Hangi sorunlar?

Doğan Kuban Y
Hangi sorunlar?

Toplumun düşünenleri (düşünürler pek az) Türkiye’yi geleceğe ulaştıracak sorunlar konusunda dut yemiş bülbül gibiler. Bu toplumun sorunları gerçekten politik mi? Kadın, cinayet, futbol, parti kavgası, din, sahneye sıkça çıkıyorlar.

Fakat on yıl sonra Türkiye’nin nasıl su ve ekmek bulacağı sorulmuyor. Bu biraz ‘Allah’a tevekkül’, ‘Allah rızkını verir’ inancına bağlıdır. Araplar buna dayalı olarak her şeyi yarına bırakırlar. ‘İnşallah bukra’ yani ‘Yarın inşallah’. Bu tavrı ana yollarda şoförlere su satarak ekmeğini çıkaranlara bir sormalı.

İklimsel değişikliklerin dünyanın temel sorunlarından biri olduğunu bu köşede ara sıra anımsatıyorum. Ülkenin gündemine politik söylemin oturduğu bir ortamda kimsenin aklına nedense kuraklık sorunu gelmiyor. Ama dünyanın ortak sorunlarını düşünmek çağdaş olmanın –ki bu çağımızda köle olmadan yaşamak demek- olmazsa olmaz bir koşulu ise, toplumun ve devletin süregelen ilgisizliğine ne ad vereceğiz? ‘Ne olacak halimiz?’ diye soranlar neden sorularını tek tek konular üzerinde odaklaştırmıyorlar? Odaklaşamamak cehalet ya da vurdumduymazlıktan kaynaklanan öncelik belirleme yoksulluğudur.


Oysa yakın gelecekte kuraklıktan nasibini alacak ülke arasında Türkiye de var.

Anlamsızlıklarla uğraşmak

Medyanın yaygara çıkarma yöntemi, kanımca, toplumun öncelikleri saptamasını zorlaştırıyor. Mesela ‘rating’i yüksek bir kaset politikası bir iki hafta basını işgal eder. Bunun anlamsızlığını şu gözlem belki ortaya koyar: Beyoğlu’nda Tünel’den Taksim’e bir kilometre içinde kaset konusu olabilecek yüzlerce kişi görürsünüz. Bu kişilerin politikacı olmalarına engel bir şey olmadığına göre, Beyoğlu’nda bir kitaplık dolduracak kadar politik konu potansiyel olarak var.

Eğer bu konu susuzluktan ya da enerji kıtlığından önemli ise, günlük insan ilişkileri, eğitim, sanat, politika, ticaret, turizm alanlarında hazırlanacak seks kasetleri Amerikan Kongre kitaplığı kadar zengin olur. Bu kasetleri yapacak kameralar şimdiden konuşlandı mı acaba?

Kadının, sadece Türkiye’de değil, hâlâ bir seks nesnesi olarak görülmesi dünyanın her yerinde bir gericiliktir. Ne yazık ki film ve reklam dünyası hâlâ bu hastalıkla maluldür. Bir erkeğin herhangi bir kadını, kendisiyle eşit görebildiği bir tavırda belirginleşmesi en büyük uygarlık aşaması olacak.

Sürekli vurgulamamız gereken 75 milyon insanın yakın geleceğini ilgilendiren konuları birbirlerinden bağımsız tartışmanın kısırlığıdır.

Küreselleşmek çağa katılmaktır. Faka çağa katılmak, pazardan alışveriş yapar gibi istediğini satın almak değildir.

Türkçe’yi öğrenmeden İngilizce

Bu tür sorunların tartışılmasında her zaman ortaya çıkan ikilemleri herkesin bildiği bir konu ile açıklamak istiyorum: Bugün köylüler bile, güçleri yeterse, çocuklarını İngilizce dilli okullara göndermek istiyorlar. Bizim halkımız, eğitimcimiz, politikacımız neden Türkçeyi öğrenememiş çocuklara İngilizce öğretmek istiyor? Çünkü dil bilmenin daha çok para kazanmaya yarayacağını, düşünüyor. Peki, bu kişisel kazanç arttırma çabası bilgi sahibi olmak amacını da içeriyor mu? Hayır.

Kimse İngilizceyi matematikçi, biyolog, kimyager, mühendis olmak için öğrenmiyor. Daha iyi iş bulup, para kazanmak için öğrenmeye çalışıyor. Burada özel amaç kabul edilebilir. Kapalıçarşı veya otellerde gerekli. Fakat bunun için okulları İngilizce yapmak kaş yaparken göz çıkarmaktır.

Susuzluk, seks, İngilizce bunların hepsi toplum kültürünün bir türlü doldurulamayan çukurları. Hepsi cehalet ve onun getirdiği vurdumduymazlıktan kaynaklanıyor.

Türk toplumunun sorunlarının başında, yakın gelecekteki susuzluk, bugünkü kuraklık varsa, bunları en az seçimler kadar önemli olduğunu sokaktaki adam düşünmez. Ne zaman bu konuyu bir şarkıcının yaşamı kadar vurgulayıp okuyuculara duyuracak sayın medyamız?

Cahil insanın vurdumduymazlığı çevresini ayrıntılarıyla algılayamamasından kaynaklanır. Bir cinayet, bir skandal, bir festival toplumun yaşamsal amaçlarından daha önemli gibi gösterilirse, yani güncel söylem eskilerin dediği gibi, ‘ehemle mühimi’ ayıramaz duruma gelmiş ve önemli sorun politikaya katılacakların sevgililerine indirgenmişse, toplum geleceğini sağlıklı olarak nasıl düşünebilir?

Para, cehalet ve ahlak

Sevgili okuyucular,

Cehalet ahlaksızlığın tek kaynağı değildir. Para kazanmanın tek başarı ölçüsü olduğu bir yerde, toplum cahilse, ahlak da oynak olur. Dünya tarihi, çağdaş tarih, gazete haberleri ve seks rezaletleri, paraya odaklanmış çağdaş dünyanın çürümüşlüğünü her günkü rating pazarlamasında ilginize sunuyor.

Gençken annemiz ve babamız bazı kimselerden ‘ahlaksızın tekidir’ diye söz ederdi. Biz o zaman namuslu bir ailede yaşamanın onurunu, ahlaksızlığın gerçek boyutlarını bilmeden, duyardık. Zamanla ahlaksızlığın birkaç boyutunu öğrendik.

Bugün ahlak kadın-erkek ilişkilerine indirgendi. Yalan, rüşvet, fesat yaşamın ayrılmaz bileşenleri oldu.

Çin’in bütün başarılarına karşın rüşvet yüzünden başının belada olduğunu bir Amerikalı yazıyordu. Guardian da Amerika’da yılda 33 bin kişinin bir tür uyuşturucu ticaretinden öldüğü haberini veriyordu.

Bunlar toplumları gelecek için kötümser yapan evrensel olgular. Oysa Türkiye ne kadar şanslı. Medyanın yarattığı ve çeşmelerinden yalan akan bir cennetimiz var. Bu cennetin sakinleri geleceğin kuraklık, enerji yokluğu ve belki de açlığından haberi varmış gibi görünmüyor.

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 220. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban