Doğa intikam alır mı?

Tevfik Uyar
Doğa intikam alır mı?

Bugün İstanbul büyük bir felaketle karşı karşıya kaldı. Bu tür felaketlerden sonra "doğa intikam aldı" şeklinde bir söyleme başvuruluyor. Bu söylem anlatımı güçlendirmek için başvurulan bir kişileştirme olarak yanlış değil elbette. Ancak doğayı böyle bir bilinçle ve niyetle yüklemek sorumluluklar konusunda bazı noktaları gözden kaçırmamıza neden oluyor. Aşağıda elimden geldiğince basit bir şekilde, itirazımı anlatmaya çalışacağım.

Konuyu iyi değerlendirmek lazım. Bir riskin etkenleri (yani riske konu felaketin gerçekleşmesine yol açan etkenler) ve bir de sonuçları (risk gerçekleştikten sonra olanlar) vardır.

Bugün yaşanan tarzda, beklenmedik kuvvetli bir sağanağın etkenleri bellidir: Başta, global olarak, çevreyi hor kullanmamızdan, kazanç öncelikli ekonomik politikalardan kaynaklanan küresel iklim değişikliği. Kısmen de yerel olarak şehrin iklimini bozacak yapılaşmalar.


Bu kuvvetli bir sağanağın olası sonuçları da bellidir: Su baskınları, taşkınlar, şehir yaşantısında aksamalar, ölümler, yaralanmalar.

Papyon Yöntemi

Şimdi bunları sağdaki gibi bir şekle yerleştirelim: Eğer "Beklenmedik Kuvvetli Sağanağı" ortaya koyarsanız, soluna etkenleri koyar, sağına da olası sonuçları koyarsınız. Ortaya çıkan görüntü bir kelebek (papyon) görüntüsüdür. Risk yönetimi dediğimiz şeyse bu papyondaki bağlantı noktalarına bariyerler koymaktır. Gündelik yaşamdan, hepimizin rahatlıkla anlayabileceği bir örnek vereyim: Eğer ortadaki bir otomobil kazası olsaydı, bu kazanın etkenlerinden birisi "fren yapınca kontrolden çıkmak" olurdu. Bunu engellemek için (olasılığını düşürmek) bariyer olarak ABS FREN SİSTEMİ koyardım. Sonuçlardan birisiyse "ağır yaralanma / ölüm" olurdu. Bunu da engellemek (şiddetini azaltmak) için bariyer olarak EMNİYET KEMERİ koyardım. İşte bu görüntü risk yönetimi için bir araç sağlar (papyon yöntemi olarak anılır).

Peki neden "Doğa intikam aldı" söylemine bu kadar takıldım dersiniz? Ve bu papyonla alakası nedir?

Her şeyden önce az sayıda bir kesim doğaya mistik bir anlam yüklediği için. Doğa intikam filan almıyor. Akılsız olan bizleriz. Bu bir cebimizde dursun.

Ama esas olarak, "Doğa intikam aldı" söylemiyle kast edilen olumsuzluklar sadece 'nedenler' ile ilgili olmasıdır. Yani yukarıdaki tablonun sağ tarafını dikkate almayan bir söylemdir. Bu nedenlerin başlıcası "küresel" gelişmelere ilgili olduğundan da, sorumlulara kendilerini "ne yapalım, iklim değişiyor, bu sadece bizim elimizde olan bir şey değil" şekinde savunma imkânı sağlar.

Oysa esas hikaye sağ tarafta... En azından yöneticilerden bekleyebileceğimiz öncelikli kısım orasıyla ilgili.

Küresel iklim değişikliği gibi bir fenomen varken, şehrimizi ne kadar "doğayla dost" tasarlasak da, böyle bir felaketle karşı karşıya kalabilirdik. Ayrıca tarihte, henüz sera etkisi söz konusu değilken, doğadan hiçbir şey "çalmayan" kırsal alanlarda da kuvvetli yağışlar afet yaratıyordu.

Demek ki konuyu "doğanın intikamı" ile sınırlarsak, çözüme giden yolu görmekte zorlanırız. Tablonun yarısını görmezden gelmek pek akıllıca değil. Yanlış değil ama eksik...

Bariyer olarak koyacak ne var peki sağ tarafta? Altyapı var. Şehir planlaması var. Yapılaşmada suyun hareket edebileceği alan bırakma var. Şehrin her tarafını betona boğmamak için geliştirilecek önlemler var. Kazançtan önce dikkate alınması gereken bir takım öncelikleri güvence altına alacak politikalar var. Bir an önce gerçekleşmesi gereken bir zihniyet değişikliği var. İleri görüşlülük ihtiyacı var.

Bakın depremden önce bina yapılan beton tipiyle bugün kaldırım bile yapılmıyor. Deprem yönetmeliğinden sonra yapılan binaların büyük bir kısmı olası bir deprem felaketinde ayakta kalacaklar. Yani depreme karşı "papyonun sağ tarafı" dikkate alınarak geliştirilen politikalar risk yönetimi sayesindedir (bu arada depreme yol açan etkenler hakkında yapılacak bir şey yok zaten).

Özetle, ben şöyle düşünüyorum: Doğa intikam almaz. Doğa, bizim eylemlerimizin sonucunda dönüşüme uğrar. Biz ise aklımızı kullanmamanın bedelini öderiz.

İyi haftalar.

 

Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.