Özgür gazetecilik, çakma bilim dergilerini çökertiyor

Editör ne diyor?

Bilim insanı araştırır, inceler, bilgi üretir; tabii ki eğitimin-öğretimin ve halka yönelik bilgilendirme etkinliklerinin yanı sıra... Konusunda dünyada olup bitenler üzerinde hâkimiyeti vardır. Bunları yorumlar, yenilikleri izler. Doktorlar mesleklerini en yetkin şekilde icra ederek hastalarını tedavi eder. Doktorluk bu anlamda şüphesiz bir meslektir. Uzmanlık alanında dünyadaki yenilikleri her an izlerler. Çünkü her alanda durmadan bilgi üretilmektedir.

Mesela geçen gün ziyaret ettiğimiz İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji bölümünde Faruk Özcan Hoca ve arkadaşları her sabah toplantı yapıyor ve gelişmeleri izliyor. Yeni emekli olan Haluk Ander Hoca, "Konumuzla ilgili tüm yenilikler her gün bilgisayar ekranına düşüyor ve hepsini izliyoruz" diyordu. Bu, hastalarına olan saygılarının ve mesleki borçluluklarının gereği...

Ama faaliyetlerini sürdürürken önlerine çıkan sorunları da araştırarak sonuçlar çıkarttıklarında insanlığa katkı yapmış ve bilgi üretmiş oluyorlar. Bilim insanı kimliği bu anlamda çeşitli etkinlikleri içinde barındırır.


Saygınlık yeni kapılar açar

Bilgi üretimi, üniversite ve benzeri kurumların ciddi faaliyet alanıdır ve her konuda bilgi havuzları katlanarak büyür. Bu havuza katkıda bulunmak, bilim insanına saygınlık, onur, telif, ödül, madalya kazandırır. Aranan isim yapar, konferanslara çağrılır. Çok parlak işler yaptıysa, büyük araştırma ve telif bütçeleriyle yeni kapılar açılır.

Bilim insanın CV’sinde öncelikle araştırma makaleleri göze çarpar. Ne ve kimlerle araştırmış, sonuçları ne olmuş, araştırmalarının yarattığı ilgi derecesi ne kadar olmuş, makalelerini hangi tür dergiler kabul etmiş?

Bilim insanlarının ve araştırmaların sayısı çoğaldıkça mesleki dergilerin de sayısı artıyor. Fakat bunların arasında da en iyisinden aşağı doğru hiyerarşik bir düzen oluşmuş durumda. Tepedeki dergilerde araştırma yapmak hem zor hem değerli. Zor, çünkü bu dergiler çok seçici oluyor. Çok sayıda araştırma sonuçları editör masalarını dolduruyor. Makalenizi bugün kabul etseler, en az 6 ay sonra yayın tarihi verebiliyorlar, bazen 1 yıl.

Saygın dergilerin hepsinde, araştırma makalelerini değerlendiren, eleştiren, önerilerde bulunan veya reddeden ciddi hakemlik kurumları var. Araştırmacı açısından zaman alıcı ve can sıkıcı, belki de bıktırıcı gibi görünen bu süreç, yapılan araştırmanın sağlığı, doğruluğu ve tamamlayıcılığı açısından ise çok önemli. Çünkü yayınlanan makale bilgi havuzlarına düşecek, ciddiye alınacak, kabul görecek ve dünyaca kullanılacak.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere:

Bilim dünyasında bazı açıkgöz tüccarlar, şirketler türedi ve “geniş bilimsel etkinlikler” düzenlemeye, buna paralel mesleki dergiler çıkarmaya başladılar. Epey bir süredir sözde bilimsel kongreler düzenliyor, her bildirinizi hemen kabul ediyor, çıkardıkları dergilerde de gönderilen makaleleri, iyi bir ücret karşılığında hemen yayınlıyorlar. Parayı ver, düdüğü çal. Bazılarında göstermelik, işe yaramayan bir hakemlik var, çoğunda bu da yok. Yayınladıkları uyduruk makalelere bazı örnekleri orta sayfamızda bulacaksınız.

“Makalem hemen yayınlansın” derdinde olan akademisyenler de bu dergilere yazı gönderiyorlar. Türkiye’den de! Ama mesela Almanya’dan da 5 bin akademisyenin bu tip dergilere makale gönderdikleri saptanmış. ABD dâhil!

Büyük patlama

Bir süredir bilim dünyası bu uyduruk dergilerin yarattığı depremle sarsılıyor. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) özellikle bu konuya el atmasıyla bu çukur patladı.

Yaşasın özgür gazetecilik diyelim…

Editörü büyük ölçüde bu önemli konuya ayırmış olduk.

Dergimizin her sayısını özenle ve severek hazırlıyoruz. Çok ilginç bilim haberlerimizi var. Yetkin yazarlarımız, başta Doğan Kuban Hoca, yorum ve değerlendirmeleriyle, sizleri köşelerinde bekliyor. Bir yenilik olarak duyuralım, deniz bilimci Prof. Bayram Öztürk, aylık yazılarıyla aramıza katıldı ve ilk yazısı “Derin denizlerde neler var?”.

HBT, Türkiye’nin tek haftalık bilim haberleri, yorumları, değerlendirmeleri ve Türkiye bilim ve teknoloji politikalarının tartışıldığı ortamdır. Bilimle, akılcı tartışmalar ile sorunlarımızı çözebiliriz. Her Cuma tüm Türkiye’deyiz. İzleyin ve çoğalmamıza destek olun.

Sevgilerimizle...

***

Hoşgörünüz, 50 kuruş artışla 4 TL’ye çıktık.

2,5 yıldır sizlere sabit fiyatla dergi sunduk. Dergi üretiminin hiçbir kaleminde düşüş olmadı, sürekli artış oldu. Yine de, okurlarımızın sevgisi, HBT’ye sayfa desteği veren kurumlarımızın özverisi, abonelerimizin katkısı, okurlarımızın öğrencilere sağladığı dijital ve basılı dergi abonelikleri sayesinde, fiyat artışını hiç düşünmedik. Şüphesiz çalışanlarımızın ve bize dışarıdan düzenli katkıda bulunan arkadaşlarımızın özverisiyle de... Özellikle kâğıt fiyatlarındaki artış bizi çok zorladı. Düşünün gazete kâğıdı bile üretemeyen bir ülkeye dönüştük. Eskiden bir SEKA vardı! Avro üzerinden satın alınan kâğıttaki büyük fiyat artışları yüzünden 50 kuruş zamla açıkları kapatmaya çalışacağız.

İlke olarak kaliteli bir dergiyi mümkün olduğunca ucuza okura iletmek amacındayız. Ayakları üzerinde duran, ama okurlarına yük olmayacak bir fiyat politikasını benimsedik. Dergiyi satın almak isteyene maliyet bir engel oluşturmasın. Aslında bu kadar çok laf etmeye gerek bile yok. Biliyoruz ki hoş karşılayacaksınız. Umarız, ekonomik durum bizi yakın zamanda yeni bir zamma zorlamaz. Satışı artırmak, aslında tüm zamları etkisiz ve gereksiz kılacak en önemli yöntemdir. Hepinize sevgi ve saygı ile desteğinizi eksik etmeyin…