce bu gerçekten de korkunç bir şey! Görünen o ki başkalarının düşünceleri hafızamızı bile değiştirmeye muktedir!

Peki bunun konumuzla ilgisi ne? Şöyle: Deneyin aslında aynı anda yürütülen bir başka versiyonu daha vardı. Bu versiyonda, sözde deneğin ait olduğu grubun istatistiklerinde bütün "beyaz" yanıtların yanına bir adet de "kırmızı" yanıtı iliştirilmişti. İşte böyle olduğu zaman deneğin hafızası değişmiyor ve "elbisenin rengini kırmızı hatırladığı" konusunda ısrarcı olabiliyordu! Gruba olan uyum miktarı dramatik ölçüde düşüyor, kişiler belgeselle ilgili hafızalarını geri çağırabiliyorlardı.

Demek ki tek bir aykırı ses veya bir kişinin bile gerçeği haykırabilmesi, topluluğun geri kalanı üzerinde düşündüğümüzden çok ama çok daha fazla etkili olabiliyor, hatta o topluluğun kaderini değiştirebiliyor. Muazzam değil mi?

Peki eğer filmdeki 8 numaralı jüri üyesi tüm ahlâki değerlerine ve tüm o "aklına" rağmen, onunla hemfikir olmayan onca insan karşısında sesini çıkaramasaydı, o çocuğun hayatını kurtarabilir miydi?

Demek ki namuslu ve akıllı olmak yetmez... Bir de cesur olmak lazım.

Tevfik Uyar / @tevfik_uyar

Not: Söz konusu deney ve "başkalarının" zihnimizin işleyişi üzerindeki etkisi hakkında daha pek çok bilgiye, Türkçeye bendenizin çevirdiği ve önümüzdeki haftalarda Domingo Yayınları'ndan yayımlanması beklenen Tali Sharot'a ait "The Influential Mind" adlı kitaptan erişebilirsiniz.

Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.