İkinci savaşımız mı?

Doğan Kuban
İkinci savaşımız mı?

Atatürk ölmeden önce bir konuşmasında “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyerek insan ve yaşam sevgisini ulusuna bir tür vasiyet bırakmıştır.

İkinci tür savaşlar, sanayileşmiş zengin devletlerin aralarındaki anlaşmalar nedeniyle, küçük savaşlara izin verir. Amerikalılar Irak savaşına bizi çağırdılar. Türkiye hayır dedi. Bugün Ruslar da Amerikalılar da kendileri için ölecek genç Türkler istiyorlar. İsrail’in ve amcasının yanına Rusya’nın da katılması, bizim için ekonomik bir kuyudur.

Büyük savaş kopar mı?


Yeni teknoloji dönemine girdik. Dünyanın zengin uluslarının egemenlik istekleri onları yeniden büyük savaşa sokar mı?

Birinci Dünya Savaşından sonra mahallenin kabadayısı ABD oldu. Birincinin öcünü almak için önüne çıkan Hitler’i de İkinci Dünya Savaşı’nda yenerek dünyanın egemeni oldu. Dünyanın her köşesinde ticaretle birlikte uluslararasında sözü geçen patron devlet oldu. Bugün ise dünyanın tek egemeni değil.

Geleceği şimdiden hızla örgütlemeliyiz...

Bu yazıyı bir ütopya olarak yazıyorum. Temel öğeler üç tane:

1. Günümüz dünyasının teknolojisine en kısa zamanda katılmak için örgütlenme;
2. Küresel ısınmaya karşı evrensel çalışmalara katılma ve örgütlenme;
3. Bilimsel çalışmalarla iklimsel çalışmaları örgütlenme için seferber etmek.

Türkiye, halen kapasite yetersizliği çekiyor; teknolojinin içeriği hızla evrensel düzeylere çıkarılmalıdır. Devlet, halkın ve ülkenin iş hacmini ve üretimini hızla örgütlemelidir.

Köklü değişimlerin yok ediciliği

Günümüzdeki çok hızlı kökten değişim, yaşamın yapısını da değiştirmek üzeredir. Cumhuriyetin ilk kuşağı zamanlarında, hastane ile cami ve aralarında bahçeli köşkler veya ahşap evler, mahallenin esas karakterini oluşturuyordu. Türkler Anadolu’ya geldikleri zaman taş kaplama yol yoktu. Kaldırım da yoktu.

Sonraki zamanlarda bu ana karakter tabii ki değişti. Hele son 20 yılda İstanbul tanınmaz hale geldi. İstanbul’un tarihi kimliği de büyük hasar gördü.

İstanbul’un eski eserlerinin restorasyon projeleri de aşağıdan değil yukarıdan, caddenin siluetinin iki tarafından başlaması gerekirdi, bu yapılmadı; bağımsız pek çok mimar ve ev sahibi, kentin tarihi yerine para kazanmayı seçince, tarihi kent yok oldu.

Şimdi ise sur içinin tarihi eski dokusunun da yitirileceği döneme girdik.

Geçen hafta teknoloji dönemine girdiğimizi, artık eskisi gibi yaşayamayacağımızı yazdım: Şimdi de daha rahat yaşanmıyor. Bundan sonraki teknoloji döneminde ne yapabileceğimizi bilemiyorum.

İkinci savaşımız mı?

Sevgili okurlar, Kurtuluş Savaşından sonra İkinci Savaşa giriyoruz. Suriye ile ne ilgimiz var? İki büyük devlet dünya egemenliği için anlaşıyorlar. Bize sen de katıl diyorlar.

Bu İsrail’e yeni topraklar verilmesi planlarını akla getiriyor ve düşündürtüyor.

Diğer sorun şu: Gençlerimiz kimin için ölecek? Amerika, Rusya, İsrail veya Arap Müslümanları için mi… Sonra bize ne diyecekler?

Bu bir karmaşadır. Şunu söylemek istiyorum: Rusya ve Amerika bize bir şey vermez.

Bizim asıl yapmak zorunda olduğumuz şey, teknolojimizi büyük bir hızla gelişmektir. Bu amaçla bile dışarıdan bilgi ve araç almak ve ileri teknoloji üretimini örgütlemektir.. Rusya'nın ve Amerika’nın Türk ordusunun hırpalamasında avantajları var.

İkinci Türk Savaşı

Sevgili Okurlar, Birinci tür savaşı bütün tarih boyunca herkes biliyor. İkinci tür savaş, sanayileşmiş zengin devletlerin aralarındaki anlaşmalar nedeniyledir ve burada küçüklerin iradesine izin yoktur…

Amerikalılar Irak savaşına bizi çağırdılar. Türkiye hayır dedi. Bugün ABD kendileri için ölecek genç Türkler istiyor. İsrail’in ve amcasının, bir İslam ülkesini işgal etmemize izin verdiklerini okuyoruz yorumlarda.

‘’Yurtta sulh, cihanda sulh” sözleri, büyük bir asker için söylenmesi zor bir tavsiyedir. Atatürk uygar bir insandır. Bombayı değil, barışı tavsiye ediyordu.

Uygarlaşamayan insan

Aradan yüz yıl geçti ve atom bombası ile yeni teknoloji dönemine girdik. Atoma sahip “uygarlar” günümüzde de patlayan bombalar ile milyonlarca insanı öldürdüler.

Rönesans'tan bu yana dünya ulusları insan kimliği ve insan sevgisini unuttular.

Antikiteden bu yana olan savaşlar, insanın uygarlaşamadığını kanıtlıyor.

Peki, uygarlaşabileceğine ilişkin bir umut var mı?

İçinde bulunduğumuz bu koşullar, sadece düşünürlerin değil, aslında din yorumcularının, ilahiyatçıların açıklamalarına da muhtaç...

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 187. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban