Kibir cahile yakışır!

Tanol Türkoğlu
Kibir cahile yakışır!

“Başına nasıl bir felaket gelecek? Milyarlarca insana ne olacak?” Bunlar giderek 21. Yüzyılın en kritik soruları olmaya aday. İnanç tabanlı “gelenek” kültürü ile düşünce tabanlı “bilim” kültürünün bu yüzyıldaki çarpışması bu sorunun etrafında şekillenecek gibi. “Bilim” ile “ilerleme” elele hareket etmektedir öteden beri. Bilim gerek insanlığın gerekse de insanların daha ileriye gitmesini amaç edinmiştir. Bu temel motivasyon olmasaydı ne hastalıklara çare bulunurdu, ne doğaya hakim olunabilirdi ve ne de ileri teknolojik buluşlar yapılabilirdi.

“Gelenek”in böyle bir yenilik veya ilerleme kaygısı, motivasyonu yok. Onun derdi daha ziyade bireyin metafizik boyutta manevi tatminler deneyimlemesini sağlamak. Bu seviyeden bakınca bilimin iştigal alanı da gereksiz vakit harcama olarak değerlendirilebilir. Hatta daha ileri gidilip “haddini aşma” şeklinde de yorumlanabilir.

21. yüzyılda ise enteresan bir yakınsama çıkıyor ortaya. Bilim bireyi “gelenek”e doğru itiyor. 4. Sanayi Devrimi denilen robotlaşma süreci insanoğlunun işgücündeki katkısını gereksiz kılma vaadinde bulunuyor. Artık pek çok iş robotlar tarafından yapılabilir hale gelecek. Peki insanlara ne olacak sorusu ise tam yanıt bulmuş değil. İşte “gelenek” de bu boşluktan istifade konumunu güçlendiriyor.


Amaçsız, başıboş bırakılmış, rahatına düşkün, üretim süreçlerinden uzaklaştırılmış insanın hayattaki amacı ne olacak? Neden yaşayacak? Sanayi Toplumu paradigması net değil; şimdilik ağzında bir şeyler geveliyor. Asgari ücret düzeyinde bir maaş bağlansın gibi.

Üretim sürecinden, üretim araçlarıyla etkileşimden men edilmiş bireye devlet yaşadığı sürece aylık sabit bir ücret ödeyecek. Birey de bu para ile bir kenarda yaşamaya çalışacak (bunun bir başka versiyonu uzun yıllardır zaten mevcut; “emeklilik” müessesesi). Allahtan bireyin oy verme hakkı var da kimsenin aklına “Neden besliyoruz, asalım gitsin!” demek gelmiyor.

Amaçsızlığın içine düşecek bireyin inanç, gelenek tabanlı sistemlerin etkisi altına girmesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Bilimin ürettiklerinin yan etkisi olarak icat edilen teknolojiler bireyin ve toplumun ilerlemesini kısmen sağladı; çünkü “sosyal” olmayan kapitalist devlet anlayışı bunu toplum içinde ya yaygınlaştıramadı ya da verim alamadı.

Örneğin ileri teknolojilere erişmek dünyanın her yerinde pahalı; yaygınlaşması zaman alıyor (dijital uçurum). Öte yandan okuma yazma oranı yüksek olan pek çok ülke var; yılda okuduğu kitap sayısı bir kaç taneyi geçmiyor.

Bu amorf ilerleme nahoş bir noktaya geldi; şimdi sistem toplumu oluşturan bireylerin büyük bir kısmının üretim sürecindeki varlığını pahalı buluyor. Onları sürecin dışına itiyor. Böylece birey yeni bir cehalet devrine girmek üzere. Bu gidişatın ilk izleri şimdiden görülmeye başladı. Dünyada muhafazakar siyasetin yükselişi, insanların kendi düşüncelerini doğrulayan şeyleri “gerçek” olarak kabul etmeleri (post-truth), sadece kendisini düşünen ötekini dikkate almayan toplumsal tepkiler.

Bilim öyle ya da böyle ilerlemeyi sağlarken öyle şeyler icat etti ki insanı toplumun efendisi yapmayı arzularken, onu bir kenara itilmekle karşı karşıya getirdi. Ya cahili cahil olduğu için suçlayacaksın, ya da onu cehaletten kurtaramadığın için kendini. Ey bilim( erleri ve onun sempatizanları) kibirli olma(yalım); kibir cahile yakışır!

Tanol Türkoğlu / [email protected]


Bu yazı HBT'nin 61. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu