Türkiye’de emeğin milli gelirden aldığı pay, 2009–2025 döneminde dünya ortalamasından 17 puan daha düşük seyretti. AB-28 ile fark ise 22 puanı aştı. Sanayi sektöründe verimlilik artarken ücretlerin payı geriledi; kârlar büyürken, bölüşüm dengesi sermaye lehine bozuldu. Sendikasızlaşma, düşük asgari ücret ve esnek çalışma politikaları, emeğin payını kalıcı olarak baskıladı.
Kabaca 1980’li yıllarla birlikte küresel ölçekte uygulamaya konan neoliberal düzenleme rejimi altında emeğin kurumsallaşmış haklarına karşı büyük bir saldırı başlatıldı. Bu politikalar sonucunda gelir ve servet eşitsizlikleri daha da derinleşti. Emeğin ve ücretin milli gelir payları aşındı.
Bu yazıda emeğin milli gelir içindeki payı (emek payı) dünya ortalaması ve Türkiye ile aynı kategoride yer alan seçilmiş büyük çevre ekonomiler dikkate alınarak inceleniyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) emek payını; ücret, maaş ve yevmiye gelirlerine, kendi hesabına çalışanlar grubundakilerin gelirlerinin bir bölümünü itibari ücret olarak ekleyerek hesaplamakta. ILO’nun emek payı değerleri ülkeler arası karşılaştırmalara imkân verdiği için önemli. Ancak, ücretliler ile birlikte karma gelirleri de içerdiği için eksik. Bu nedenle yazının sonunda sanayi sektöründe verimlilik/ücret makasındaki gelişmeler de incelenerek bölüşümün yönü tartışılacak.
Emeğin milli gelirden aldığı pay: Dünya ortalaması yüzde 52,9, Türkiye yüzde 35,7
Tablo 1 emeğin payını (tabloyu daha fazla uzatmamak için tüm yıllar gösterilmedi), Türkiye ve dünya ortalaması için sunmakta. Buna göre dünyada emeğin payı yüzde 52 ile yüzde 54 oranında seyrederken, Türkiye’de yüzde 28,6 (dip) ile yüzde 40,4 (zirve) arasında değişiyor. Başka bir ifadeyle, 2009-2025 yılları arasında dünyada emeğin yıllık ortalama payı yüzde 52,9 iken, Türkiye’de yüzde 35,7 ile dünya ortalamasından 17,2 puan daha düşük gerçekleşmiş. AB-28’de ise yüzde 57,9 ile Türkiye’den 22,2 puan, dünya ortalamasından ise 5,3 puan daha yüksek. Bu bulgular dünyada emek payının sermaye payından yıllık ortalama 5,8 puan, AB-28’de ise 15,8 puan daha yüksek olduğunu gösteriyor. Türkiye’de ise AB-28 ve dünya ortalamasının aksine, sermayenin payı emeğin payından 28,6 puan daha yüksek. Tek başına bu bulgu dahi, Türkiye’de bölüşüm ilişkilerinin emek aleyhine olan dramatik yapısını gösteriyor.
|
|
2009 |
2015 |
2016 |
2022 |
2023 |
2024 |
2025 |
2009-2025 |
|
|
Türkiye (A) |
35,2 |
36,7 |
40,4 |
28,6 |
35,1 |
35,4 |
35,5 |
35,7 |
|
|
Dünya (B) |
54,4 |
53,0 |
53,0 |
52,3 |
52,3 |
52,4 |
52,6 |
52,9 |
|
|
Fark (B-A) |
19,2 |
16,3 |
12,6 |
23,7 |
17,2 |
17,0 |
17,1 |
17,2 |
Tablo 1: Türkiye’de ve dünyada emeğin payı, yüzde
Kaynak: ILO modellenmiş tahminler Mayıs 2025 veri tabanından hareketle oluşturuldu.
Türkiye’de emeğin payı sadece dünya ortalamasında değil, benzer ülkelerden de düşük
Türkiye’de emeğin payı dünya ortalamasının oldukça altında seyrederken, ülkeler arası emek payı sıralamasındaki yeri ise 145 ile 180 arasında değişmekte. Peki, Türkiye ile aynı kategoride yer alan seçilmiş büyük çevre ekonomiler dikkate alındığında emeğin payı nasıl seyretmekte? Bulgular Tablo 2’de.
|
Brezilya |
Endonezya |
Hindistan |
G.Kore |
Arjantin |
Çin |
Rusya |
Türkiye |
Meksika |
Dünya |
|
|
2015 |
61,4 |
61,3 |
54,9 |
57,1 |
59,1 |
51,6 |
50,8 |
36,7 |
32,7 |
53,0 |
|
2016 |
61,3 |
61,2 |
55,0 |
56,8 |
60,6 |
51,5 |
52,1 |
40,4 |
32,0 |
53,0 |
|
2017 |
61,2 |
60,2 |
56,3 |
56,5 |
58,3 |
51,3 |
51,9 |
38,4 |
31,4 |
52,9 |
|
2018 |
60,5 |
59,5 |
58,0 |
57,7 |
56,1 |
51,2 |
48,6 |
37,9 |
31,7 |
52,8 |
|
2019 |
60,5 |
58,4 |
58,7 |
59,2 |
53,6 |
51,4 |
47,9 |
39,2 |
32,4 |
53,0 |
|
2020 |
58,3 |
58,9 |
60,8 |
59,8 |
52,2 |
51,7 |
51,2 |
35,5 |
33,5 |
53,9 |
|
2021 |
58,2 |
58,5 |
60,7 |
58,2 |
49,6 |
51,3 |
48,6 |
32,1 |
34,2 |
52,8 |
|
2022 |
59,7 |
58,1 |
60,6 |
59,1 |
50,1 |
51,6 |
48,7 |
28,6 |
35,2 |
52,3 |
|
2023 |
59,7 |
58,3 |
59,8 |
59,6 |
51,7 |
51,1 |
47,6 |
35,1 |
36,1 |
52,3 |
|
2024 |
59,7 |
58,3 |
60,3 |
58,9 |
51,8 |
51,2 |
47,6 |
35,4 |
36,5 |
52,4 |
|
2025 |
60,0 |
58,4 |
60,4 |
59,3 |
51,0 |
51,4 |
48,0 |
35,5 |
36,9 |
52,6 |
|
S.Sapma |
1,045 |
1,130 |
2,185 |
1,127 |
3,683 |
0,183 |
1,672 |
3,168 |
1,923 |
0,430 |
|
Ortalama |
60,0 |
59,2 |
58,7 |
58,4 |
54,0 |
51,4 |
49,4 |
35,9 |
33,9 |
52,8 |
Tablo 2: Seçilmiş büyük çevre ekonomilerde emeğin payı, yüzde, 2015-25
Kaynak ve not: ILO modellenmiş tahminler Mayıs 2025 veri tabanından hareketle son iki satır kendi hesaplamamız
İlk temel bulgu şudur: 2015-2025 yılları arasında, Meksika ve Türkiye dışındaki büyük çevre ekonomilerinde emeğin payı yıllık ortalama yüzde 50 ile yüzde 60 arasında seyrederken, Türkiye’de yüzde 35,9, Meksika’da ise yüzde 33,9 ile sınırlı kalmış. Her iki ülkede de yaygın olarak gözlenen kayıt dışı istihdam, sendikalaşma oranın düşük olması, sarı sendikacılık anlayışının yaygın olması, düşük asgari ücret ve emek yoğun sektörlere dayalı gelişme stratejisi gibi birçok öge emeğin milli gelirden aldığı payı sınırlamakta. Bu iki ülkedeki emek payı üyesi oldukları G-20 ortalamasının da (2015-25 arasındaki G-20 ortalaması: yüzde 54,1) oldukça altında.
Türkiye’de emeğin payı 2016’da yüzde 40,4 ile zirve yaptıktan sonra, izleyen yıllarda düşme eğilimine girerek (2019 istisna), 2022’de yüzde 28,6 ile dip yapmış. Zirve ile dip arasında tam 11,8 puan aşınma söz konusu. ILO tahminlerine göre, 2023 ve izleyen yıllarda emeğin payı artarak yüzde 35’ler platosuna yerleşmiş. 2023-24 arasında emek payında yaşanan artışta; asgari ücret, seçimler ve EYT nedeniyle bir kereye mahsus toplu ödemelerin (kıdem ve ihbar tazminatları) ve emekli sayısındaki artışın etkisini belirtmek gerekir.
Emeğin payının en istikrarsız (standart sapma değerlerinin görece yüksek) olduğu ülkelerin başında Türkiye ve Arjantin geliyor. Neoliberal finansal liberalizasyon politikaları sonucunda krizden krize savrulan Arjantin ve Türkiye’de emeğin payında da önemli dalgalanmalar (Arjantin’de emek payının zirve yaptığı 2016 ile dip yaptığı 2021’de 11 puanlık aşınma gerçeklemiş) izlenmekte. Ancak Arjantin’de 2015-25 arasında emeğin yıllık ortalama payı Türkiye’den 18,1 puan daha yüksek. Kısaca, Türkiye’de emeğin milli gelirden aldığı pay hem düşük hem de Arjantin ile birlikte en istikrarsız ikinci ülke.
Bir bölüşüm göstergesi: Verimlilik/ücret makası
Emek verimi ile reel ücretlere ilişkin indeks değerlerinin zaman içerisindeki seyri (makasın açılması ya da daralması) bölüşüm ilişkisinin hangi sınıfın (emeğin ya da sermayenin) lehine veya aleyhine geliştiğini gösterir. Türkiye’de sanayi sektöründe, 2009-1Ç:100’e göre hesapladığımız verimlilik/ücret(*) indeks makası 60 çeyrek boyunca (2009-2Ç ile 2025-1Ç arasında) ücretlilerin aleyhine gelişmiş. Verimlilik ile reel ücretler arasındaki makas özellikle 2017-22 arasında önemli ölçüde açılmış. Toplu EYT ödemesinin etkisiyle sadece 4 çeyrekte (2023’ün 1.çeyreği, 2024’ün 1. ve 2. çeyreği ve 2025’in birinci çeyreğinde) verimlilik/ücret makası ücretler lehine (ücret indeks değeri emek veriminin üzerinde) gelişmiş.
