İnsan ömrü tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar uzun olmamıştı. 1900’lerin başında bir bebeğin yaşam beklentisi 40-45 yılken, bugün 80-90 yıla ulaşmış durumda. Ancak esas soru şu: Bu yılları nasıl geçiriyoruz? Daha uzun yaşasak da, bağımsız, üretken ve güçlü mü kalıyoruz, yoksa ömrün sonuna hastalıklarla mı sürükleniyoruz?
Harvard destekli 30 yıllık araştırma gösteriyor ki orta yaşta benimsenen bitki ağırlıklı ve işlenmemiş gıdalara dayalı beslenme modeli, 70’li ve 75’li yaşlarda bağımsız kalma ihtimalini neredeyse iki kat artırıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün geliştirdiği “intrinsik kapasite” kavramı ise yaşlılığı yalnızca teşhis edilen hastalıklarla değil, hareket, biliş, duyular, ruh sağlığı ve canlılık üzerinden ölçüyor.
Paris’te düzenlenen 23. Uluslararası Beslenme Kongresi’nde verilen mesaj da bu tabloyu tamamlıyor: Sürdürülebilir gıda ve sağlık politikaları ertelenemez bir zorunluluk. 2050’de yetişkinlerin yarısının obez olacağı öngörülürken, Türkiye’nin Avrupa’da obezitede zirvede olması ve sağlık okuryazarlığının düşüklüğü endişe verici. Sabri Ülker Vakfı’nın katkılarıyla yapılan oturumlarda, eğitim ve farkındalık projelerinin çözüm için önemine dikkat çekildi.
İktidarlar bilime karşı
Bilimsel tartışmaların tarihsel ve güncel boyutları da bu sayımızda. “Galileo’dan Günümüze: İktidarların Bilimle Hesaplaşması” başlıklı dosyamızda, 1633’te Galileo’nun yargılanmasından Stalin’in genetiği yasaklamasına, günümüzde Trump’ın bilime karşı tutumuna uzanan çizgide, iktidarların neden bilimden korktuğunu tartışıyoruz.
Yazarlarımız bu hafta neler anlatıyor?
- Tanol Türkoğlu, “Yapay Yazar” başlıklı yazısında yapay zekânın yazarları, çevirmenleri, editörleri nasıl tehdit ettiğini sorguluyor. Türkoğlu’nun Dijita
- lem sayfasını da hatırlatıyoruz.
- Doğan Kuban, “Dünyada Temel Mesele Sömürü: Yiyen ve Bakan” yazısıyla Türkiye’nin son on yıllarda demokratik değerlerden uzaklaşmasını ele alıyor.
- Lale Akarun, Boğaziçi Üniversitesi’nde bir düğün mekânında işlenen cinayet üzerinden kampüslerdeki güvenlik ve sorumluluk sorunlarını gündeme taşıyor.
- Ali Akurgal, “Seneye Açız” yazısında kuraklık, don ve susuzluğun tarımı vurduğu, ihracatın sınırdan geri döndüğü bir yıldan sonra geleceğe dair kaygılarını paylaşıyor.
- Prof. Dr. Nusret Erdoğan, sağlık alanında olumlu iletişimin önemini vurguluyor: Etkin dinleme, empati ve güven veren bir iletişim, tıbbın en güçlü reçetesi olabilir.
- Prof. Dr. Mehmet Özer ve Dr. Emin Sansarcı, kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesiyle sanatın doğaçlama dilini yan yana getiriyor.
- Beslenme ve Bilim sayfamızda “Yediğimiz Ne? Beslenmenin Karanlık Maddesi” başlıklı yazıda genetikten öte, çevre ve beslenmenin hastalıklar üzerindeki rolü tartışılıyor.
- Nilgün Özbaşaran Dede, Araştırma Gündemi’nde eski virüslerin beynimizi nasıl etkileyebileceği, yeni doğan bir gezegenin öyküsü ve soğuk algınlığının Covid’e karşı olası koruyucu etkilerini aktarıyor.
- Ekran Bağımlılığı yazımızda ise, gençlerin ruh sağlığını tehdit edenin ekran süresi değil, bağımlılık olduğu; kaygı, depresyon ve saldırganlıkla ilişkisi ele alınıyor.
Bilimle doluyuz
Bilim ve kültürün renkli köşeleri de yine sayfalarımızda:
- Grafik Bilgi’de gençlerin ruh sağlığını tehdit eden en büyük faktörler görselleştiriliyor.
- Meraklı Çocuk köşesinde Mercan Bursalı, piramitlerde gerçekten tuzak olup olmadığını yanıtlıyor.
- Hayvanlar Dünyası sayfasında, kedilerde demansın belirtileri ve bu durumda neler yapılabileceği anlatılıyor.
- Dizi sayfamızda ise “Kuantum Bilgisayarlar” dosyası son bölümüyle tamamlanıyor.
Ayrıca her zamanki gibi karikatürler, Teknovitrin, bulmaca ve sudoku da sizleri bekliyor.
Bilim, umut ve dayanışma
Yaşlılıktan gıda krizine, bilimle iktidarların mücadelesinden gençlerin dijital dünyadaki risklerine kadar uzanan bu sayıda, bilimin hayatımızın tam ortasında olduğunu bir kez daha görüyoruz. Çünkü bilim sadece laboratuvarda değil; günlük yaşamın rehberi.
HBT’yi yaşatmak için desteğinize ihtiyacımız var. Lütfen dijital nüshamıza da abone olun.
Gelecek sayımıza kadar hoşçakalın.
Özlem Yüzak