İnternet güzel şey. Dijitalleşmek de öyle. E-posta, e-kitap, hatta e-muhtıra...
Tüm bunların hayatımızın verimliliğini, amaçlarımızın etkinliğini artırdığı muhakkak. Klişe olduğu üzere; yüz binlerce kitaplık veri elimizdeki basit bir diske sığıyor. Elimizdeki telefonlarda bir kütüphane taşıyabiliyoruz. Hiç kağıt kalem kullanmadan günlük tutmanız mümkün. Mektup artık nostaljik bir şey. Yazışmadan kurtulunamaz denilen bürokrasi bile dijitalleşiyor: Elektronik imza sayesinde demir kafes bile ışından kafese döndü.
İyi güzel de... Şimdi insanlık olarak başımıza bir şey gelse... Tüm medeniyeti yıkabilecek bir felaketten bahsediyorum... İster uzak torunlarımız (kalan bir kaç yüz kişinin yeniden kuracağı medeniyetin devamı olabilir), isterse de harabeye dönmüş gezegenimizi ziyaret eden başka zeka formları olsun, bizden kalan neler bulacaklar?
Bu kadar dijitalleşmenin hayatlarımıza katkısı şüphesiz... Götürüsü ise, -sosyoteknik tarafı bir kenara bırakırsak- geleceğin tarihçilerini zora sokacak cinsten; çünkü elektronik veriler ve onları muhafaza eden cihazlar, zamana ve doğa şartlarına dayanıklı değil. Sürekli de bakım gerektiriyorlar.
Yani böyle giderse, içinde bulunduğumuz yüzyılın tüm birikimi, ufak bir felakete karşı son derece kırılgan olacak. Başka bir deyişle, medeniyetimizin son yüzyılları tarih sahnesinden kolaylıkla silinme riskini taşıyor.
Şüphesiz en dayanıklısı taş... Bizler de geçmiş medeniyetlerin bilgisini taşlardan okuyoruz. Taş gibisi olmasa da, şu anki bilgi birikimimizi dağlara taşlara yazamayız: Hem maliyetli olur, hem de hiç verimli değil. Alternatifi olan kağıt zaten dayanıklı değil, lakin yine de dijital veriye karşı yine de bir somutluğu, düşük ihtimal de olsa bilgiyi muhafaza etme şansı var.
Ancak bilmediğimiz yerlerdeki sunucularda yüzüp duran kollektif bilgi 1'ler ve 0'lardan müteşekkil sanal veriler. Bizim şu an geriye dönüp de geçmiş medeniyetlerin hayatlarını, bilgi birikimlerini, kültürlerini taşlardan okuduğumuz gibi okuyamayacak, gelecekteki -insan ya da uzaylı- araştırmacılar.
Hiç duymadıysanız tuhaf gelebilir ama Dünya'da bu tür risklere karşı tedbirler geliştiren araştırmacılar var. İsviçre'den Robert Grass bunlardan biri...
Dr. Grass, bilgiyi yapay fosillerde bir milyon yıla kadar saklayacak bir yöntem geliştirmiş: Önce bilgiyi DNA molekülü biçiminde depolamak ve onu da cam küpler içerisinde saklamak. Yani Wikipedia'nın tüm içeriğini cam küplerde yüzbinlerce yıl saklamak mümkün. Zira cam son derece dayanıklı bir malzeme ve şeffaflığı sayesinde bilgiye zarar vermeden okumaya imkân tanıyor. Grass ve ekibi örnek olarak 1291 tarihli bir ortaçağ metnine ve Arşimed'e ait 83 KB'lık bir içeriği DNA olarak kodlamayı başarmış (yani DNA'nın yapıtaşları olan A, C, T ve G nükeotidlerinden geliştirilmiş bir dille). Teknik olarak bilgisayar verisinden farkı yok. Bildiğiniz üzere bilgisayarda her şey 0 ve 1'lerle kodlanıyor. Burada da dört nükleotid aracılığıyla...
Şu an tek sorun, DNA'nın bu şekilde sentezlenmenin biraz pahalı olmasında. Yeteri kadar ucuzlarsa, gelecekteki tarihçilere ya da galaktik imparatorluğun arkeologlarına kişisel mesajlar bile bırakabileceğiz gibi görünüyor.
Sadece 28 gram DNA'nın 300.000 TB veri saklayabileceğini de belirterek bitireyim yazımı...
Tevfik Uyar / @tevfik_uyar
NOT: Benim için son derece keyifli bir hafta bu hafta. Üçü ödüllü, 12 adet bilimkurgu öykümü topladığım Tek Kişilik Firar adlı kitabım, Kırmızı Kedi yayınevinden çıktı. İnternet kitap satış sitelerinde satışa çıkan eserim, önümüzdeki hafta içinde tüm kitapçılarda olacak.