Kısaca, sanayi sektöründe reel ücretler ile emek veriminin seyri genel olarak değerlendirildiğinde; verimlilik/ücret makası açılmış, katma değer içinde ücretlerin payı düşerken, kârların payı artmıştır. Böylelikle verimlilik/ücret makasındaki gelişmeler de önceki satırlarda incelediğimiz ILO’nun emek payına ilişkin bulguları desteklemekte, bölüşüm ilişkisinin ücretliler aleyhine (kârlar ve sermaye lehine) bozulduğunu göstermekte.
Çözüm: Bölüşüm ilişkilerine duyarlı iktisat politikaları
Sonuç olarak, Türkiye’de emeğin payı sadece dünya ortalamasından değil, benzer ekonomiler ile kıyaslandığında da son derece düşük. Türkiye’de emek ve ücret payının düşük seyretmesi 1980’li yıllarla birlikte emeğe yönelik neoliberal saldırıların yarattığı tahribatla yakından ilgili. İşgücü piyasasının esnekleştirilmesi, sendikalaşma önündeki engeller, sarı sendikacılık anlayışı, asgari ücretin giderek ortalama ücrete dönüşmesi ve sosyal devletin tasfiyesi gibi bir dizi gelişme emek ve ücret payının düşük kalmasına neden olmakta. Düşük ve orta teknoloji yoğunluklu sektörler temelinde küresel katma değer zincirine eklemlenme yarışı da ücretler üzerinde baskı oluşturuyor. İmalat sanayiinde uluslararası rekabet gücü yüksek teknolojinin öncelediği tempolu verimlilik artışları sayesinde gerçekleşmiyor. Esas olarak ücretlerin baskılanmasına dayanıyor.
Ezcümle, bölüşüm ilişkilerine duyarlı, emek yanlısı iktisat politikaları sadece emek açısından değil, tempolu büyüme ve kalkınma için de gerekli. Bu nedenle, ücretlilerin milli gelirden aldığı payın artması ücret çekişli talep ile büyümeyi, dolayısıyla bölüşümdeki eşitsizlikleri frenlemesi ölçüsünde daha adil paylaşıma neden olacaktır.
(*)Verimlilik indeks değerleri çalışılan saat başına üretim, reel ücretler ise çalışılan saat başına birim ücret değerlerini göstermekte.
Emek Payını Ne Düşürüyor?
Düşük sendikalaşma oranı (Türkiye: %13 – ILOSTAT, 2023)
Asgari ücretin ortalama ücrete yaklaşması
Kayıt dışı istihdamın yüksekliği (%28 – TÜİK, 2023)
Düşük ve orta teknoloji yoğunluklu sektörlere dayalı üretim
Sermaye lehine vergi ve teşvik politikaları
Sosyal devlet harcamalarının azalması
Kaynaklar: Uluslararası Çalışma Örgütü, IMF raporları, akademik literatür
Türkiye’de Emek Payının Tarihçesi
1980 öncesi: Emek payı görece yüksek, güçlü sendikal hareket
1980–2000: Neoliberal reformlar ve özelleştirmeler → Emek payında düşüş
2001 krizi sonrası: IMF programı ve iş gücü esnekleşmesi → Payın daha da gerilemesi
2016 zirvesi: %40,4 ile son 40 yılın en yüksek seviyesi
2022 dip noktası: %28,6 ile tarihsel en düşük seviyelerden biri
Emek Payını Artırmanın Yolları
-Ücret Odaklı Büyüme
-Ücretlerin milli gelirdeki payını artıracak, iç talebi canlandıracak politikalar.
-Sendikalaşmanın Önündeki Engellerin Kaldırılması
-Grev hakkı ve toplu sözleşme süreçlerinin güçlendirilmesi.
-Asgari Ücretin Yükseltilmesi ve Adil Ücret Politikası
-Asgari ücretin yaşam maliyetine endekslenmesi.
-Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele
-Vergi ve prim teşvikleriyle kayıtlı çalışmayı özendirmek.
-Vergi Adaleti
-Dolaylı vergilerin azaltılması, sermaye kazançlarının daha adil vergilendirilmesi.
-Yüksek Katma Değerli Üretime Geçiş
-Düşük teknolojiye dayalı, ucuz iş gücü modelinden inovasyon temelli üretime geçmek.
Bayram Ali Eşiyok
Kaynaklar: ILO, OECD, Dünya Bankası, DİSK-AR önerileri